20 | KAPANIŞ

325 11 3
                                    

En azından gün sonunda atmadığım için kendimi alkışlıyorum. Bölümü yeni yazmama rağmen tekrar okuyup düzenlemenin ne kadar zaman aldığını bilemezsiniz... 

Ben, sıcacık bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Umarım sizin de hoşunuza gider. İyi okumalar.

***

Akşam yemeğinden sonra odama çekilmiştim. Elime, okumakta olduğum üç kitaptan birini almıştım. Kendimi edebi bir romana odaklayamayacağımdan emin olduğum için, Naile'nin dolabından aşırdığım, bilim kurgu kitabını okuyordum. Etrafı labirentle çevrili alandan kurtulmaya çalışan bir grup insanın hikayesi, beni içine çekmeyi başarmıştı. Bu kitabın filmini, kardeşlerimle izlediğimizi hatırlıyorum. Naile'nin dediği gibi, kitap filmden kat kat iyiydi.

Kapımın gıcırdayan sesini duyunca başımı kaldırdım. Vesile, gecenin sessizliğinden korunmak ister gibi, sakin ve yavaş adımlarla odaya girip ardından kapıyı kapattı. Aynı esnada bende kitabı yatağa koymuş, gözlüklerimi komodine bırakmıştım.

Adımlarını hızlandırıp, elindeki varlığını yeni fark ettiğim telefonu aramıza tutarak karşıma oturdu. Ayaklarını altına alırken, "Sendeyiz." dedi, ahizeye doğru. Kiminle konuştuğunu anlamak için dâhi olmaya gerek yoktu. Onu zora sokmamak adına biz aramayıp, onun aramasını beklemiştik.

Naile, "Ancak yalnız kalabildim." diye yakınarak girdi konuşmaya. Yastığımdan ayrılarak doğruldum. "Neler oluyor?" dedim, sessizce. Annem ve Ayşe Teyze uyuyordu ve duvarlarımız sesleri geçirmeme konusunda fazla kötüydü. Hatice Teyze ise biz eve gelmeden oğullarının evine doğru yola çıkmıştı.

Sıkıntıyla iç geçirdi. "Kendi kuyumu kendim kazmışım farkında olmadan." Vesile araya girerek, "Nasıl yani?" dedi, kafa karışıklığıyla. "Annem Bahadır Abime, askeriyeden biriyle görüştüğümden bahsetmiş. Bahadır Abim de beynini kullanarak bunun kim olduğunu çözmüş." diye cevap verdi, yorgun bir şekilde. Alt dudağımı kıvırdım. Bu akşam masada grup dışında üç erkek vardı ve bunların ikisi askerdi. Burak benimle birlikte olduğuna göre geriye bir kişi kalıyordu. O kişi de dikkatli izlendiğinde, Naile'ye olan ilgisini anlamamak güç olurdu.

Vesile, "Sen zaten neden annene biriyle görüşüyorum diyorsan sanki?" diyerek gözlerini devirdi. "Ben ne bileyim gidip abime anlatacağını? Resmen beni karşılarına alıp konuşma yaptılar. Bana evlen diye tutturan annem de onlara katıldı. Şaka gibi." Sesinde gerçekten inanamayan bir ton vardı. Bu noktada ona katılmamak elde değildi. Anneler istiyordu ki, biriyle görüşmeye başladığımız an bunu gelip onlara anlatalım ve konuyu içinde bulunduğumuz muhafazakâr aile ortamına göre çözelim. Ama günümüzde durum bundan ibaret olmuyordu.

"Aranızda bir şey olmadığını anlatmadın mı?" dediğimde, "Tabi ya," dedi, son harfi uzatarak, fakat cümlenin devamında, "Bu nasıl benim aklıma gelmedi? Nasıl düşünemedim ben bunu?" diye ekleme yaptığında, çok net bir şekilde benimle alay ettiğini anladım.

"İnanmadılar mı?" dedim, cevabını görmezden gelerek. "İnanmadılar tabi ki. Annem, konunun içine abimler de girince R yaptığımı düşündüğü için onların da inanmasına engel oldu." Kendi kendime gülerek, "Bu sefer İstanbul'a giden sen olmayasın." dedim. Telefonun ucunda devrilen gözlerini hissetmiştim. "Ne kadar komik." dedi, dişlerinin arasından. Ardından, "Yok. Annem bana katı davranmadı zaten. Anladığım kadarıyla, şimdi kendisi gidiyor diye beni gözetim altında tutmak istiyor en azından ki aklı arkada kalmasın. Sadece abilerimin amacı, abilik görevlerini fazla sahiplendikleri için, sevgilim olmasına engel olmak. Keşke ortada bir sevgililik durumu olsaydı da en azından çektiğime değseydi." diyerek uzunca açıkladı. Ne yazık ki, bu noktada da haklıydı.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin