Bölüm 29

16.6K 613 615
                                    

Arabaya bindirildiğimde bütün bedenim yaşadığım olayların şokuyla sarsılıyordu. Ne hissetmem gerektiğinin dahi bilincinde değildim. Kurtarıldığım için sevinmeli miydim yoksa yaşadığım olayların korkunçluğuna ağlamalı mıydım? Şu an için tek bildiğim bütün kemiklerimin deli gibi ağrıdığıydı. Yılmaz arabanın arka koltuğuna beni yerleştirdikten sonra öbür taraftan yanıma binmiş bedenimi kendi kucağına doğru nazikçe çekmişti. Nazik hareketine rağmen ağzımdan dökülen acı dolu inlemeye engel olamamıştım.

"Dayan sevgilim. Birazdan doktor seninle ilgilenecek." Fısıltısı kulağıma dolduğunda şoför kapısı da kapanıp araba çalıştırılmıştı. Hızla taşlı yolda ilerlediğimizde Yılmaz'ın yavaşça saçlarımı okşadığını hissedebiliyordum. Arabadaki sessizliğe alışan gözlerim kapanırken sızlayan kemiklerime rağmen kurtarıldığıma şükrediyordum.

***

Gözlerim yavaşça aralandığında ilk gördüğüm karşımda duran tanımadığım adam olmuştu. Anlık bir şokla hala tutsak olduğumu düşünerek hızla yerimden kalkmaya çalışmış o an göğüsümdeki şiddetli sızıyla inlemiştim. Adam omuzlarımdan beni yatağa itip aynı pozisyona getirdiğinde başucumda duran Yılmaz'ı fark ettim.

Hızla elimi kavrayınca bakışlarım ona döndü. Mavi gözleri endişeyle yüzümde gezinmişti. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken yaşananlar yavaş yavaş zihnimde canlanmaya başlıyordu. Hafızama dolan korkunç anlar netleştiğinde bakışlarım bana şefkatle bakan Yılmaz'a çevrildi.

"İyisin Ada. Geçti. Artık benim yanımdasın.." Sakin bir tonda konuşurken söylediklerine karşı rahatlamamı bekliyor gibiydi. Oysa ruh halim biraz olsun değişmemişti. Onun yanında güvende olduğumu düşünmesi acınasıydı. O benim için ölümden bile tehlikeliydi.

"Serum bittiğinde yola çıkabilirsiniz Yılmaz bey." Doktor olduğunu anladığım adamın bakışları Yılmaz'dan bana çevrilmişti. "Yalnız kaburganızdaki kırık ciddi olmadığı için şanslısınız. İç organlar hasar görebilir, hatta iç kanamanız olabilirdi. Genç olduğunuzdan çabuk toparlarsınız. İlaçları düzenli kullanıp bol bol istirahat edin." Doktor tetkiklerini bitirdiğinde koluma serum takmış ve odadan ayrılmıştı.

Yüzümdeki sızı ve kaburgalarımdaki ağrı hala tazeyken baş ucuma bırakılan yığınla ilaca kaymıştı bakışlarım. Yaşananlara dair anılar parça parça zihnime dolduğunda yediğim dayağın acısını tekrar hissetmiştim. Henüz nasıl göründüğümü bilmesem de iyi görünmediğime emindim.

Bileklerimdeki morluklar hiç şüphesiz sımsıkı bağlandığım ipin eseriydi. Geri kalan hasarlarım ise Yılmaz'ın gözünü bile kırpmadan öldürdüğü o psikopattan armağandı.

Onu öldürdüğü anı düşündükçe baştan sona titriyor, gözlerim kararıyordu. İlk defa gözlerimin önünde böylesine cani bir şekilde adam öldürülmüştü. O psikopatı öldüresiye döverken Yılmaz'ın gözlerindeki ifade dehşet vericiydi. Böylesine öfkeli, böylesine hırslı olduğu tek bir anı dahi daha önce görmemiştim.

Bütün bu yaşananlar kaldırabileceğimden çok fazlaydı. Bırakın bunları düşünmek bu olayları bizzat yaşadığımı dahi hatırlamak istemiyordum. Ölümle burun buruna geldiğimi de beni öldürecek olan o psikopatın öldüğünü de unutmak istiyordum.

Yaşadığım korku hala taptazeyken Yılmaz'ın başucuma doğru çöktüğünü fark ettim. "Sen biraz dinlendikten sonra İstanbul'a döneceğiz." Dedi sakin bir tonda. Elimi avuçlarının arasına almış yavaşça dudaklarına götürmüştü.

Belli belirsiz öpücüğünü hissettiğimde bakışlarımı yüzünden ayırmıyordum. Bileklerimdeki morluklardan öperken buz mavisi gözlerinin dolduğuna yemin edebilirdim. Sanki avuçlarının arasında tuttuğu dünyanın en kırılgan biblosuydu. Öylesine dikkatli öylesine nazikti ki daha önce o bilekleri deli gibi sıkanın o olduğuna inanmak imkansızdı.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin