Düşüncelerim mi bana oyun oynuyordu yada bu olanların hepsi saf gerçekler miydi bilmiyordum. Yutkundum ve nefes almayı denedim. Nedensizce başım dönüyordu. Gözlerimi onun gözlerine çevirip
-benim için zor bir eylem olan- onunla göz teması kurmayı sürdürdüm.Bakışlarında herhangi bir duygu yoktu.Ne söylemem gerekiyordu bilmiyordum. Susmak da pek cazip gelmiyordu. Arabanın deri koltuğunda rahatsızca kıpırdandım.
"Nereye gidiyoruz?" Dedim kısık bir tonda. Korkutuğumu ancak bu kadar belli edebilirdim. Cevap gelmesini bekledim ancak bakışlarını benden çekip yola dikti. Ve şöföre ilerden sağa döneceğini söyledi. Beni ciddiye almıyordu. Korkuyor olabilirdim ancak susmak niyetinde de değildim.
"Size nereye gidiyoruz dedim!" Dedim sesimi gereğinden fazla yükselterek.
Yılmaz bakışlarını yoldan bir süre daha çekmedi. Ardından şöföre arabayı durdurup dışarıda beklemesini söyledi.Bakışları hala karşıdayken bense sesli bir şekilde yutkundum. Kafasını benden yana döndürdüğünde kararlı bir ifade takınmıştım. "Sabır çok önemli bir niteliktir. Sters altında kontrollü olmayı sağlar. Hatayı en aza indirir." Dedi son derece ciddi bir sesle. Ben onu dikkatle dinlerken alaylı bir gülümseme ile devam etti.
"Siz küçük hanım. Sabırsızsınız. Bu yüzden hata üstüne hata yapıyorsunuz. "Alaylı gülümsemesi yüzünden silinirken bana biraz daha yaklaştı.
Arabada onunla yalnız olmak beni ne kadar gersede belli etmemeye çalıştım. Beni dikkatle izlerken daha düşük bir tonda konuşmaya devam etti.
"Ama sorun değil. Bazı küçük hataları affedebilirim. Henüz çok gençsin Ada ve eminim hatalarını telafi edebilirsin." Buz gibi sesi kulağıma dolduğunda nefesimin hızlandığını hissettim.
"Hatalarım..?" Dedim bir anda. Ağzımdan çıktığını bile fark etmemiştim. Şaşkındım.
"Küçük hanımın küçük hataları.." bir şiir dizesini okur gibi. "Merak ediyorsun ve öğreneceksin Ada. Aklındaki tüm soruların cevabı bende. Bu yüzden kaçma. Çünkü kaçmanın faydası yok, bu konuşma er yada geç gerçekleşecek, sen de biliyorsun."
İçimde kötü bir his olsa da -ki bu adamla ne kadar karşılaşsam bu kötü his tüm bedenimi kaplıyordu- bu konuşmanın gerçekleşeceğini görebiliyordum. Gerçekleşek olanın önünde engel olamıyordum. Bir an önce olup bitmesini istedim. Kısa ve sesli bir nefes verip
"Sizi dinliyorum Yılmaz Bey.. " dedim.***********************************
Yol boyu dışarıyı izledim. Git gide azalan ağaçları gözlerimle takip ederken şehirden fazlasıyla uzaklaştığımızın farkındaydım.
Korkmuyor değildim elbette. Ama neler olduğunu, ne oyunlar döndüğünü de bilmek istiyordum. Bu oyunun içinde rastgele bir piyon olmaktansa oyunu kuralına göre oynamayı tercih ederdim.
Sonunda araba durduğunda bakışlarımı camdan alıp Yılmaz'a çevirdim. O da bana bakıyordu. "Geldik mi?" Dedim kısık sesimle. Çıkan sesimden rahatsız olup boğazımı temizledim.
Yağan yağmur zaten zayıflamış olan direncimi gitgide daha da zayıflatmış ve hastalanmaya başladığımı hissedebiliyordum.
"Henüz değil. Buradan sonra yalnız devam edeceğiz. " dedi kalın sesiyle.Arabanın kapısını açıp çıktı. Sonra benim kapım aralandı ve şöförü inmemi bekledi. Şaşkın ifademden kurtulup arabadan indim.
Omuzlarımda hala Yılmaz beyin bana fazlasıyla büyük olan ceketi vardı. Şöför arabanın kapısını kapatıp beni diğer arabaya yönlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasız - Ara verildi-
Teen FictionO acımasız bir mafya, nitelikli bir sosyopat... Şimdiyse aşık ve yapacaklarının sınırı yok! Mafyanın istekleriyle sıkışmış zavallı bir kız. Onun aksine merhametli ve iyi biri. Ondan kurtululabilecek mi ? yoksa gerçekten ondan kaçış yok mu? Kapak ta...