21 | BEKLENMEYEN

311 12 0
                                    

Bölüm paylaşma konusunda en yorucu nokta cidden gif bulmak. Bundan sonra gife göre mi bölüm yazsam... Yazarınız bugün pek komik. Neyse neyse. Bir an önce okuyun bölümü. Güzel bir bölüm oldu bence, umarım sizde beğenirsiniz. 

İyi okumalarr...

***

Arabayı evin önünde boş bir yere çekmiş içinde oturuyorduk. Yağmurda ıslandığımızdan ve deli gibi üşüdüğümüzden dolayı klimaları sonuna kadar açmış, kurumaya ve ısınmaya çalışıyorduk.

Yaklaşık yarım saat kadar önce, Burak'ın kurduğu ortamı toparlamasına yardım etmiştim. Doğrusu anladığım kadarıyla kurma kısmını kızlar halletmişti ama bu, fikir ebesinin Burak olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Hediyeleri de getirdiği büyük kutuya doldurmuştuk. Bu son dakikalar, muhtemelen doğum günüm olduğunu hissedeceğim son dakikalardı. Bu saatten sonra başka bir sürprizle karşılaşacağımı zannetmiyordum.

"İnşallah sabah hasta olmuş bir şekilde kalkmam." dedi Burak, alayla. Bir yandan ellerini kendi önündeki klimalara tutuyordu. Gülerek omuz silktim. "Olursan eğer bu, bugünü daha ölümsüz kılar." diyerek güldüm. Gözlerini kısarak kısa bir süre yüzüme baksa da arabadan gelen kısık bir çınlamayla başını yönergelere çevirdi.

"Şimdi bir de benzinim bitiyor. Evren bugünü ölümsüz kılma konusunda çok ısrarcı davranıyor." Beni taklit etmesine sahte bir gülümseme gönderip son kez ellerimi birbirine sürttüm. Bir hayli kurumuştum. Üzerimde kalan nemi hissediyordum ama en azından artık ıslak değildim.

İyice kuruması adına açtığım saçlarımı tekrar tepede topuz yaparken, "Bence artık eve çıkabiliriz. Sabah doktora gidebileceğin bir araban olmasını isterim." dedim. Bu sefer sahte bir gülümseme gönderen oydu. "Çok tatlısın." diyerek arabayı kapattı ve motorunu durdurdu. Gülerek tamamen ona döndüm.

"Bugün için tekrar teşekkür ederim. Ben böyle bir şey beklemiyordum. Sonuçta ilişkimiz daha çok yeniydi filan." Cümlenin sonlarına doğru sesim kısılırken bana yandan bir bakış atarak, "Bir kere daha teşekkür edersen bir daha böyle bir şey yapmayacağım." dedi, bir yandan sırıtıyordu. "Ayrıca seni üç gündür sevmiyorum. Konunun, ilişkimizin başlamasıyla bir alakası yok bence." Sözcüklerine karşın yüzümü sakin bir tebessüm kapladı. Şimdi ben bu cümleye nasıl bir cevap verebilirdim ki? Bir kez daha romantik olmadığım için kendime kızdım.

Konudan kaçabilmek adına başımı apartmana çevirip bizim kata baktım. "Artık gitsem iyi olacak." diyerek tekrar ona döndüm. Başını hafifçe salladı. Parmağımla üzerindeki nemli kıyafetleri işaret ederek, "Eve gidince hepsinden kurtul." dedim, anaç bir tavırla. Tembel bir gülümseme gönderip, "Emredersiniz komutanım." dedi. Gözlerimi devirdim. "Ne yaparsan yap. Gidiyorum ben." Türk tipi tribimle kapıyı açıp arabadan atladım. Gülerek peşimden indi. Apartmana girmeden kolumu yakalayıp kollarını boynuma sarınca her şeyi bir kenara bırakıp gülümseyerek beline sarıldım. Hafif bir ritimle sağa sola sallanıyorduk.

"Yarın gelemeyeceğim için üzgünüm." diye mırıldandım. Başımın altında omzunu kaldırıp indirdiğini hissettim. "Bugün gelmen daha önemliydi. Yarınla başa çıkabilirim sanırım." Geri çekildim. Parmak uçlarımda yükselerek yanağına kısa bir öpücük kondurdum. Bu tür hareketler hâlâ kanın yanaklarımda toplanmasına sebep olsa da kendimi alıştırmaya çalışıyordum.

"Yarın görüşürüz." dedim, cümlenin sonuna gizli bir soru işareti bırakırken. Başını sallayarak, "Görüşürüz." diye cevap verdi. Kapının önünde dikilmemiz, yakalanma ihtimalimizi arttırdığı için vedalaşma kısmını kısa tutmak istemiştim. Ondan tamamen ayrılıp önden girdim. Arkamdan geldiğinin bilinciyle Mertlerin katına kadar çıktım. Bizim kata çıkan merdivenleri tırmanmaya başlamadan aklıma, almayı unuttuğum hediyeler gelince hızla ona döndüm.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin