Gecikme için hepinizden özür dilerim. Geçen hafta içinde şehir dışına çıkma durumum oldu ve dönünce de özel bölüm yazayım derken buraya atacağım bölüm gecikti. Affediniz. Yazdığım özel bölümü de yakında yeni kitabı açarak paylaşacağım. Eğer yan karakterleri merak ediyorsanız siz her ihtimale karşı tetikte olun. Ben paylaşacağım zaman buradan da söylerim. Seviliyorsunuz.
İyi okumalar...
***
Gözlerimle sokaklardan çekilmeye başlayan insan kalabalığını takip ederken sakin ama sıkıntılı bir nefes verdim. Arabanın içinde dolanan sinsi gerginlik, elimle yakalamak istesem başarabileceğim bir somutluktaydı. Vesile'yle birkaç muhabbet açma girişiminde bulunmuştuk ama nafileydi. Naile direksiyonu sıkıca tutmuş dümdüz karşıya bakıyor, tek kelime etmiyordu. Genişlemiş burunlarından ne kadar sinirli olduğunu anlamakta zorlanmıyordum en azından.
Bizim sokağa girdiğimizde gözlerimi yan camdan alıp ön cama çevirdim ve Burak'ın arabayı park edişini izledim. Naile de hemen peşinden boş bir yere girip kontağı kapatsa da arabadan inmek adına bir eylemde bulunmadığından bende hareketsiz kalarak arka koltukta oturan Vesile'ye baktım. Gergin bakışlarını kısa bir an Naile'nin üzerinden bana çevirirken, ne yapacağız, der gibi dudaklarını birbirine bastırarak kaşlarını çatmıştı. Benim de ondan farksız olduğumu anlaması adına omuzlarımı yavaşça kaldırıp indirdim.
Yan tarafımdaki hareketliliği duyumsamamın ardından Naile'ye dönerken o anahtarı kontaktan çıkartmış kapıyı hırsla açarak aşağı iniyordu. Kemerimi hızla çözerek peşinden indim. Burak ve Mert apartmanın önünde dikilirken Doruk'un sokağın sonuna doğru ilerlediğini gördüm. Naile de yere sert bastığı adımlarla onu takip ediyordu.
Arkadaşımı yakalamak adına hızlanırken, "Naile!" diye seslendim. Ne durdu ne de dönüp arkasına baktı. Bir adım daha atamadan kolumdan yakalanıp zorunlu bir şekilde olduğum yere sabitlenmiştim. Kolumu tutan Burak'a baktığımda, "Bırak gitsin." dedi. Gözlerimi daha da hızlanarak yürüyen Naile'ye çevirip tekrar Burak'a dönerken, "Her şey daha kötü olursa ya?" dedim, endişeyle. Minik bir tebessümle, "Olursa olur. Bu onların sorunu." deyince kaşlarım çatıldı. Ne demek bu onların sorunu? Benim arkadaşım kahrından ölecekti ama bu onların sorunu deyip kenara mı çekilecektim?
Dudaklarımı aralayıp cevap vereceğim esnada Vesile'nin, "Burak haklı." deyişini duyunca hayretle ona döndüm. Ellerini yukarı doğru açıp, "Bırak konuşsunlar. Böyle bir sonuca varamıyorlar görmüyor musun?" dediğinde aralık dudaklarımı kapatarak kirpiklerimin ardından ona baktım. "Biz Naile'nin yanında olmak dışında onun hayatına bu kadar karışamayız Çalıkuşu. Bunun sende farkındasın." Kolumu Burak'ın elinden kurtararak Vesile'ye doğru gidip, "O senin kardeşin. Daha çok üzülürse de böyle söyleyebilecek misin?" dediğimde elini yana savurarak, "Bu haliyle çok mu mutlu sanki?" diye karşılık verdi. "Gülüyor ediyor diye içi kan ağlamıyor mu sanıyorsun?" Başımı geri çekerek sessiz kaldım. Sessizliğimi fırsat bilerek, "Çok yakın bir geçmişte sen de çok üzülmedin mi?" diyerek havadaki eliyle Burak'ı işaret edip, "Ama bak şimdi nasıl mutlusun. Belki o da üzülerek erişecek mutluluğuna. Bırak üzülsün." diye devam etti. Burak'a doğru kaçamak bir bakış attığımda başını yere eğdiğini gördüm. Dudağımı gerginlikle ısırarak tekrar Vesile'ye döndüm. "Haklısın. Tamam." dedim, sessizce. "Senin dediğin gibi olsun." Bana hafif bir gülümsemeyle baktığında önünden çekilip Burak'ın arabasına doğru ilerledim.
Kollarımı göğsümün altında birleştirerek somurtkan bir ifadeyle kaportanın kenarına yaslandım. Vesile merdivenlere oturan Mert'in yanına geçerken Burak da benim yanıma gelmiş benim gibi arabaya yaslanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...