Pazartesi gününüzü yeni bölümle şenlendirmek istesem de dram ağırlıklı bir bölümle karşınızdayım...
Minik bir not; Bu bölümü yazarken Büklüm Büklüm şarkısını çokça andım. Bu şarkıyı bu bölüme ithaf ediyorum :)
İyi okumalar...
***
Kalbim, sanki aynı anı tekrar yaşıyormuşum gibi acıyla burulunca gözlerimi sımsıkı kapattım. Burak'ın gözlerime hayal kırıklığı ile baktığı saniyeler gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Onu gerçekten bırakmak istiyormuşum gibi dolan gözlerini unutamıyordum. Birlikteliğimiz, insanlara nefesimizi daraltma gücü veriyorken tek istediğim artık rahat bir nefes alabilmemizdi. Ama ayrılık kararının nefesimi kökten keseceğini düşünememiştim.
"Kısa bir ayrılık konuşması olmuş." dedi kadın, düşünceli bir şekilde. Eğdiğim başımı kaldırıp istemsizce kısılan sesimle, "Bir ayrılık konuşmasından başka ne beklenir ki?" diye cevap verdim. Ben ondan ayrıldığımı söylemiştim, o önce ayak diretmiş kararımı değiştirmediğimi görünce de pes etmişti. Kısalığı tartışılırdı ama yıkımı gürültülüydü.
"Sizce olayı biraz dramatize etmiş olabilir mi? Yani verdiği tepkide, size bu denli kırılmasında haklı olduğunu düşünüyor musunuz?" Başımı hafifçe sallayıp, "Evet," dedim. "Başta anlamsız geliyordu, abarttığını düşünüyordum, sonra sebeplerini dinledim, ben ne kadar haklıysam o da o kadar haklı hissettiklerinde, onu anladım." Kadının kaşları havalanırken, "Yani bu konuşmanızın ardından tekrar konuştunuz mu?" diye sordu. Başımı yana doğru eğip dudaklarımı gerdim. "Konuştuk aslında, birtakım gergin konuşmalar yaşadık ama kırılma sebeplerini kendisi bizzat bana anlatmadı." Kollarını masaya dayayıp öne doğru eğilerek, "Ortak bir arkadaşınız mı size aksettirdi?" dedi. "Tam olarak öyle de olmadı. Ama benzer bir olay oldu." Kadın gülerek arkasına yaslanıp, "İsterseniz biz kaldığımız yerden devam edelim, o kısma da geliriz." dediğinde minik bir tebessümle karşılık verdim. Açık açık söylesem ne olacaktı sanki, kadının da kafasını karıştırmıştım durduk yere.
"O gün bir daha görmedim Burak'ı. Daha doğrusu kimseyi görmedim. Askeriyeye girmeden eve gidip kendimi odama kapattım. Sabaha kadar da çıkmadım. Kızlar geldiğinde de uyuyor numarası yaptım. Kimseyle konuşmaya takatim yoktu. Benden izinsiz akan gözyaşlarımla birlikte sabahı zor ettim. Yarım yamalak bir uyku uyudum. Söylediğim, Burak'ın söylediği her şeyi zihnimde tekrar tekrar oynattım. Telefonlarıma bakmadım, mesajları açmadım. Kendimle baş başa kalmak istedim ertesi güne kadar. Beynimin tek bir hücresi dahi olsa, yanlış yaptın gidip özür dile, desin diye bekledim ama aksine her saniye doğru kararı verdiğime daha çok ikna oldum. Ayrılığımız ikimiz için de en iyisi olacaktı ama bir şeylerin yanlış olduğu hissinden bir türlü kurtulamadım. Sonradan bu hissin, Burak'ın bu ayrılığı nasıl yorumladığı olduğunu anladım. Ben kendimi kendime gayet güzel ifade etmiştim ama aynısını Burak'a karşı yapamamışım, onu fark ettim." Fazla konuştuğum için yorulduğumu hissederek bir nefes verdim. Kelimeleri doğru seçip seçemediğimden emin değildim. Aklım yorgundu, kelimeler bir süzgeçten geçmeden dökülüyordu dudaklarımın arasından. Biriktirdiğim bütün yüklerimden kurtulmak istiyordum. Artık kendime bir yol çizebilmek istiyordum.
6 Gün Önce / Salı
Kulaklarımı delip geçen titreşim sesiyle gözlerimi açmadan göz kapaklarımı iyice sıkıştırarak yüzümü buruşturdum. Titreşim sesinin peşinden gümbürdeyerek beynime ulaşan alarm sesiyle ellerimi kulaklarıma bastırdım. Uykuya dalmayı başaralı belki de bir saat bile olmamıştı, emin değildim. Dün gece de uyumamış olmanın verdiği rahatsızlık bu gecenin yarım yamalak uykusuyla birleşince ense kökümde ağrı olarak toplanmıştı ve ağrı başıma doğru ilerliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...