Bayram sürprizim ile karşınızdayım ^^ Niyetim bu olmasa da çok güzel denk gelmedi mi? :)
Umarım güzel bir bayram oluyordur herkes için. En içten dileklerimle hepinizin bayramı mübarek olsun diyor ve lafı uzatmadan bölüme geçiyorum. İyi okumalar efenim.
***
Burak karışık bir ifadeyle bizim masaya bakıyordu. Kafasının bu denli karışmasına şaşırmayı bir kenara bırakarak bende ayaklandım. Bizim masaya bakmayı kesip çatık kaşlarıyla bana döndü. Aynı esnada bende tam karşısına konuşlanmıştım.
"Senin şu Demir diye bahsettiğin adam bu adam mıydı?" dedi, sesindeki hayreti gizlemeye gerek dahi duymadan. Birbirlerini tanıdıklarını tahmin etmiyormuş gibi, "Sen nereden biliyorsun adını?" diye sordum. Kısa bir an gözleri kısıldıktan sonra dudakları arasından bir gülüş salıp tekrar bizim masaya döndü. Çok zor duyulan bir tonda, "Hiçbir şey anlatmamak tam onluk hareket." dediğinde, "Neyden bahsediyorsun?" desem de o harekete geçmişti bile. Adımlarını direk bizim masaya yöneltmişti. Sonunda aralarında ne olduğunu öğrenme hevesiyle bende peşinden ilerledim.
"İyi akşamlar herkese." dedi, gür bir sesle. Biraz önce baş başayken kullandığı mesafeli sesin aksine daha sıcakkanlıydı. Bu kendi içimde biraz bozulmama sebebiyet verse de görmezden gelmeye çalışarak bir kere daha yanında bittim.
"İyi akşamlar Yüzbaşım." diye cevap verip asker selamı çakan Buğra oldu. Gözlerim Demir'e kaydığında alnını sıvazladığını fark ettim. Bunu yaparken yüzünü saklamaya çalıştığı aşikârdı. Daha dikkatli bakınca çenesinin gerildiğini gördüm. Pekâlâ, bu hayra alamet değildi.
"Burak'ım!" diye haykıran Doruk'la korkarak elimi kalbime koydum. Sırıtışının altında yatan, kurtar beni buradan, ifadesiyle Burak'a bakıyordu. "Ne iyi ettin de geldin, iyi ki geldin valla. Gel sen böyle otur, bende kendime bir sandalye çekeyim." diyerek ayaklanırken omuzlarından bastırılarak yerine zorla geri oturtturuldu. O an bir yanında Melikşah'ın diğer yanında ise Bahadır Abinin oturduğunu fark ettim. Elimi gülmemek adına ağzıma kapatırken Naile'ye baktım. Her an bir olay çıkacakmış gibi sandalyenin ucuna doğru oturmuş masaya doğru eğilmişti. Bir nevi hazırda bekliyordu.
"O kendine sandalye çeker Dorukcuğum sen hiç merak etme. Biz ne güzel muhabbet ediyoruz." dedi Bahadır Abi, dişlerini sıkarak gülerken. Doruk yavaşça yutkunarak arkasına yaslandı. Şu an tam anlamıyla bir kedi yavrusuna benziyordu. Dışarıdan gelecek ataklardan kaçabilecekmiş gibi bir köşeye pısmıştı.
Burak, Doruk'un vahim durumunu umursamadan tekrar söze girdi. "Ben oturmayacağım zaten. Bir size görüneyim istedim bir de," Cümlesini bitirmeden önce direk Demir'e odaklandı. "Aranızda eski bir dostumu görünce kendisine de selam vermek istedim." Kaşları havaya kalkmış, Demir'in vereceği tepkiyi merakla bekler gibiydi.
Demir elini alnından çekip birkaç saniye bakışlarını önündeki masaya diktikten sonra gözlerini soğukkanlılıkla Burak'a kaldırdı. Bakışları öylesine keskindi ki gözlerinin doğrultusunda olan kişi olmaktan korktum. Onun ifadesini ilk defa bu kadar sert görüyordum.
Aralarında esen bu soğukluk ortaya bir buz kütlesi gibi çökerken Asya, "Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu. İkilinin arasındaki gergin bakışmayı, bu soru üzerine Demir'in sandalyesini gürültülü bir şekilde iterek kalkması kesti.
"Ben müsaadenizle kalkayım artık. Geç de oldu zaten. Hepinizle tanıştığıma memnun oldum tekrar. Herkese iyi geceler." Masanın üzerinden telefonunu alıp kimseden bir cevap beklemeden harekete geçti. Zaten kimsenin bir şey söyleyeceğini zannetmiyordum zira hepimiz şoktaydık. Tamam, aralarında bir çatışma olduğunu tahmin ediyordum ama bu kadarını ben bile beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...