Erken bölüm girme mutluluğu, enter :') Normal uzunluktaki bölümlerime geri dönüş yapıyorum. Güzel bir okuma olur umarım. Beğeni ve yorumlarınızla bana destek olmayı ihmal etmemenizi hatırlatarak sizleri bölüme uğurluyorum. Buyursunlar efenim...
***
Sancıyan kalçamdan dolayı acı çekmeye fırsatım olmadığını fark ederek hızla ayağı kalktım. Dudaklarımı birbirine bastırarak Burak'a doğru iki elimi kapıya gitmesi adına deli gibi çırptım. O ne yapacağını bilemeyerek ayaklanırken ben sırtımı duvarla kavuşturdum ve bedenimi dolabın yan tarafındaki boşluğa sakladım. Aynı esnada kapı tıklandı.
Burak kapıyı açarken, "Naciye Teyzem!" diye bağırdı, gereğinden fazla bir yükseklikte. Muhtemelen evdeki diğer arkadaşlarımızın duymamış olması ihtimaline karşı bilerek bağırmıştı.
Normal şartlar altında girişte direk gözüken salonda Doruk ve Mert'in yatacağını sanıyordum ama anlaşılan gece başka bir yerde uyumuşlardı. O başka yerlerin nereler olduğuna dair çok sağlam tahminlerim vardı da şu an bunu düşünecek durumda değildim.
"Oğlum bir düşme sesi geldi. Sen miydin düşen?" dedi Naciye Teyze, endişeli bir sesle. Yüzünü göremesem de ifadesi aklımda canlanıyordu. Beni görmemesi adına içimden deli gibi dua ediyordum. Sırtımdan aşağı doğru usulca süzülen soğuk terlerin yanı sıra yakalanma korkusu tüm bedenimi sarmıştı. Yakalanmış gibi hissedeceğim bir olay yaşamamıştık sonuçta ama onun açısından durum böyle gözükmezdi.
"Evet ya," diye cevap verdi Burak. "Uzun zaman sonra sesini duyunca heyecan yaptım sanırım." Gülerek hızlı soluklarını saklamaya çalıştı. Naciye Teyze'nin, "Daha dün sabah konuştuk ya oğlum." deyişini duyunca gözlerimi sımsıkı kapattım. Yalan atacaksan da azıcık düşünüp at be sevgilim.
Burak, "Öyle mi olmuştu?" dedi, dalgın bir sesle. Birden, "Olsun," diyerek yükseltti tekrar sesini. "Demek ki bir günde özlüyorum seni. Canım Naciye Teyzem benim." Gıcırdayan kapının ardından Naciye Teyze'nin boğuk bir sesle, "Deli." deyişi, Burak'ın ona sarıldığını anlamamı sağladı.
Kısa bir süre sonra, "İlayda?" diyen Burak'ın merak dolu sesi yankılandı odada. Uzaktan gelen tatlı bir, "Merhaba Burak Abi." sesi kulaklarımı doldurdu. Kaşlarım tanımadığım sesle bir an çatılsa da Burak'ın kullandığı isim hafızamda eski bir anıyı canlandırdı. Bize geldikleri gün konuştuklarımız doluştu zihnime. Mert'in kardeşiydi İlayda.
Burak, "Nasılsın?" derken arka planda başka bir kapının açıldığını duydum. "Çok daha iyiyim." dedi kız ve abisinin, "Vay, benim ailem gelmiş." deyişiyle konu havada asılı kaldı.
Mert'in kardeşiyle ilgili anlattıklarını hatırlıyordum. Kızın konuşma şekli gerçekten iyi olduğunu anlatır nitelikteydi. İki senedir yüzünü görmediğim bu kızla tanışmayı çok isterdim aslında ama bu konumdayken olmamalıydı.
Mert'in gereksiz heyecanlı sesine bir de Doruk'un, "Hoş geldiniz!" diye bağıran sesi de eklenince tabiri caizse işler iyice boka sardı.
Naciye Teyze'nin şüpheli, "Siz ne saklıyorsunuz bakayım?" diyen sesinin üzerine benim komodinde duran telefonumun alarm sesi çalmaya başladı. Bakışlarımı, sanki bu mesafeden parçalayabilirmişim gibi telefonuma diktim.
"Bu kimin telefonu ya?" diyen Naciye Teyze'ye, "Benim." diye karşılık verdi Burak. Sadece seslerle kurulan iletişimi anlayabiliyordum ama Naciye Teyze'nin şüpheci bakışlarını sanki üzerimdeymişler gibi hissedebiliyordum.
"Oğlum telefonun elinde ya?" dedi, kısık bir sesle. Kelimenin tam manasıyla oturup ağlamak istiyordum. Susmayan alarmın sesi bir anda kesilince telepatik yolla susturup susturmadığımdan şüphelendim. Korku bana garip güçler kazandırıyor olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomantikBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...