Bölüm 41

9.8K 551 486
                                    

Bu hayatta en çok korktuğunuz şey imtihanınızdır derler. Sonuna kadar katılıyorum. Benim imtihanım en büyük korkumdu. Ve korku derimin altında sinsice süzülürken hissettiğim ikilemlerin esiri olmuştum.

Yılmaz'a attığım tokatın üstünden günler geçmişti. Her şey inanılmaz derece de sakinken bu süreç içinde Yılmaz dışında kimseyi görmemiştim. Ne Sipahi kardeşleri ne Yılmaz'ın korkunç babası Haldun Ünal'ı ne de Murat'ı...

Bu sakinlik başlarda iyi gelse de git gide daha çok korkmaya başlıyordum. İçimden bir ses bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu haykırırken Yılmaz'ın dayanılmaz sessizliği ve sakinliği anbean beni daha çok rahatsız ediyordu.

Şimdi aşağıda beni akşam yemeği için beklerken üstümdeki elbiseyi izledim. Karşımda duran boy aynası tam olarak benim bedenime göre dikilmiş bu göz alıcı elbiseyi izlerken şaşırmadan edememiştim.

Bu gece önemli bir an olmalıydı. Yılmaz tek bir kelime dahi etmese de  yardımcıları bu elbiseyi odama bırakmış ve çıkmışlardı. Saç ve makyaj için kendimle baş başa kalsam da özel dikim olduğu her halinden belli olan bu elbisenin fazla olduğunu biliyordum. Bu gece normal bir gece olamazdı. Bunun ilk sinyallerini üstümdeki elbise bizzat veriyordu.

Saç ve makyaj kısmını olabildiğince kısa tuttuğumda kapının tıklatıldığını duydum. Henüz bir şey söyleyemeden kapı aralanmış, Yılmaz bütün heybetiyle karşımda dikilmişti. Omzumun gerisinden ona bakarken kapının eşiğine yaslandığını görebilmiştim.

Buz mavisi gözleri özenle bedenimde gezinmeye başladığında dudaklarının hafifçe yukarı kıvrıldığını da gördüm.

"İnmek üzereydim.." dedim açıklama yapar gibi. Sessiz kaldı. Sadece son anına kadar tadını çıkartmak ister gibi izledi beni. Yeniden aynaya döndüğümde karşımdaki yansımadan onu rahatlıkla görebiliyordum.

Elbisenin eteğini elimle düzeltirken yaslandığı yerden doğrulmuş birkaç adım atmıştı. Tek bir adımlık mesafe kala arkamda durdu. Aynadaki yansımamı izlerken derin ve sesli bir nefes almıştı.

"Gözlerimin gördüğü en güzel manzara.." dedi tok sesiyle. İltifatını işittiğimde bakışlarımı özenle kaçırmıştım. Oysa o buz mavisi gözlerin bir saniye olsun üzerimden ayrılmadığını biliyordum.

Büyük eli nazikçe sırtıma yerleştiğinde bakışlarımı aynadaki yansımasına çevirmemi sağlamıştı. "Hazırsan gidelim.." dedi sakince. Sırtımın açıkta kalan yerlerine değen parmaklarının sıcaklığı bütün bedenime yayılırken kafamı sallamakla yetindim.

Elinin bağlantısını kesmezken onun yönlendirmesiyle odadan çıktım. Topuklularımın üzerinde yürürken asansöre kadar bana eşlik etmiş, ardından yanımdaki yerini almıştı. Evden çıkana dek başka tek bir kelime daha etmedi.

Sessizce bizi bekleyen arabaya doğru ilerledik. Benim için açılan kapıdan geçip arabaya yerleştiğimde bunun basit bir yemek olmadığına git gide daha çok ikna oluyordum. Kapı ardımdan kapanıp Yılmaz da yanıma yerleştiğinde araba çalıştırılmış bahçeden çıkmıştık.

Dakikalar boyu sessizlik içinde ilerlerken ne düşüneceğimi bilmiyordum. Bir çok şey olabilirdi. Belki yine Haldun bey ile bir yemek yiyecektik belki de beni yeniden o karanlık ama gösterişli davetlerden birine götürecekti. Nereye gideceğimizi sormak istesem de onunla konuşma konusunda pek hevesli değildim.

Bakışlarımı camdan dışarıya çevirdiğimde tanıdık sokaklardan geçtiğimizi fark edebilmiştim. Adım gibi bildiğim bu yollardan geçerken istemsizce Yılmaz'a döndü bakışlarım. Doğruca karşıya bakıyordu. Yüzünde tek bir kas dahi kımıldamazken yüz hatları oldukça sertti. Bu sakinliği bir şeylerin ters gittiğinin habercisi gibiydi.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin