Bölüm 23

12.2K 585 426
                                    

İki gün... Bana verilen süre yalnızca iki gün. İki gün sonra Yılmaz Ünal döndüğünde ayaklarına kapanıp ondan yardım dilememi bekliyor olacak. Ona teslim olmamı.. İki gün sonra ona kendi ayaklarımla gitmezsem durumun benim için daha kötü olacağını söyledi. Daha ne kadar kötü olabilirdi ki? Ona gidersem şayet istediğini ona altın tepside sunmuş olacaktım. Bu basit bir yardım istemekten çok daha fazlasıydı. Ona gidersem tüm hayatımı kendi ellerimle avuçlarına bırakmış olacaktım. Kendi irademle. Yardıma ihtiyacım vardı evet. Hayatımı girdiği karmaşadan kendi gücümle çıkartamıyordum. Buna gücüm yetmiyordu. Ancak Yılmaz Ünal gibi bir adam karşılıksız yardım edecek türden biri değildi. Tüm bu yaşadığım olayların ardında avuçlarını birbirine sürterek zevkle bekliyor, fırsat kolluyordu. Yılmaz'ın bana sunduğu iki yol da her halükarda ona çıkarken elimde üçüncü bir seçenek vardı. Kimsenin beni izlemediğini biliyordum. Peşimde ne Yılmaz'ın ne de Haldun Ünal'ın adamı vardı. Yılmaz burada takılıp kaldığımdan emindi. Babam hastanedeyken, gidecek evimiz dahi yokken beni bulacağı yeri adı gibi biliyordu. Başka bir şey yapmaya şansımın dahi olmadığını düşünüyor sözde tanıdığı süre içinde çaresizlik içinde kıvranacağımı bilerek eğleniyordu. Benden emindi. Koşullarımdan emindi. Çizdiği sınırlardan çıkamayacağımdan emindi. İşte bu noktada ben bir adım önde oluyordum. Hiçbir yere gidemeyeceğimden emin olan Yılmaz çok geçmeden yanıldığını anlayacaktı. 

"Hızlı olun. Vakit kaybediyoruz. Anne sadece gerekli eşyaları al başka bir şeye ihtiyacımız olmayacak." Aslı ve annem eşyalarını çantalarına yerleştirirken başlarında dikilip komutlar yağdırıyordum. Annem sıkıntılı bir nefes verdiğinde bakışlarım ondan taraf döndü. 

"Bu acelen de neyin nesi? Hem nereden çıktı şimdi Manisa'ya gitmek kızım? Baban bu haldeyken hem de.." Kısa bir nefes verip çenemi dikleştirdim. Dün gecenin ardından sabah erkenden annemi ve Aslı'yı uyandırmış doğru düzgün açıklama yapmadan toplanmalarını istemiştim. 

"Anne bu evde kalamayız. Reşit ağabey kira borcumuzu ödemek için bize üç gün vermişti ama o parayı ödeyemeyeceğimiz ortada. Benim okulum zaten artık yok. Bizi burada tutan bir şey de yok." Ona doğru adımladığımda yorgun gözlerinin arasından bana sitemle bakıyordu. Ellerine uzanıp avuçlarımın arasına aldım. Koltuğa oturduğumuzda Aslı da pür dikkat bizi dinliyordu. 

"Senin çocukluk arkadaşın Selma teyze Manisa'da. Onu aradım bizi kabul edecek, bir süre onunla kalırız. Sonra ben bir iş bulurum ve ev tutarız. Babamı da hastaneye yerleştiririz. İzmir yakın zaten. İzmir'de bir hastanede tedavi olur. İstanbul bizim için artık bir yuva değil anne. Görmüyor musun?" Annem yavaşça başını salladığında derin bir nefes verdim. En zor kısım annemi ikna etmekti. Ama annem de içten içe çaresiz olduğumuzu biliyordu. Başka şansımız yoktu. Yardım edecek kimsemiz yoktu. 

"Selma teyzenle kaç yıldır konuşmuyoruz. Böyle çok ayıp olacak ama.." Annemin gözleri dolmaya başladığında duygusal bir ruh haline bürünmeden onu oturduğu koltuktan kaldırdım. "Hadi bakalım otobüsünüz birkaç saate kalkacak acele edin." Birkaç parça kıyafeti daha annemin çantasına yerleştirirken Aslı'nın bakışlarını üzerimde hissediyordum. 

"Abla.." dediğinde dikkatimi tamamen ona verdim. "Peki neden beraber gitmiyoruz? Ben sensiz gitmek istemiyorum." Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirip olabildiğince sakin kalmaya çalıştım. "Ben buradaki işleri halledeceğim. Evi Reşit ağabeye teslim ettikten sonra babamın İzmir'e transferini yapıp bir sonraki gün yanınızda olurum. Selma teyze sizi otogardan alacak. Korkulacak bir şey yok tamam mı? Sadece bir gün ayrı kalacağız." Cümlemi bitirir bitirmez Aslı bana doğru adımlayıp kollarını belime sardığında çok geçmeden ben de ona karşılık verdim. Korktuğunu biliyordum. Henüz içinde bulunduğumuz tehlikeden haberi olmamasına rağmen tehlikeyi adeta hissediyor gibiydi. Huzursuzluğunun kaynağı elbette babamın durumuydu ancak onu rahatlatmak adına olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum. Saçlarının arasında dolaşan parmaklarımın ardından başının tepesine bir öpücük kondurdum. "Orada çok güzel arkadaşlıklar edineceksin. Seni herkes çok sevecek inan bana." 

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin