32 | KAFESTEKİ KÂBUS

124 11 3
                                    

Gecenin şu saatinde benden başka yeni bölüm atan yazar var mıdır acaba? Doğru bir şey değil farkındayım, birkaç haftadır bunun gibi denk geldi ama daha erken atmayı deneyeceğim haftaya. Bir de nasıl olduysa cuma günü oldu bölüm günü, canlı dizi izlediğim tek gün, biraz da o yüzden gecikiyor ^^ Ama çözeceğizzz bir şekil. 

Güzel bir okuma olması temennisiyle hadi yeni bölüme geçeliiiim...

***

Merve'nin Anlatımıyla;

Gözlerimi, enseme saplanan dayanılmaz ağrı ile araladım. Bulanık görüşüm yavaşça düzelirken üşüdüğümü fark ettim. Ayak ve el bileklerimde hissettiğim keskin acıyı algılarken dudaklarım arasından kısık bir inleme kaçtı. Beynim hatıralarımı yoklarken bileklerimi oynatarak acıdan kurtulmaya çalıştım ama birbirlerine yapışmış gibi hareket etmekten acizlerdi.

Yorgun bir nefes vererek uzandığım konumda sırt üstü döndüm. Vücuduma batan zemin canımı acıtıyordu. Görüşüm tamamen aydınlanırken etrafıma baktım. Eski, pis bir odadaydım. Son yaşadığım anlar zihnime dolarken kalbim korkuyla hızlandı. Şiddetli bir istekle doğrulmaya çalıştım ama bedenim kendini kaldırmak için yoğun çaba harcasa da sırtım yaslandığı zeminden ayrılmamakta ısrarcıydı. Aynı zamanda bağırmak istiyordum ama dudaklarım da aralanmamak adına diretiyordu. Uzuvlarım beynime itaat etmekten acizdi.

Beynim kendi çapında bir kaçış planı kurabilmek adına çırpınıyordu. Başımı geriye doğru yatırıp odaya sızan ince ışığın kaynağına baktım. Duvara çakılan üç tahta parçası, arkasındaki pencereyi gizliyordu. Aralarında ölçülerek bırakılmış gibi duran iki boşluktan aydınlık havanın ışığı içeri giriyordu. İnce sızıntı gözlerime iğne batırılıyormuş hissi verince gözlerimi kapatarak başımı sağ tarafa doğru eğdim. Uzandığım pozisyonda dönüp kendimi geri iterek arkamda kalan duvara doğru ilerledim. Güç bela bedenimi kaldırmayı başararak sırtımı duvara yasladım.

Hızlanan nefesimi yavaşlatmak adına kendime birkaç saniye verdikten sonra bileklerimi kesen halatlara indirdim bakışlarımı. Dizlerimi bükerek kendime çekip kollarımı açarak bacaklarımın dışından geçirdim. Başımı öne uzatıp ellerimi ayaklarıma doğru kaydırdım. Ayak bileklerimdeki halata erişince ellerimi birleştiren halat izin verdiği kadar kalın iple oynamaya başladım. Gerilen kollarım acısa da umursamadım. Halatın bağlanma noktasının iç tarafta kaldığını fark edince kollarımı yukarı çekip bedenimi soluma doğru eğerek alttan ulaşmayı denedim. Vücudum güçsüzlükle yana devrildi. Kendimi bir kere daha yukarı iterek doğruldum ve tekrar denedim. Bu halatlardan kurtulmayı başarırsam ne yapacaktım bilmiyordum. Buradan nasıl çıkacağıma dair hiçbir fikrim yoktu ama önceliğim hareketimi özgürleştirmek gibi hissediyordum.

Odanın içinde ince bir ses duyunca korkuyla etrafıma baktım. Görüşümü kesen saçlarımı başımı iki yana sallayarak yüzümden çekerken gözlerim tavanın birleşme köşesindeki kamerayı seçti. Kamera bir kere daha aynı sesi çıkartarak bana doğru döndü yavaşça. İzleniyor olduğumun siniri bedenime yayılırken doğruldum. Zaten boşa çabalıyordum. Bağlanma durumuna bakılırsa halatları açmam imkansızdı. Yapabileceğim başka ne olduğunu düşünürken başımı kameradan uzağa çevirdim. Sanki tek derdim izlenmekmiş gibi rahatsız hissetmiştim.

Açılan kapının sesini duyunca o tarafa döndüm. Odanın kalanına nispeten tertemiz ve yepyeni duran kapı ardına kadar açıldı. Sabah rastlaştığım buz gibi bakan gözler tam gözlerimin içine bakarak gülümsedi. İçimin ürperdiğini hissederken istemsizce kendimi geri çektim. Kapıyı kapatıp ardındaki koridor olduğunu tahmin ettiğim yolu keserken yanında getirdiği sandalyesini tam karşıma koyup rahat bir tavırla oturdu.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin