29 | RANDEVU

127 7 29
                                    

İyi okumalarr...

***

İlenay'ın eşyalarını toplamayı bitirmiş bu sefer yastık olan taraftaki boşluğa geçmiştim. Sırtımı yatak başlığına yaslamış mışıl mışıl uyuyan ikiliyi izliyordum.

Komodinin üzerinde gürültüyle titreyen telefonu aceleyle elime aldım. İkisinin de uyanmadığını görünce rahat bir nefes vererek ekranı çevirip arayana baktım. Kayra'nın aramasını bekliyordum ama arayan gizli numaraydı. Gözlerim istemsizce kısılırken meşgule verdim. Yatağa bırakacakken bir kere daha çalınca sinirlenerek tekrar ekranı çevirdim. Bu sefer arayan Kayra'ydı.

Sessizce, "Alo?" diyerek açtım. "Merve ben kapıdayım, uyumuşsa filan diye çalmadan arayayım dedim." dediğinde ayaklanarak odadan çıktım. Cevap vermeden önce kapıyı açıp gülümseyerek Kayra'ya baktım. Telefonu kulağından çekerken o da gülümseyip, "Selam." dedi. Başımı eve doğru yatırıp, "Girsene?" dediğimde başını iki yana salladı. "Geç oldu şimdi. Bahadır da aşağıda bekliyor zaten." Dudağımı büzüp, "Peki, sen bilirsin. Uyumuştu İlenay, iki dakika beklersen getireyim hemen." diyerek karşılık verdim. "Ben alayım dur." demesiyle ellerimi kaldırıp, "Yok." dedim, hızlıca. Bana şüpheli bakışlar atarken ayaklarını gösterip, "Şimdi yani boşa çıkartma ayakkabıları. Getiriyorum ben." dediğimde gözleri kısık bakmaya devam etse de, "İyi, peki." diye cevap verince gülümseyip geri odama döndüm.

Önce yerden çantaları alıp koluma taktıktan sonra yandaki yastığı eski yerine koyup İlenay'a uzandım. Ben İlenay'ı alırken Burak'ın eli de yatağa düştü. İstifini hiç bozmadan uyumaya devam etti. İlenay da kapalı dudakları ardından mırıltılar çıkartıp başını omzuma doğru yasladı. İkisi de cidden yorulmuştu anlaşılan.

Çıkmak adına odanın kapısına döndüğümde sırıtarak bana bakan Kayra'yı görünce dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Demek tam olarak görmemi istemediğin şey buydu." Bilmiş bir ifadeyle bana bakan yüzüne karşın dudaklarımı büzerek sertçe şşş sesi çıkarttım ve aceleyle ona doğru gittim. Bir iki adım geri çekildiğinde bende çıkıp dolu ellerimle kapıyı kapatmaya çalıştım. Kayra çabamı boşa çıkartıp uzanarak tek hamlede kapattı.

"İnan sandığın gibi..." diye başladığım cümleyi, "Ne sanacağım Merve Allah aşkına?" deyip gülerek kesti. Dudaklarımı büzerek sustum. Yani cidden yanlış anlayacak hiç de bir durum yoktu.

"Olsun yine de," dedim. "Bizim bir iddia olayı vardı da bende İlenay'a bakması için kullandım. Sen aradığında uyuyakalmışlar." Kendimi açıklama ihtiyacıma karşı başını sallayarak İlenay'ı kucağımdan aldı. "Ben Bahadır değilim kuzum, rahat ol. Gördüm zaten İlenay'ı yanından aldığını. Beni ikna etmene gerek yok yani." Bunu biliyordum ama insanda açıklama yapma isteği doğuyordu işte. Ya da sadece bende doğuyordu, bilemiyordum. Elimde değildi.

Kapıya doğru ilerlerken, "Aranız bayağı iyi sanırım?" dediğinde istemsizce gülümsedim. "İyi valla." Omzumdan düşmek üzere olan çantaları düzelttim. "Mutlu musun peki?" diye sorduğunda bir süre sessiz kaldım. Kendime, içinde bulunduğum âna değer vermek konusunda söz vermeden önce de mutluydum, şu an da. Mutluluk, kaygıyla çok ince bir çizgide kesişiyordu sadece. Kaygı mutluluğun derecesini köreltebilecek güçteydi ama onu yok edemezdi. Halbuki mutluluk, tüm duygular arasında, kaygıyı unutturabilecek yegâne duyguydu.

"Mutluyum." dedim. "Uzun zamandır hiç bu kadar mutlu olmamıştım." Ayakkabılarını hızlıca giyinirken, "Senin adına sevindim." dedi, içtenlikle. Basit bir cümleydi aslında ama söyleyen kişinin samimiyetiyle verdiği duygu değişiyordu. Kayra'nın samimiyeti bu cümleyi basit bir şekilde kullanmaktan uzaktı, gerçekten böyle düşünüyordu. Benim için gerçekten sevindiğinden emindim.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin