Bölüm 30

15.4K 530 928
                                    

Karşınızda Ateş Sipahi 🔥

Karşısında kanlar içinde kalan İgor zar zor nefes alırken güçlükle konuşmuştu. "İstediğin kadar işkence yap Ünal. Sana tek kelime etmem." Rusça kurduğu cümle üzerine Yılmaz elindeki bıçağı masaya bıraktı. Adım adım adama doğru yaklaşırken dışardan sızan ışık yüzünü belli belirsiz aydınlatıyordu.

Tavandan aşağı zincirlerle kollarından asılmış adamın bedenindeki kesiklerden oluk oluk kanlar akıyordu. Ayaklarının uçları yere zar zor değerken saatler süren işkencenin sonunda kollarındaki uyuşukluk ve yorgunluk kendini göstermeye başlamıştı.

"Henüz konuşman için işkence yapmaya başlamadım bile.. Şimdilik sadece eğleniyorum." Dedi tok sesi metal duvarlarda yankılandığında.

Adamın yanına varmış aşağı düşen başını sert bir hareketle kafasının arkasını kavrayarak yukarı kaldırmıştı. "İgor Kozlov.. Romanov ailesinin eski çalışanlarından. O ailenin hakimiyetinden çıkmak için büyük bir bedel ödemiş olmalısın."

Yılmaz'ın kurduğu cümle üzerine İgor'un gözleri saniye saniye büyümüş sertçe yutkunmuştu.

"Belki de seni bu intihar görevine iten bu bedeldi?" Dedi kendi kendine sorar gibi. Yüzündeki ifade son derece ciddiyken kaşları sahte bir merakla havalanmıştı.

"Kim bilir belki de birini koruyordun? Ya da birilerini?" Eli kemikli çenesine uzandığındanda dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı. Başka yöne kayan sözde sorgular bakışları yeniden İgor'un gözlerine döndüğünde yüzü aydınlanmıştı.

"Karın ve çocukların." Dedi tek nefeste. "Elbette güzel Mia ve oğullarını korumak için direniyorsun. Çok dokunaklı." Dedi kaşları havalandığında. Alayı karşısında İgor'un bütün kasları gerilmiş duyduğu isimle beraber nefesi hızlanmıştı.

Yılmaz'ı tanımıyordu. Onun namını duyabilecek bir konumda değildi. Ancak Romanov ailesi ile uzun yıllar çalışmış nihayetinde o aileden uzaklaşmayı başarmıştı. Ancak önüne gelen son görevi reddedebilecek durumda değildi. Kabul ettiği bu göreve şu an lanetler ediyordu.

"Sanırım artık konuşmanın vakti geldi İgor. Ne dersin?" İgor, Yılmaz'ın acımasızlığını görebiliyordu. Namını bu kadar hak eden bir adam daha görmemişti. Ancak Romanov ailesinin yapabileceklerine bizzat şahit olduğundan ölüm fermanını imzalayacak her hareketten geri duruyordu.

Yılmaz, İgor'un yüzündeki şüpheyi gördüğünde yapması gerekeni adı gibi iyi biliyordu. Sabit bir ifadeyle işkence aletlerinin durduğu masaya doğru ilerledi ve masanın köşesine bıraktığı telefonuna uzandı.

Kanlı parmakları telefonunu bulduğunda bir numarayı tuşlamış ardından kulağına götürmüştü. Onu saniye saniye izleyen İgor'a çevirdi buz mavisi gözlerini.

Sonunda karşı taraftan ses duyulduğunda Yılmaz tok sesiyle "İçeri getirin." Dedi. Birkaç saniye sonra konteynırın kapısı aralanmış içeriye üç kişi getirilmişti.

Kafalarına geçirilen siyah torbalardan yüzleri görünmese de torbanın altından sarkan sarı saçlardan karşısına ilk getirilen kişinin kim olduğunu anlamıştı İgor. Karısı Mia dizlerinin üzerine çöktürüldüğünde için için ağlama seslerini duyabiliyordu.

Diğer iki kişinin ise oğulları olduğunu anlamıştı. Biri 17 yaşında diğeri ise 19 idi. Onları bu hayattan uzak tutmak için verdiği mücadeleyi düşünmüştü ister istemez. Şimdi ise tam karşılarında infaz edilmek üzereydiler.

"Peki ya şimdi? Bence ağzını açmanın tam sırası." Yılmaz'ın sesi eğlenir gibi çıkmış ortamdaki korkunçluğa korkunçluk katmıştı. Kafalarına siyah torba geçirilmiş ve elleri arkalarından bağlanmış bu üç kişi korkuyla ağlarken İgor nefesini tutmuştu.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin