Bölüm 40

9.8K 489 415
                                    

Merhaba acımasız severler.. Bizi özlediniz mii?? Ben sizi çok özledim. Bölümü heyecanla beklediğinizi biliyorum ve beklediğinizden biraz daha geç geldiğini de biliyorum. Öncelikle daha uzun bir bölüm olacaktı ama olaylar biraz karıştı. O yüzden iki parçaya bölmenin yararlı olacağı düşündüm. Bu bölüm bir tık kısa ama birkaç gün içinde diğer bölümü de yayımlayacağım. Olaylar gitgide karışıyor. Vaziyet alın canlarım♥️♥️

Bütün gece gözüme uyku girmemişti. Tek yaptığım yaşananları düşünmekti. Kendi kendime yaptığım eziyetin sonunda sabaha karşı belli belirsiz uyuyabilmiştim. Nihayetinde kapının tıklatılmasıyla yataktan doğruldum.

'Gir' talimatımın ardından Çiçek kapıyı aralamış başını içer uzatmıştı. "Rahatsız etmiyorumdur umarım." Dedi yumuşak bir tonda. Örtüyü üstümden kaldırdığımda bacaklarımı aşağı sallandırdım. Başımı yavaşça sağa sola salladığımda kapıyı tam olarak açmıştı.

"Yılmaz bey sizi kahvaltıya bekliyor. Uyandırmamı istedi." Dedi aynı yumuşak ses tonuyla. Yataktan kalkmak üzereydim ki duraksadım. Şimdiye gitmesi gerekiyordu. Yüzümde oluşan ifadeyi izleyen Çiçek bozuntuya vermek istemese de şaşırmıştı.

Benden yanıt beklerken dudaklarımı araladım. "Tamam. Geliyorum." Dedim sadece. Çiçek odadan çıktığında gerginliğime engel olamıyordum. Dün gecenin ardından Yılmaz ile yüzleşmek istemiyordum.

Ayaklarım geri geri gitse de hazırlanıp aşağı inmek üzere odadan çıktım. Basamakları indikçe daha çok geriliyor başımın döndüğünü hissediyordum. Üstümde dün gecenin yorgunluğu hüküm sürerken ani gelen üşümeyle üstümdeki hırkaya biraz daha sarıldım.

Nihayetinde salona indiğimde görebilmiştim kahvaltı masasını. Yılmaz her zamanki yerindeydi. Arkası bana dönükken son basamağı da inip duraksadım. Sırtını izleyen bakışlarım üstündeki takımına kadar her ayrıntıyı incelerken o masaya oturma fikrinden adım adım uzaklaşıyordum.

"Daha ne kadar orada dikileceksin?" Yılmaz'ın tok sesini işittiğimde şaşkınlığıma engel olmamıştım. Alayla karışık kursa da cümlesini gerginliğimi arttırmıştı. Talimatına uyup bacaklarımı hareketlendirdim.

Masanın başına geldiğimde yönümü karşısına ondan en uzak noktaya çevirmiştim ki aniden bileğimi kavradı. Bakışlarım ona döndüğünde gözleriyle yanındaki sandalyeyi işaret etti. Sanki ondan kaçmak istediğimin farkındaydı ve bu küçük mücadelemle alay ediyordu. 

Bileğimi bıraktığında benim için çektiği sandalyeye oturdum. Eli sandalyeyi altından kavrayıp beni sandalyeyle beraber yanına çektiğinde daha ne kadar gerilebilirdim bilmiyordum. Yeniden yemeğine döndüğünde kucağımda birleştirdiğim ellerimi masaya çıkarttım.

Bakışlarım yemek masasında gezinirken ara ara yüzüne çıkıyor tepkisini izliyordum. Dün gecenin izlerine rastlamaktan korkan bakışlarım sakinliği karşısında istemsizce şaşırmıştı. Dün hiçbir şey yaşanmamış gibiydi sanki.

Beklediğim tepkiyi göstermediğine emin olduğumda kahvaltı tabağıma döndü bakışlarım. Nedensizce iştahsızdım. Tek bir lokma dahi yiyesim gelmiyordu. Boğazımda hissettiğim ağrıyla beraber öksürdüğümde hastalanıyor olduğuma emindim.

Öksürüğümle beraber Yılmaz'ın bakışlarının bana döndüğünü hissettim. Vakit kaybetmeden eli havalandığında özenle kaçırdığım bakışlarım ona dönmüştü. Eli alnıma uzandığında "Hasta mısın?" Dedi endişeyle.

Ateşimi ölçer gibi bir süre beklediğinde doğruca ona bakıyordum. Kaşları hafifçe çatılmış buz mavisi gözler yüzümde gezinmişti. Ardından eli yüzümden inip boynuma uzandı. Ona dikkatle bakarken yüzünü boynuma doğru eğdi. Dudakları boynuma değdiğinde ne olduğunu anlayamamıştım bile.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin