Ben geldimm! Umarım özlemişsinizdir çünkü özlem gidereceğiniz uzunlukta bir bölümle karşınızdayım. Olaylar açısından biraz pasif kaldı ama diğer bölüm aşırı sıcak ve tatlı olacak ve ondan sonraki bölümde olaalar olaalar (İsmail Abi sevgiyle anılır) olacak. Ben bölümleri yazmak açısından heyecanlıyken sizi de birazcık gaza getireyim dedim ahahaha
Eğer okumaktan zevk alıyorsanız minik yıldıza tıklayarak bana destek olmayı ihmal etmeyin. Cidden arka planda büyük bir emek var, beğenerek beni çok mutlu edersiniz ve yalnız olmadığımı hissettirirsiniz.
Diyeceklerimi bitirdiğime göre hadi bölüme geçelim!
***
Merve'nin Ağzından;
Burak'ın mesajına cevap verdikten sonra telefonumu yatağa bırakıp çantamı hazırlama işlemime geri döndüm. Zaten bir pijama bir de yarın giyeceklerimi koyacağım için fazla uzun sürmemişti. Tüm bunları Naile ya da Kayra'dan temin edebilirdim ama insanın kendi kıyafeti gibisi yoktu neticede.
Kapım duvara çarparak açıldığında korkudan kalbimin teklediğini hissederek baş parmağımla damağımı ittim ve hayvan kardeşime döndüm.
"Tek bir insan ya," dedim, sinirle. "Şu kapıyı sakince açacak tek bir insana ihtiyacım var hayatımda. Arkadaş hepiniz mi orangutansınız ya?" Melih dişiyle alt dudağını kıstırarak bana ayıplar gibi bakarken, "Neden durduk yere orangutanlara laf attın şimdi?" dediğinde onu mezeler gibi, "Doğru," dedim. "Onlar senden daha insandır." Saçma cümlem karşısında yüzünü buruşturup yanıma gelerek yüzünü yüzüme doğru eğdi, boy farkı sağ olsun.
"Sen görüşmeyeli laf sokma konusunda bayağı gerilemişsin abla. Buradan gitmeden ayarlarını düzeltmem lazım." Kafasına sertçe geçirdiğimde gülerek geri çekildi. Benim elim mi hafifti yoksa bu mal acı çekme özelliğini mi kaybetmişti?
"Senin hiçbir şey yapmana gerek yok. Karşımda öylece dur, benim ayarlarım kendiliğinden güncellenir." dediğimde ellerini birbirine çarparak kahkaha attı. "Bana bunlarla geleceksin, ha şöyle ya." Gözlerimi kapatarak kısa bir sabır dilenme molamdan sonra çantaya şarj aletimi de atıp fermuarını çektim.
"Hazır mısın sen?" dediğimde, ben görmeden kapımın eşiğine bıraktığı çantasını gösterdi ve önden yürümeye başladı. Bende çantamı omzuma atıp peşinden gittim.
Normal şartlar altında ailem buradayken geceyi başka bir evde geçirmezdim. Çünkü annem dışındaki bireyleri çok uzun süre görmediğim oluyordu ve daha yeni geldikleri için onlarla hasret gidermek isterdim ama şu an şartlar normal değildi. Aklım zaten Naile'de kalmıştı, üzerine bir de Vesile arayıp, gelsen iyi olur, deyince evde oturmam halinde kendimi yiyip bitireceğimi bildiğimden gitmeye karar vermiştim. Tabi, babamdan izin almak için Melih'i de kullandığımdan o da geliyordu. Onu Melikşah'ların evine postalayacak ben Kayra'lara geçecektim.
Ailenin kalan fertleriyle vedalaşmak adına çantamı kapıya bırakarak salona yöneldim. Annem ve babam yarışmadaki sorunun cevabı üzerine hummalı bir tartışmaya girmişti. Meyra da köşede telefonuna gömülmüş muhtemelen saçma sapan videolarından birini izliyordu.
"Biz çıkıyoruz." dedim ortaya doğru. Kimse oralı olmayınca Melih yanımdan, tahmin edildiği üzere hayvan gibi, "Aloo..." diye bağırdı. Çınlayan kulağımı tutarak ona dönüp, "İnsanlar kapımıza gelecek, yavaş." dedim. Sinsi gülümsemesiyle, "Sen de bunu isterdin değil mi?" dediğinde kafasına bir tane daha geçirecektim ki annem, "Çıkıyor musunuz çocuklar?" deyince bu eylemimi sonraya erteleme kararı aldım. Burak'ı buna söyleyerek iyi yaptığım fikrinden giderek uzaklaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...