Bölüm 12

42.3K 1.2K 664
                                    

Günahkarın ellerinde son nefesini veren Melek ilk defa şeytanı bu kadar yakından görüyordu. Günahkarın gözlerindeydi şeytan ve anlatılanın aksine buz gibi soğuktu. Mavi cenneti cehenneme çevirmişti Günahkar olan, elleri meleğin bedenindeydi ve cennete ilk defa bu kadar yaklaştığını hissediyordu.

Aşk cehennemden çıkmadır der bir bilge ve duyduklarımızın aksine hiç masum değildir.

                                           ****************

Kitabın kapağını kapattığımda gün ağarmak üzereydi. Odama dolan zayıf güneş ışığı huzurlu hissettiriyordu. Gecenin karanlığı son bulmuştu, şimdi rahatlayabilirdim. Saatler önce olan her şey beynimin bir köşesine baskı yaparken inatla onları geriye ittim.

Çünkü saatler öncesine kadar hala normal olduğuna inandığım hayatımın, aslında nasıl bir çıkmaza sürüklendiği gerçeği ile burun buruna gelmiştim. Sandığımın aksine Yılmaz hayatıma çoktan girmişti. Ve her ne kadar kendimi 'bağımsız' olduğuma inandırsam da bana, kesinlikle öyle olmadığımı kanıtlamıştı. Ve tüm bu yıkımın ardından canımı en çok yakan hissettiğim çaresizlikti.

Saf bir çaresizliğin pençesi altındaydım ve moloz yığının arasında tek yapabildiğim o mavi gözlerden kaçmaya çalışmaktı. Beni alt etmişti. Ona meydan okuduğumu sanmama izin vermiş, güçlü olduğuma inandırmıştı beni. Ama bilmem gerekirdi, kontrol her zaman ondaydı.

Elimde tuttuğum kitaba göz ucuyla baktığımda gözüme çarpan yaldızlı el yazısını okudum.'Bir günahkara teslim olmaktı Meleği yıkan.. Ve Melek, melek olmaktan vazgeçti.' Kitabın kapağındaki dolaştırdım bakışlarımı, tekrar ve tekrar okudum.

  **************

Murat elindeki topaçı üç kere çevirdi. Dönen topaçla beraber geçmişine yolculuk ediyordu sanki. Onunla tanıştığı günü anımsadı. Yılmaz'ın onu kurtardığı günü, onun ailesi oluşunu, ona sahip çıkışını..

Topaç durduğunda adeta günümüze dönmüştü. Birkaç saat önce Ada'yı buraya getirişini hatırladı. Onu Yılmaz'ın önüne sürüşünü. Hiç düşünmeden..

Yılmaz'ı biliyordu; onun  sınırlarının, yapabileceklerinin farkındaydı. İçten içe bir korku sızıyordu tam bu anlarda. Masum bir genç kızı ağabeyim dediği acımasız adama sunmak ne kadar doğruydu?

Düşünceleri  ikiye bölünmüş, beyni savaş halindeydi. Emin olduğu tek şey ise uğruna canını vereceği ağabeyinin Ada'dan asla vazgeçmeyeceğiydi.

Yılmaz odaya girdiğinde Murat topacı pantolonunun cebine koyup ayağa kalktı. Yılmaz gecenin ardından ifadesiz görünüyordu. Oysa tüm hükümdarlığını göstermiş, Ada'yı gerçeklerle yüzleştirmişti. Murat Yılmaz'ın haline şaşırsa da soru sormak yerine yanına sessizce yerini almayı tercih etti. Yılmaz derin bir nefes verirken " O kadar narin ki.." dedi hayıflanır gibi. Murat kulağını kabartıp dinlemeye koyuldu.

"Avuçlarımın arasında parçalanacak kadar kırılgan, aynı zamanda kırıklarıyla yok edebilecek kadar da cesur.." Gözlerini kısıp karşısındaki duvarda yer alan tabloya dikdi bakışlarını. Geçen sene bir müzayededen almıştı. Rus bir ressamın eşsiz bir eseriydi. 'Günahkarın eli '

Yağlı boya ile yapılan bu kıymetli tablo salonunun ortasında , gözlerinin önünde ona bir mesaj verir gibi dikiliyordu. Tablodaki şeytan olarak tasvir edilmiş yaratık genç bir adama elini uzatmıştı ve tabloyu dikkatle inceleyenlerin bile zor fark edebileceği melek figürü ağlıyordu. Bir meleğin yok oluş anlaşmasıydı..

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin