7 | KAHVE

825 16 6
                                    

Yeni güne aşırı zinde başlamıştım. Sabah alarmımdan önce kalkmış üstüne bir de kahvaltıyı ben hazırlamıştım. Bol muhabbetli ve kahkahalı bir sabahın ardından sonunda odama gelebilmiştim. Aslında seanslar başlamadan kalan süremi de Naile ile geçirebilirdim ama bu sıralar onun kafası fazla doluydu ve iş saatlerinde gerçekten sürekli çalışıyordu. Bir de ben gidip onu oyalamak istemiyordum. 

Bir kahve alıp günün ilk talihlisine baktım. Ve günümün bütün enerjisi bu hareketimle yok olmuştu. İlk gelecek olan kişinin Feryal denen şahıs olduğunu öğrenmek tüm zindeliğimi alıp götürmüştü. 

Sıkıntıyla bir nefes vererek yerime çöktüm. Aslında onunla ilgili bir planım vardı. Malum ikimizde birbirimizden nefret ediyorduk. Onunla konuşup kurulun benim dışımda seçtiği yardımcı psikologla görüşmesini isteyecektim. Bu seçenek en başından beri tüm danışanlarım için vardı zaten ama çok zor bir durumda kalırsam kullanmam uygun olurdu. Çünkü bu göreve ben atanmıştım sonuçta ve kafama estiği gibi insanları başka psikoloğa gönderemezdim. İstesem gönderirdim tabi ama istemiyordum. İşimi gerçekten seviyordum. 

Kapının tıklatıldığını duyunca gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve gelen kişiye girmesi komutunu verdim. Kapı yavaşça açıldı. İçeriye normaldeki halinden çok daha özensiz gözüken Feryal Yüzbaşı girdi. Kaşlarım istemsizce çatılırken karşımdaki koltuğu gösterip soğukça, "Buyurun." dedim. Başını hafifçe eğip koltuğa geçti. Açıkçası sesimin bu kadar soğuk çıkmasını bende beklemiyordum. 

Kollarını dizlerine dayayıp başını ellerinin arasına aldı ve yere bakmaya başladı. Boğazımı temizledim. "Bakın, lafı uzatmayacağım. Malum çok anlaşamadığımız ortada. Sizi başka bir..." Cümlemi bir hıçkırık sesi kesince durdum. Karşımda omuzlarının sarsıldığını fark edince kaba bir tabirle bana kal geldi. Ne yapacağımı bilemeyerek ona dik dik bakarken kafasını kaldırıp bana baktı. Yaşlardan yanakları ıslanmıştı. "Özür dilerim." dedi kısık bir sesle. İkinci bir şok bedenimi sararken hiçbir şey dememeye devam ettim. 

Ben ona garip bakışlar atarken o, "Saçmaladım." diye devam etti. "O sırada sorunum sen değildin. Bazı anlar gözüm hiçbir şey görmüyor. O anlardan birine denk geldin." Elinin tersiyle göz yaşlarını sildi. "Bana o sözleri söylediğin ve pişman olduğun için mi ağlıyorsun?" dedim çok saçma bir şekilde. Kabul edelim, benim tanıdığım kadarıyla Feryal bunun için asla ağlamazdı. 

Gözlerini devirip, "Hayır tabi ki." dedi. Nefret ettiğim kadını bir anlığına tekrar karşımda görünce gevşedim. "Açık konuşayım, umurumda bile değilsin ve senden hiç hoşlanmıyorum. Hata yaptığımı fark ettim ve özür diledim. Bu kadar." diye ekledi. Tamam tanıdığım kadın tamamen geri dönmüştü. 

"Anlaşılan birileri hatanı fark ettirmiş." dedim sessizce. "Burak'tan bahsediyorsan, hayır. O, senin hakkındaki fikirlerimi değiştirebilecek son kişi." dedi tıslarcasına. "Ayrıca şu an aramız bozuk olabilir ama onu sana bırakacağımı sanıyorsan çok yanılıyorsun." dediği gibi kalkıp odadan çıktı. Ben şaşkınca arkasından bakıyordum. Bir problemi daha çözmüştük anlaşılan. Kadının zoru Burak'tı. Mystery solved. 

Bizden sonra ne yaşanmıştı en ufak fikrim yoktu ama pek hoş şeyler yaşandığını düşünmüyordum. Karşımda ağlamasını bekleyeceğim son kişi olabilirdi. Onu karşımda ağlama raddesine getirecek kadar kötü bir şey yaşanmış olmalıydı. Merak içimi kemiriyordu ama gidip Burak'a soramazdım. Zaten onu son gördüğümden beri tekrar görmeye çekiniyordum. Eliyle çenemi tutup gözlerimi gözlerine kaldırdığı an aklımdan asla gitmiyordu. Bu da beni deli ediyordu. 

Çalan telefonumun sesiyle kendime geldim. Ekranda Vesile'nin adını görünce bekletmeden açtım. "Naciye Teyze aradı." diye direk konuya girince selamlaşma kısmını atladığımızı varsaydım. Ama ben daha ağzımı açamadan, "Neden?" diyen kişi Naile'ydi. O an konferans yaptığımızı fark ettim. 

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin