Merve'nin Anlatımıyla;
Cesaret kavramı bana yaşadığım şu otuz yıl boyunca uzak kalan bir kavramdı. Kendimi hiçbir zaman cesur insanlar kategorisine koymamıştım. Çok konuda çok yol kat etmiştim ama hepsini attığım temkinli adımlara borçluydum. Şimdi olduğum ortama bakıyordum da ben buraya nasıl gelmiştim. Nasıl bu kadar cesur olmayı başarabilmiştim? Mesela üzerimdeki beyaz elbise, bugün burada bu elbisem ile bulunmam ne kadar doğruydu? Aklımı peynir ekmekle mi yemiştim? Biraz ileride akrabalarımın soru yağmuruna tutulmuş olan sevgilim peki? Burada olmayı gerçekten istemiş miydi? Halay çeken insanların arasındaki arkadaşlarımı saymıyordum bile. Sahi, biz bu noktaya ne ara gelmiştik?
3 Gün Önce
"Gerçekten seni bazen anlayamıyorum Merve." diyen Vesile'nin sesiyle yüzümü bastırdığım yastıktan çektim. Saniyelerdir oksijenle buluşmayan ciğerlerim açlığını doyururken alt dudağımı büzerek arkadaşıma baktım.
"Bence anlaşılmayacak bir şey yok," diyerek beni savunan Naile'ye gülümseyerek baksam da peşinden kurduğu cümle tüm gülümsememi silmişti. "Merve'den bahsediyoruz, böyle büyük bir kararda bu denli hızlı hareket edecek kadar temkinsiz davranmayacağını biliyoruz." Ne de çok sevinmiştim savunulacağımı düşünerek. Canım arkadaşlarım benim (!)
"Sağ olun canlarım benim ya, moral ve destekte gerçekten bir numarasınız." İki elimin de baş parmağını kaldırarak onlara gerçek dışı bir gülümsemeyle baktığımda ilk gülen Vesile oldu. Onun aksine Naile daha ciddi duruyordu. Benim yerime o Vesile'ye yastık atarken, "Gülme salak." dedi. Ardından bana dönüp, "Ben alay etmek için söylemiyorum," diye devam etti. "Düşünecek zaman istemekte haklısın. Aceleye gelecek bir konu değil bu." Vesile, "Pardon ama aceleden kastın nedir canım arkadaşım? İlla yıllarca çıkmaları mı gerekiyor evlilik düşünebilecek noktaya gelmeleri için? Ki yaşımızı hiç hesaba katıp argüman olarak kullanmıyorum bile." Dediğinde alt dudağım bir kere daha sarkıldı. Bugün herkes mi haklıydı yoksa sadece ben haksızdım ve herkes haklıymış gibi mi geliyordu?
İki elimi birden kaldırıp, "Bir saniye," diyerek araya girdim. "Konuya çok mantıklı bir yerden yaklaşacağım," Bakışlarımı direk Naile'de sabitledim. "Doruk sana şu anda evlenme teklifi etse kabul eder misin?" Kısık gözlerini gözlerime dikerek, "Konu neden dönüp dolaşıp bize geliyor? İkiniz de aynı kafadasınız gerçekten." Dediğinde Vesile, "Ben ne alaka ya?" Diye çıkıştı. Naile gözlerini devirip, "Senden bahsetmiyorum," dedikten sonra bana döndü. "Burak da bugün aynı soruyu sordu." Kaşlarım istemsizce kalkarken, "Ne cevap verdin?" Dedim. Sakince omuz silkti. "Kabul edeceğimi söyledim." Kendinden emin cevabı kendimi bir nebze kötü hissetmeme sebep olurken devam etti. "Bunu sen de kabul et diye söylemiyorum, sadece hayır cevabını veremeyeceğimi bildiğim için söylüyorum. Kaldı ki sende hayır diyememişsin zaten. Ben senin de bu hayır cevabını verebileceğine inanmıyorum. O yüzden düşünmenin sorun olmadığını söylüyorum. Çünkü düşünerek karar verdiğinde cevabını verirken için daha rahat olacak. Ya pişman olursam, soru işaretinden kurtulacaksın."
Kaşlarım çatılırken gözlerimi kucağımdaki yastığa diktim. Pişman olmak mı? Sabahtan beri her türlü detayı düşünmüştüm ama gelecekte bir gün pişman olacağımı bir saniye bile düşünmemiştim. Peki neden basit bir eveti bu kadar kafamda büyütüyordum? Naile haklıydı, verecek başka bir cevabım olmamasına rağmen neden öteleyerek ikimizi de yoruyordum? Her zaman her detayı düşünmek beni rahatlatırken neden bu sefer üzerimde ağır bir yük varmışçasına zorlanıyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...