Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum :)
***
Açık havada olmamıza rağmen ikisi arasındaki gerginlik elle tutulabilirdi. Aralarında durmak istemediğim için birkaç adım geri çekilmiştim. Burak, annesine öyle bir bakıyordu ki kadının yerinde olmak istemezdim. Kaşları çatılabilecek en sert şekilde çatılmıştı.
"Ne işin var senin burada?" dedi soğuk bir sesle. Kadın bir iki adım yaklaşmaya çalışsa da çok ileri gidemedi. Doğru bir karardı. Biraz daha gelirse Burak daha fazla kendini tutamayabilir gibi duruyordu.
Kadın, "Oğlum..." diye söze başlayacak oldu ki Burak hırsla elini kaldırıp lafını ağzına tıktı. "Sakın." dedi dişlerinin arasından korkutucu bir sesle. "Sakın bu saatten sonra bana anneymişsin gibi davranmaya çalışma." Burak'ın sesine bir de soğuk hava eklenince ürperdim. Çekinerek araya girip, "Ben sizi yalnız bırakayım." dedim sessizce. Tam harekete geçmiş gidecekken Burak kolumu sımsıkı tutup beni geri çekti ve "Kal." dedi. Ne bana bakıyordu ne de kolumu nazikçe tutuyordu. Gözlerini annesinden çekmeden kolumu deli gibi sıkıyordu. Sertçe yutkunup acımı içime gömdüm. Sinirinin odağında ben olmadığım için sustum.
"Nereden geldiysen oraya git." dedi Burak. Kadın sabrı taşar gibi, "Burak beni dinleyeceksin." dedi emir verircesine. İki dakika öncesine kadar çekingen davranan kadının bir anda tavrını değiştirmesini şaşırarak izledim. Burak kolumu daha çok sıkarken acıyla dudağımı dişledim. Farkında olmadan yaptığını biliyordum ama bir türlü kolumu çekecek cesareti kendimde bulamıyordum.
Burak, "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diyerek sesini hafifçe yükseltti. Kendini kontrol etmeye çalıştığı çok barizdi. "Seni dinlemek isteyen birisi mi duruyor sence karşında?" dediğinde kadın, "Senin ne istediğini sormadım." diye karşılık verdi. Burak bileğimi öyle sıkıyordu ki artık hissizleşmeye başlamıştı. Gözlerim istemsizce doldu. Çok büyük bir aile dramının içerisindeydim ama gözlerimi dolduran bileğimin acısıydı. İronik.
"Sen zaten benim ne istediğimi hiçbir zaman sormadın ki. Yıllar sonraki ilk konuşmamızda bana bunu tekrar hatırlattığın için teşekkür ederim. Unutmuştum." dedi Burak kinayeli bir sesle. Ona çok yakın durduğum için titreyen çenesini görebiliyordum. Burak, kendini ağlamamak için tutuyordu.
"Saçmalıyorsun." dedi kadın hiddetle. Aniden gelen bir cesaretle araya girip, "Hanımefendi." dedim sesimi duyması adına biraz yükselterek. "Belli ki şu an sırası değil. Daha fazla üstelemeseniz?" Gerçekten yürek yemiştim. Tek amacım o, kayışlarını koparmadan annesini buradan uzaklaştırmaktı. Eğer şu an Burak bana ters çıkarsa yükseldiğim hızla yere çakılırdım.
Kadın beni oraya gömmek istercesine tersçe bakıp, "Sen kim oluyorsun da bana ne yapacağımı söylüyorsun?" dedi. Diyecek bir şey bulamayarak tedirginlikle Burak'a baktım. Kadın bir yerde haklıydı sonuçta, hangi sıfatla araya giriyordum?
"Asıl sen kim oluyorsun da onunla böyle konuşabiliyorsun?" diye çıkıştı Burak. İçime su serpilirken gevşedim. Ayrıca annesine değil de bana arka çıktığı için mutlu dahi olmuştum bencilce. "Emin ol senden daha değerli bir insan benim için." diye ekledi. Kalbim karıncalandı. Merve gerçekten mutlu olacak yer mi burası?
"Burak hata yapıyorsun." dedi annesi son kez şansını denerken. Burak, "Bırak bir kere de ben hata yapayım." dedi ve kadına cevap vermesi adına fırsat vermeden beni de peşinden sürükleyerek yürümeye başladı.
Nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim yoktu. Kolumu hala sıkıca tutuyordu ama şimdi ağzımı açıp bir şey desem muhtemelen morarmış olan bileğimi görecek bir de buna üzülecekti. Bense bu adamı ne kadar seviyorsam artık, acıyan canımı görmezden gelerek onun canının acımasına engel olmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...