16 | ARA BÖLÜM

456 16 0
                                    

Başlığa aldanmayınız. Ara bölüm olmasına rağmen fazlasıyla uzun bir bölüm oldu. Naile ve Doruk arasında neler olduğunu merak ediyorsanız eğer, güzel bir okuma olacağının sözünü verebilirim. En azından ben, düzenlemek adına tekrar okurken zevk aldım. Üstelik yazan kişi olmama rağmen :)

Herkese iyi okumalarr...

***

Naile'nin Anlatımıyla,

Koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden, her şeyden kaçmak adına koşuyordum. Bilinçle başladığım bu eylemde bir süre sonra bedenim kontrolü ruhumdan soyutlamış, bilinçsizce devam etmeme sebep olmuştu. 

Koşuyordum çünkü düşünmekten yorulmuştum. Beynim infilak edecek gibi hissediyordum. Panik atak geçiren arkadaşımı düşünmeden arkamda bırakmıştım. Belki acımasızcaydı bu yaptığım ama ben de iyi değildim. Saatlerdir Merve'ye destek olabilmek adına kendimi tutmaya çabalıyordum. Halbuki bende bitaptım. Bir yanım Burak için ağlarken diğer yanım Doruk yerine acı çekiyordu. Bütün duygularım birbirine girmiş, kimin kazanacağına dair zorlu bir savaş veriyorlardı içimde. 

Ayağım büyük bir taşa takılınca hızımı kesemeyip yere kapaklandım. Asfalt zemine sertçe sürtünen dizlerim ve ellerimin acısıyla gözlerim doldu. Başım yere eğikti ve saçlarım yüzüme yapışmıştı. Saatlerdir akmayı bekleyen yaşlar, zamanlarının geldiğini anlamış, teker teker dökülmeye başlamıştı gözlerimden.

Bir elin kolumu sardığını hissedince irkilerek geri çekildim. Karşımda bir adam, ellerini kaldırmış, endişeli gözlerle bana bakıyordu. 

"İyi misiniz?" dedi, nazik bir sesle. Şu noktada toparlanıp ayağa kalkabilirdim. Ama kendimi yerden kaldıracak güce sahip değildim. Dolayısıyla olduğum yerde duruşumu düzeltip oturmaya devam ettim. En azından elimin tersiyle yanaklarımı silmiştim. 

"İyiyim." diye cevap verdim, kırılan sesimle. Hafif bir gülümsemeyle bakıp hiç çekinmeden yanıma otururken, "Pek öyle gözükmüyor." dedi. O böyle söyleyince, yaşlar tekrar akmaya başladı. Cevap veremedim. Normalde olsa tanımadığım birisiyle oturmaz, kalkar giderdim. Ama filoda tehlikeli birisinin olamayacağı gerçeği içimde güven oluşturuyordu.

"Burak Yüzbaşı yakınınız mıydı?" diye sordu ben cevap vermeyince. Dizlerimi kendime doğru çekip kısa bir süre düşündüm. Burada çalışmaya başlayalı bir ay olacaktı birkaç gün sonra. Şahsım adına, bu kadar kısa sürede kimseyle bu denli yakın olmazdım aslında. Durup düşününce, bir ay değil de sanki çok daha uzun süredir tanışıyor gibiydik hepsiyle. Hayat ne garipti.

Sessizce, "Sayılır." diyebildim sadece. "Sorunsuz bir şekilde kurtulacağına eminim. Kendinizi yıpratmayın." dedi adam, teselli verici bir ses tonuyla. Lakin beynim, teselliyi hazmedecek kapasitede değildi şu anda. Ne kötü.

"Sadece o değil ki." deyiverdim kendimi tutamayıp. "Kim bilir Doruk ne haldedir. Akşamın bu kör saatinde, canından çok sevdiği kardeşinin bedenini arıyor yana yakıla. Ya da Merve... En son bıraktığımda panik atak geçiriyordu. Her şey zaten kötüydü, şimdi tüm binalar üzerine yıkılıyor teker teker." Duraksayıp dolu gözlerimle adama baktım. "İşin en kötü tarafıysa ben hiçbirine yardım edemiyorum. Kendimi vasıfsız hissediyorum." dedim, küçük bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçarken. Hiç tanımadığım bir adama dert yanmam eksik kalmıştı, artık bunu da ölmeden önce rezil olunacak meseleler listemden çıkarabilirdim. 

Adam da benim gibi dizlerini kendisine çekip kollarını etrafına sararak başını dizlerine koydu. Küçük bir çocuk gibi yüzüme bakarken, "Dediklerinden çok bir şey anlamasam da son iki cümlene yorum yapabilirim sanırım." dedi. "Bu dünyada hiçbir canlının vasıfsız olduğuna inanmıyorum. Şu an kendini böyle hissetmen seni vasıfsız kılmaz. Üstelik bu noktada zaten kimsenin yapabileceği bir şey yok. Doruk'a yardım etmek için, Burak'ı arayan ekiplere katılamazsın sonuçta. Ya da arkadaşının paniğini geçirebilecek mucizevi bir gücün de yok. Burak için zaten bir çoğumuzun eli kolu bağlı. Hatta olaya daha farklı bir açıdan bakarsan, ben de saydığın o üç insana yardım edemiyorum. Ama bu beni vasıfsız kılmıyor." Cümlelerini büyüyen bir gülüşle bitirince ben de hafifçe gülümsedim. Belki de biraz teselliyi hazmedebiliyordum günün sonunda.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin