Bölüm 38

9.5K 484 459
                                    

Evin alt katına, spor salonuna indiğimizde dikkatle Yılmaz'ı izliyordum. Üstüne giydiği spor kıyafetleriyle normal halinden çok farklı göründüğünü kabul etmeliydim.

Bu sabah, her sabah yaptığı gibi, sporunu yapmaya inerken benim de gelmemi istemişti. Benim için hazırlanan spor kıyafetlerini giydiğimde neden ısrarla benim de gelmemi istediğini anlayamamıştım.

Oysa şimdi aşağıya indiğimizde görebilmiştim bu ısrarının nedenini. Birkaç gün önce yaptığı gibi kendimi koruma konusunda bana ders vermekte kararlıydı. Nedeni barizdi elbette.

Bu kalenin dışında büyük bir tehlike vardı. Ve Yılmaz Ünal beni koruma konusunda ne kadar kararlı olursa olsun gerektiğinde kendimi savunabileceğimden de emin olmak istiyordu.

"Başlayalım.." dedi üstündeki hırkayı çıkartırken. Onun yaptığı gibi ben de üstümdeki hırkayı çıkarttığımda spor sütyeninden başka bir şey kalmamıştı üstümde. O da hırkasından kurtulduğunda başka hiçbir şey giymediğini görebilmiştim.

Normal olarak onun karşısında olmaktan gerilsem de bunun sadece spor aktivitesi olduğunu kendime hatırlattım. Ancak üstünde en azından bir tişört olabilirdi. Yapılı vücudunu rahatça sergilerken kaslarının böyle belirgin olmasına şaşırmamıştım.

Birkaç adım geride duran masaya adımladığında bakışlarım istemsizce üzerinde geziniyordu. Yapılı sırtını izleyen bakışlarım yönünü bana çevirmesiyle başka bir yöne dönmüş yukarıda topladığım saçımdan yüzüme düşen bir tutamı geriye atmıştım.

Onu izleyen bakışlarımı fark etmiş olacak ki yüzünde oluşan silik gülümsemesiyle bana doğru adımlamaya başladı. Tam karşımda durduğunda çevik bir hareketle elimi kavradı. Bakışlarım ellerimize indiğinde görebilmiştim elinde tuttuğu bandajı.

Bandajı elime sarmaya başladığında bakışlarımı yukarı kaldırdım. "Tam olarak ne yapacağız?" Dedim merakla. Bakışları kısaca gözlerime çıkıp tekrar elime indiğinde dudaklarını araladı. "Kendini savunmayı öğreneceksin." Tok sesini işittiğimde gereğinden fazlaca yakın olduğumuzun farkındaydım. Aramızda yarım adımlık bir mesafe varken nefesleri doğruca yüzüme çarpıyordu.

Dikkatle elimi sararken ara sıra gözlerime çıkan bakışları ve ortamdaki sessizlik beni iyice germeye başlamıştı. Diğer elime geçtiğinde bakışlarımı ondan kaçırmaya çalışıyor anlamsızca etrafta gezdiyordum.

Nihayetinde elime bandajları sarmayı bitirdiğinde eliyle birkaç adım ilerideki alanı gösterdi. "Gidelim." Dedi sadece. Bakışlarım yeniden ona döndüğünde kaşlarım dikkatle çatılmıştı.

Oraya doğru adımladığında ben de onu takip ettim.  Köşede duran eldivenleri kavrayıp yeniden karşımda dikildiğinde dudakları aralanmıştı. "Bunu seveceğine şüphem yok.." dedi eldivenleri ellerime geçirirken.

Önümüzde duran kum torbasına doğru adımladığımda heyecanlanmıştım istemsizce. Her ne kadar Yılmaz ile vakit geçirmekten haz etmesem de kendimi koruma düşüncesine tutunmuştum. Onun da dediği gibi büyük bir tehlike vardı. Ve Yılmaz ile veya onsuz kendimi korumam gerektiği su götürmez bir gerçekti.

"Bacaklarını arala." Yılmaz tam yanımda durduğunda bakışlarımı ona çevirmiştim. "Omuz genişliğinde.." dedi yeniden. Dediğini yapıp bacaklarımı araladım. Duruşumu düzeltmek üzere bana uzandığında sırtım gerilmişti istemsizce.

Omzumun duruşundan bacak açıklığıma kadar duruşumu düzeltirken tenime değen parmaklarının dokunuşuyla istemsizce geriliyordum. Tamamen onun yönlendirmesiyle yumruklarımı yukarı kaldırdığımda artık hazırdım.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin