Bu denli geç paylaştığım için üzgünüm. sebebini profilde açıkladığım için burada kalabalık yapmıyorum ve iyi okumalar diliyorum. Umarım güzel bir okuma olur :)
***
Bedenimin fazla sıcaklıkla çevrelendiğini hissedince, sıkıca sarıldığım yorganın içerisinden kollarımı çıkarttım. Serin hava tüylerimin dikilmesine sebep oldu. İçimden bir ürperti geçerken titredim. Havalar zaten soğuktu ama yeni yıl üzerine bu gece, birkaç kat daha soğumuş gibiydi.
Vücudum yavaşça odadaki havaya adapte olurken gözlerimi kaşıyarak ayılmaya çalıştım. Komodindeki telefonumu alıp saate bakmamla alarmımın çalması bir olunca korkudan telefonu yüzüme düşürdüm. Acıyla inledim. Alarmı kapatırken burnumu ovuşturdum. Güne muazzam başlamıştım.
Yatakta doğrulup esnedim. Aklım dün geceye kaydı. Sıcak bir tebessüm dudaklarımı kaplarken heyecanla telefonumu elime aldım. Mesajlar kısmına girip Burak'ın ismine tıkladım. Alt dudağımı ısırarak ekrana baktım. İlk günden günaydın mesajı atmak mantıklı mıydı, emin değildim. Muhtemelen mantıklıydı ama ilişkiler konusunda deneyimim olmadığından emin olamıyordum.
Mesaj ekranına boş boş bakarken strese girdiğimi hissedince telefonu kilitleyip kenara atarak sıkıntılı bir nefes verdim. Nasıl davranacağıma dair hiçbir fikrim yoktu ve bu konuda çok gergindim. Keşke okullarda, ilişkimiz olduğunda nasıl hareket edeceğimize dair bir ders verilseydi. Matematik yerine bu dersi görmeyi çok isterdim.
Yorganı üzerimden atarak ayaklandım. Dolabımdan eşofman takımı çıkartıp yatağımın üzerine koydum. Gözüm ekran ışığı yanan telefonuma gidince eğilip yataktan aldım. Ekranda Burak'ın ismi yazıyordu. Gülümsememi bastırmak adına dudaklarımı birbirine bastırıp mesajı açtım.
"Günaydın..." yazıyordu, kısaca. Bu bile sabahımı aydınlatmaya yetmişti.
"Günaydın :)"
Telefonu tekrar yatağa atıp yüzümdeki saçma sapan gülümsememle lavabonun yolunu tuttum. Demek ki ilk günden günaydın yazmak, mantıksız bir girişim değildi. Yine de ilk atanın o olması içimi ferahlatmıştı.
Lavaboda işlerimi halletmiş mutfağa geçmiştim. Hafta sonu bile olsa, geç kalkmamak adına bir tek ben alarm kurardım evde. Bu yüzden, saat on biri geçmiş olmasına rağmen eve sessizlik hâkimdi.
Annelerimiz dahil herkes uyurken kahvaltıyı hazırlamaya giriştim. Yarın Hatice Teyze ve Ayşe Teyze'yi yola koyacaktık. Annem birkaç hafta daha bizle kalmaya devam edecekti. Aslında ellerinde olsa onların da kalacağına dair iddiaya girebilirdim ama eşleri dönmelerini söylemişti ve Bahadır abi, Naile'nin en büyük abisi, bir süre İstanbul'a gideceğinden annesini de peşinde götürüyordu, tabi onunla birlikte Ayşe Teyze de gidecekti. Bu küçük macera onlar için hüsranla sonuçlanmıştı. Çünkü ikisi de evlilik muhabbetinden istedikleri verimi alamamışlardı. Elleri boş, geri dönüyorlardı.
Omleti çevirebilmek adına tavayı kaldırdığım anda cebimde telefonum titredi. Bir anlık dikkat dağınıklığıyla dönen omletin yarısı tavanın dışında kaldı. Omlet kopmadan evvel aceleyle geri tavaya yerleştirsem de ocakta yer yer yumurta lekeleri oluşmuştu bile. İyi iş Merve.
Telefonu cebimden çıkartıp mesajı açtım.
"Biraz daha Doruk'un iğrenç esprilerine maruz kalırsam olduğum yerde can vereceğim."
Mesajına gülsem de diğer yandan elimi tahtaya vurmayı ihmâl etmemiştim. Telefon bir kez daha titrerken ekranda bir mesaj daha belirdi.
"Beni bu ortamdan çekip alman lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...