17 | ZAMANA BIRAKMAK

413 16 0
                                    

Sıcak bölümlerin ilki ile karşınızdayım. Aslında maksadım bugün daha erken atmaktı çünkü bölüm hazırdı ama dışarı çıkmam gerekti ve dönüp bölümü düzenlemek biraz zamanımı aldı. Haftaya daha erken atacağım söz 🙈

O zaman sizleri bölüme alalım :)

***

Merve'nin Anlatımıyla,

Şiddetle açılan kapı sesiyle uzandığım koltuktan sıçrayarak kalktım. Korkuyla gelene baktım. Vesile yüzünde belirgin bir telaşla bana doğru geliyordu. Tedirginlikle Burak'a baktıktan sonra sinirli bakışlarımı Vesile'ye çevirdim. 

"Öyle kapı mı açılır ayı?" dedim, olabildiğince kaba bir biçimde. Bana bilmiş bir tavırla bakıp, "İlaçlarla uyutulan adamı mı uyandıracağım güzelim, ne bu telaş?" dediğinde kötü bakışlarımı üzerinde tutmakla yetindim. Verecek mantıklı bir cevabım yoktu. 

"Neyse onu boş verelim şimdi. Önemli bir problemimiz var." Kısık gözlerimi üzerine diktim. "Cidden? Bugün olanlardan daha önemli ne gibi bir problemimiz olabilir?" Yüzünde muzip bir gülümseme belirdi. "Olamaz mı sanıyorsun?" dediğinde başımı iki yana salladım, kendimden emin bir edayla. Vesile, "Hazır ol o zaman." deyip sinir bozucu gülümsemesiyle, "Annelerimiz gelmiş." diye ekledi. Başta cümlesi beynime ulaşmadığı için geç gelen bir tepkiyle ayağı fırladım. "Şaka yapıyorsun, değil mi?" Başını iki yana salladı. "Az önce Naile aradı. Gitmemiz gerekiyor." Başımı geriye atıp ağlar gibi nefes verdim. "Neden ya? Neden her şey üst üste geliyor?" 

Vesile hızlıca eşyalarımı alıp kolumdan tutarak beni peşinden sürüklemeye başladı. Durmasını söylemeye fırsatım kalamadan kapıya ulaşmıştık bile. En azından son kez ona bakabilmek adına kafamı geriye uzattım. Hâlâ uyku halindeki bedenini tek bir milisaniye gördükten sonra tamamen görüş alanımdan çıktı. 

Ayağımdaki topukluları yere vura vura, "En azından bir vedalaşsaydım." dedim, sitemle. Vesile hızını kesmeden bana doğru salakmışım gibi baktıktan sonra, "Sen ciddi ruh hastasısın." diye ekledi. Arabaya binerken, "Siz demiyor musunuz, uyusa bile sizi duyabilirler, diye. Çelişme kendinle doktor hanım." diye cevap verdim. Karşılık vermesine fırsat tanımadan, "Mert hastanede ama değil mi?" diye ekledim. Başını salladı. "Nöbeti ona teslim ettim." Kemerimi takarken aklıma gelen diğer isimle, "Doruk nerede?" dedim, merakla. Naile ve Yelda'dan bahsettikten sonra yok olmuştu. Bir daha odaya gelmemişti. 

Vesile yola çıkarken büyük bir kahkaha koyuverdi. Bugün yaşadığım her şeyden dolayı hassaslaşan kulaklarım çınlarken kafamı biraz ondan uzaklaştırdım. O gülmeye devam ederken, gülüşüne anlam vermeye çalışarak bakışlarımı üzerinde tuttum. 

"Çok komik bir şey dedim de haberim mi yok?" dediğimde, kahkahasının arasından, "Naile'nin odasında." diye cevap verdi. Gözlerim kendiliğinden büyürken, "Ne?" kelimesi kaçtı ağzımdan sadece. Başını sallayıp kendi kendini tasdikledi. "Naile, annemlerin geldiğini görünce onu odasına kapatmış sanırım." Ağzım büyük bir "o" şeklini almaya devam ediyordu. "Detayları gidince birlikte öğreniriz, ben de tam olarak hâkim değilim." diye ekledi. 

Fazlasıyla şaşırmıştım çünkü aramızda, bu tür konularda en dikkatli davranan Naile'ydi. Aslında olay şuydu ki, ben erkek seçimi konusunda dikkatliydim, Naile erkeğe karşı duruşunda dikkatliydi, Vesile ise... Vesile'nin bu konularda çok dikkatli olduğu söylenemezdi aslında. 

"Doruk'un bizim evde ne işi var ki?" dedim, hâlâ anlam veremeyerek. "Ben gönderdim." Kaşlarımı sonuna kadar kaldırıp ona döndüm. "Ne alâka?" Kırmızı ışık yanınca başını bana çevirip, "Yanıma geldi, Naile'yi sordu. Biraz gergin bir hâli vardı, neden filan derken işte, senin söylediklerini söyleyince git dedim evde." dedi. İğrenç Türkçe kullanımını bir kenara bırakırsak, en azından Doruk'un, Naile'nin peşinden gitmesine sevinmiştim. Her ne olduğunu bilmiyordum ama ikisinin birbirine ihtiyacı olduğu belliydi. 

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin