"Bak şuraya yazıyorum, bu adamın başka bir derdi var." dedi Vesile parmağını yalayıp yemek masasına sürerken. Bir süre tiksinerek ona baktım. Yemek yiyorum oğlum şurada ya.
"Ne derdi olabilir ki?" dedim ağzıma bir kaşık daha pilav atarken. Eve gelmiş hıncımı çıkarırcasına yemek yapmıştım. Bir süre sonra Vesile gelmişti ve beni o halde görünce yavaşça odasına kaçmaya çalışmıştı. "Gel buraya!" diye bağırarak onu mutfakta yanıma hapsetmiş, bir yandan yemek yaparken diğer yandan dert yanmıştım. Tüm yakınmam son bulunca birlikte sofrayı kurup Naile'yi beklemeye başlamıştık. Biz hararetle konuşmaya devam ederken Naile mesaj atmış, onu beklemememizi yazmıştı. Şimdi bu konumdaydık.
"Ne bileyim ben. Psikolog travması filan vardır belki." dedi elini sallayarak. Kısa bir kahkaha attım. "Bu ne saçma bir travma çeşidi. Ayrıca Burak Yüzbaşı ve travma? Valla adamı tanıdığım kadarıyla bu ikili kulağa bayağı saçma geliyor." Omuz silkip, "Bir fikir işte." dedi. Saçma bir fikirdi. O adamın hiçbir travma yaşadığını düşünmüyordum. Bu denli gururlu ve küstah bir şahsın travma yaşamış olma ihtimali uzak geliyordu.
Kalkıp dolaptan ketçabı çıkarttım. Mayonez çıkartmaya gerek yoktu çünkü Naile aramızda değildi. Tabağıma ketçap sıkarken, "Derdi ne bilmiyorum ama sinirlerimi bozuyor." dedim. "Kızım sen de bir karar ver. Adam hoşuna mı gidiyor sinirlerini mi bozuyor." diye çıkıştı Vesile. Gözlerimi kısarak yüzüne baktım. "Sen kimin tarafındasın be?" O da kalkıp tabağını tezgâha koydu ve yine tezgâha yaslandı. "Taraflık durum yok güzelim. Dün geliyorsun tatlı tatlı anlatıyorsun, bugün geliyorsun sinirin nirvanalarda geziyor. Hayır senin yüzünden adamın nasıl bir tip olduğunu anlayamıyoruz." dediğinde gözlerimi devirdim. "Çünkü konumuz bu, değil mi Vesileciğim, sizin bu adamın nasıl birisi olduğunu anlamanız veya anlamamanız." Bardağına su koyarken büyük bir boş vermişlikle, "Aman be, sana da bir şey demeye gelmiyor." dedi ve bu konuyu böylece kapattı. Benim de uzatmaya hiç niyetim yoktu.
Yemekleri bitirmiş salona geçerken, "Senin günün nasıldı?" dedim. Bir anda durup sinirle elini beline koyarken, "Ya sorma ya." diye lafa girdi ama aynı anda kapı çalınca sözü de yarım kaldı. "Unutma." diyerek yeni oturduğum koltuktan kaktım ve kapıyı açtım. Naile büyük bir yorgunlukla çantasını vestiyere, kendini de koltuğa attı. Ben de sabahtan beri beklediğim haberi almak adına heyecanla yanına kuruldum.
"Sonuç?" dedim o daha soluklanamadan. "Olmadı." dedi dudaklarını bükerek. Gülümsemem yüzümden silinirken çaktırmamaya çalıştım. "Hayırlısı buymuş." dedim ama nasıl üzüldüm anlatamam. O kadar da heyecanlanmıştım birlikte çalışacağız diye. Bütün umutlarım tok bir ses çıkartarak yavaş yavaş suya döküldüler. "Tabi." Naile yavan bir sesle cevap verince kaşlarım çatıldı. Bu niye tepki vermiyordu?
"Sen ne haltlar karıştırıyorsun?" dedim kendimi tutamayarak. Muzipçe gülerek yerinden doğruldu. "Abimle konuştum ve cidden olmadı, asla izin vermedi yani. 'Şirkette bu kadar iş varken sen hukuk kolumuzun başı olarak nereye gittiğini sanıyorsun, nasıl benden habersiz iş yaparsın' diye çemkirdi bir saat. Tüm şirkete rezil etti beni resmen. Yani en azından o katta çalışanlara." diyerek konudan sapmaya başlayınca, "Sadede gel Naile, çatlayacağım bak." deyip ona asıl konuyu hatırlattım. İyice kalkıp koltuğa yerleşirken, "Ben tabi o sinirle odama gidip bir güzel ağladım." dedi. Kendi kendime güldüm, geri zekalı. İnsan bir 'odayı dağıttım, yerle bir ettim' falan der diye bekliyordu. Ama Naile sinirlenince ağlayan hastalıklı bir insan olduğu için çok da garipsememiştim.
"Naile ağzına gelişine çarpacağım bir tane. Ne uzatıyorsun kızım lafı?" diyerek Vesile de konuya dahil olunca omzuna bir tane 'adamsın' dercesine geçirdim. Ama o, "Ne vuruyorsun kızım gavura vurur gibi." diyerek karşı atağa geçti. "Hafif vurdum be." Şu an konu buymuş gibi oturmuş gerçekten bunu tartışacak bir halimiz vardı ama neyse ki Naile araya girmiş, "Bende kalın." demişti. Vesile bana kötü kötü bakarken ben ona öpücük atmış ve tekrar Naile'ye dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...