Bölüm 21

15.3K 568 401
                                    

Merhabalar. Bölüme geçmeden önce ufak bir uyarı yapmak istiyorum. Bu bölüm biraz şiddet içeriyor. Kimilerini etkileyebilir. Ancak başka türlüsünü yazamadım. Elimden geldiğince minimum tutmaya çalışıyorum. Neyse ben uyarmak istedim. Şimdi sizi bölümle baş başa bırakıyorum. İyi okumalar..

"Zamanı geldiğinde buradan başka gidecek yerin olmayacak. O zamanı iple çekiyorum."

Duyduğum son cümlenin etkisiyle sarsılmış adeta yerle bir olmuştum. Kapıdan çıkacak gücü kendimde bulduğumda giyinme odasından ayrılabilmiştim. Odanın ortasında duran az önce içinden çıktığım yatağın üstünde eşyalarım duruyordu. Çantam, kıyafetlerim ve ayakkabılarım  düzenli ve temiz bir şekilde yatağa dizilmiş ve katlanmıştı. O an aklıma saniyelik olarak tek bir soru gelmişti. Benim kıyafetlerimi kim çıkartmıştı? Kafamdaki soruyu hızla kenara ittim. Düşünmek bile istemiyordum.
Eşyalarımı almak üzere adımlarım yatağa doğru yönelmişti ki telefonumun sesiyle beraber hızlandım. Hızla çantamı kurcalayıp telefonuma ulaşabildiğimde arayanın annem olduğunu gördüm.  Şarj uyarısı veren telefonuma aldırmadan hızla telefonumu açtım. "Alo?" Yanıt duymayı bekledim. Gürültü ve birbirine karışan seslerin arasında nihayet annemin sesini duyabilmiştim. "Ada.." telaşlı sesi kulaklarıma dolduğunda gergince yutkundum. "Anne! Sen iyi misin?"

"Ada neredesin sen ? Çok kötü şeyler oluyor hemen eve gel. Ada heme-" ardından ses kesildi. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdığımda telefonun kapandığını fark etmiştim. Yeniden başlatmak adına uğraştım ancak telefonumu açamadım. Kesinlikle ortada büyük bir sorun vardı. Ellerim birbirine dolanırken hızla kıyafetlerimi çıkartmaya  başlamıştım. Üstümdeki bol kıyafetleri çıkartıp bir kenara fırlattım ve kendi kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Ardından alel acele ayakkabılarımı da giyip odadan çıktım. Koşar adım kapıdan çıktığımda karşımda uzun bir koridor vardı. Hemen sağ tarafta duran merdivenleri görmemle beraber hızla aşağı inmeye başladım. Hemen çıkmam gerekiyordu. Telaşla yalpalasamda aldırmadan inmeye devam ettim. Sonunda merdivenlerden indiğimde büyük bir salonla karşı karşıyaydım. Göz alabildiğine büyük salonda saniyelik olarak gezindi bakışlarım. Nihayetinde büyük ve görkemli kapıyı görmemle beraber oraya yönelmem bir olmuştu. Kapı koluna dokunmuştum ki adım seslerini duydum. Kafamı hızla gelen sese doğru çevirdim. Yılmaz elleri ceplerinde karşımda tüm heybetiyle dikiliyordu. Kapı kolunu daha sıkı kavramıştım.

"Bu kadar acele etme sevgilim." dedi ellerini ceplerinden çıkardığında. "Benimle birlikte bir yemek ye. Sonra seni evine bırakacağıma söz veriyorum." Bana doğru adımladığında kapı kolunu aşağı indirmiştim. Aralanan kapıdan esen rüzgar yanağımı okşarken Yılmaz yanıma vardı. "Gitmem gerek." dedim nefes nefese. Yılmaz'ın bakışları yüzümde gezindiğinde bir adımımı dışarı çıkmak üzere hazır tutuyordum. "Annem.. Annem aradı. Hemen eve gitmem gerek." Kaşları hafifçe havalandığında sesli bir şekilde yutkundum. "Bir sorun mu var?" dedi sakin bir sesle. Kafamı hızla aşağı yukarı salladım. "Pekala gidelim o halde." dedi askılığa doğru uzanırken. Anlamaya çalışan bakışlarım yüzünde gezinirken o ceketini üstüne iliştirmişti. Kapıya doğru geldiğinde sadece yüzüne bakıyordum. Bakışlarını gözlerimden ayırmadan elini kapının koluna doğru uzattı. Kapı kolunu tutan elimi kavradı ve kapıyı araladı. Ardından eli belime indi ve beni hafifçe dışarıya doğru yönlendirdi. Adımlarım yönlendirmesiyle hareketlendiğinde dışarı çıkabilmiştik. Benimle beraber bahçede yürürken anlamlandırmaya çalışan bakışlarım yüzünde geziniyordu. Ön bahçeden geçip arabasının önüne geldiğimizde aniden durdum.

"Sen ne yapıyorsun?" dedim belimi tutan elinden uzaklaşarak. Duraksadı. "Gidelim.  Vakit kaybetmek istemezsin değil mi?" dedi gözleri yüzümde gezinirken. "Hayır.. Ben.. ben kendim giderim." dedim sesimi olabildiğince sert çıkartmaya çalışarak. Yılmaz derin bir nefes aldığında bakışları bir kaç saniyeliğine aşağı inmişti. Ardından yeniden bana doğru yukarı çıktı. "Ada.. Ben rica etmiyorum. Gidiyoruz. Arabaya bin. Şimdi." Cümlesini bastıra bastıra kurmuş bakışlarıyla verdiği emri taçlandırıyordu. Sertçe yutkundum. Ağzımı açacak gibi olmuştum ki arabanın kapısını araladı. Belimi kavradığında "Bin." dedi oldukça sert bir tonda. "Mesele her neyse belli ki acil. İnat etmenin sırası değil sevgilim. Kendini bana daha sonra kanıtlarsın." Söyledikleri üzerine belimden hafifçe arabaya doğru ittirdi.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin