Bölüm 32

13.2K 534 855
                                    


Sevgili acımasız severler yeni bölüm sizlerle.. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen. Keyifli okumalar..

Arabaya bindiğimizde Yılmaz yanıma yerleşmiş  kapıyı arkasından kapatmıştı. Şoföre arabayı çalıştırması talimatını verdiğinde ceketini omuzlarıma yerleştirmişti. Bacaklarımı kendime doğru çekip sırtımı kapıya yasladım. O an ne yaşadığımın bilincine yeni yeni varıyordum.

Bedenim zangır zangır titriyor deli gibi üşüyordum. Bu da yetmezmiş gibi kontrolsüzce ağlamaya başlamıştım. Nefesim ağlamalarımla daralırken iç çekişlerime engel olmam imkansız hale gelmişti. Sesli ve bir o kadar derin bir şekilde ağlarken Yılmaz çok geçmeden dudaklarını araladı.

"Tamam Ada. Artık ağlama." Sesi sert değildi ama son derece ciddi çıkmıştı. İç çekişlerim git gide kontrolden çıkarken talimatına uyup ağlamamı durdurmaya çalıştım. Ama öyle bir noktadaydım ki kendimi durduramıyordum. En son bu kadar kontrolsüzce ağladığım zaman orta okuldaydım. Babamın hastalığını öğrenmiş öleceğini düşünüp deli gibi ağlamıştım.

Ağlamaktan adeta nefesim kesilirken kendimi susturmak adına elim ağzımla buluşmuş dudaklarımı kapatmıştım. Hala sesli iç çekişlerim ve ağlamam devam ediyordu. Sakinleşme çabam boşa çıkmıştı. Bu hale gelmekten nefret etmiştim. Ama inkar edemeyecek kadar çok korkuyordum.

Az önce boğazın dibine batarken ölümle bir kez daha yüz yüze gelmenin farkındalığını yaşıyordum.  Bu da yetmezmiş gibi gördüğüm cinayet aklımdan çıkmıyordu. O anın paniğiyle sonunu düşünmeden kaçmıştım. Kaldı ki korktuğum olmuş Yılmaz'a yeniden yakalanmıştım. Korkmam için birden çok sebebim vardı.

Kendimi susturmam başarısızlıkla sonuçlandığında Yılmaz'ın keskin bakışları bana dönmüştü. Buz mavisi gözleri gözlerime değdiğinde kesilen nefeslerimin arasından zorla konuşabildim. "Dur..Durduramıyorum." Hıçkırıklarımın arasından kurduğum cümle Yılmaz'a ulaştığında kaşları hafifçe çatılmış gözleri özenle yüzümü taramıştı.

Yılmaz'ın karşısında çocuk gibiydim. Şu anki halimden, bulunduğum arabadan, karşımdaki adamdan her şeyden nefret etmiştim.

Biraz olsun yumuşayan keskin bakışları yüzümü taradığında Yılmaz bana doğru yaklaşıp elini açıkta kalan bacaklarımın üzerine yerleştirmişti. Omuzlarımın üzerindeki ceketi kavrayan elimin tutuşu sertleşirken diğer elim hala dudaklarımın üstündeydi.

"Şşş sakinleş sevgilim. Geçti." Buz gibi teni titreyen bacağıma değdiğinde bütün bedenim uyarılmıştı. Üşümek bir yana bacaklarımda ve çıplak ayaklarımın altındaki sızıyı hissedebiliyordum.

Şu an sakinleşmek benim için imkansız bir eylemdi. Bu konudaki kontrolümü tamamen kaybetmiştim.

Yılmaz'ın bakışları yüzümde dikkatle gezinirken mavileri yavaşça dudağımı kapattığım elime inmiş ardından bileklerime kadar dikkatle takip etmişti. Kaşları anlık olarak çatıldığında eli hızla elime uzandı.

Kavradığı elimi dudağımdan çekip avucuna yerleştirdiğinde akan kanı görebilmiştim. O ana dek hissedemediğim acı kendini gösterirken yüzümü buruşturdum.

"Elini kesmişsin." Dedi Yılmaz kendi kendine konuşur gibi. Ardından kesikte gezen bakışları hızla bana çıkmış boşta kalan eli omuzlarımdaki cekete ulaşmıştı. Ceketinin cebindeki mendili çıkartıp hızla avucuma bastırdığımda ağzımdan kaçan küçük çığlığa engel olamadım.

"Biliyorum. Biliyorum.. Canın acıdı. Avucunu sık." Dediğini yapıp ipek mendili avucumun arasında iyice sıktım. O da elini elimin üzerinden kavradığında bakışları yeniden yüzüme çıkmıştı.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin