TURAN’IN ANLATIMINDAN;
Emir’in yanında dururken bir anda telefonum çaldı. Açtığımda komutan acil görev olduğunu söyledi. Emir ile çıkıp hemen askeriyeye geçtik. Hemen kamuflajlarımızı giyip helikopterin yanına gittiğimizde Meteler timi hazır bir şekilde bekliyorlardı. Akın Binbaşı “Herkes ailesini arasın beş dakikanız var,” dediğinde telefonumu çıkarıp Dilan’ı arıyordum ki Alparslan Binbaşı yanıma gelip “Dilan’a söyle bizim eve gitsin evde tek kalmasın,” dediğinde başımla onu onayladım. Dilan’ı aradığımda ağlayan bir ses duydum. Derin bir nefes alıp “Dilan’ım ben operasyona gidiyorum geldiğimde konuşacağız o konuyu ama şimdi sen ağlama,” dediğimde Dilan “Abim sen sağ salim gel konuşuruz biz,” dedi. “İnşallah abiciğim. Dilan canım Umay ablanın evine git evde tek kalma,” dediğimde beni onayladı. Helalleşip telefonu kapattık. Derin bir nefes alıp tim ile birlikte helikoptere bindik. Herkes düşünceli bir şekilde dururken Akın Binbaşı operasyon ile ilgili genel bilgileri geçmeye başladı. Bilgilendirme bittikten sonra kulaklıklarımızı takıp inişe geçtik. Dağ da herkes bir yere menzil alırken ben ve Akın binbaşı bir tepeye çıkıp etrafı gözetlemeye başladık. Melih bize itafen “Komutanım saat üç yönünde kırk kişi var,” dediğinde tarif ettiği yöne doğru dönüp adamları tek tek indirmeye başladık. Keskin Nişancımız Selçuk bir ağaca çıkmış adam avlıyordu. Bizde aşağıdan devam ediyorduk. Akın Binbaşı ile sırt sırta ateş ederken sırtıma doğru bir yığılma hissettim. Arkamı döndüğüm gibi Akın Binbaşının kucağıma yığılması bir oldu. Neye uğradığımı şaşırdım. Akın Binbaşına bakarak “KOMUTANIM,” diye bağırdım. Kulaklığım açıktı ki Alparslan Binbaşı direk “NE OLUYOR?” diye bağırınca sesim titreyerek “Akın Binbaşı vuruldu,” dedim. Komutan “NERDESİNİZ LAN YANINIZA GELİYORUM,” dediğinde hemen yerimizi tarif ettim. Konuşmam biter bitmez Alparslan Binbaşı yanımıza geldi. Ben o sırada tampon yapmaya uğraşıyordum. Alparslan Binbaşı “Kardeşim uyan lan aç gözlerini. Sakın şehit olayım deme ben kız kardeşine annene şehit haberi götüremem. Duydun mu lan beni sakın şehit olayım deme,” dedi. Sonrasında hızla dönerek teröristleri öldürmeye başladı. Gözü iyice karamıştı. Akın Binbaşıya bakıp konuşmaya başladım “Komutanım açın gözlerinizi daha kardeşinizi döveceğim ben. Siz uyanmazsanız kim alacak onu elimden. Daha sizden kardeşinizi isteyeceğim komutanım onun için döveceksiniz beni. Hadi be komutanım açın gözlerinizi. Eğer siz şehit olursanız Umay toparlanamaz komutanım açın gözlerinizi,” dedim. Ne dediğim düşünmeden demiştim her şeyi ama hepsi doğruydu. Açması lazımdı gözlerini. Sonra bunları onun yüzüne deyip o yumruğu yemem lazımdı. Alparslan binbaşı operasyonu bitirip hemen yakınımıza bir helikopter getirtti. Akın binbaşıyı helikoptere bindirip hastaneye haber verdik. Gece yarısı hastaneye varmıştık ancak. Hastaneye girdiğimizde bizi Piraye karşıladı. Gözleri kıpkırmızıydı ağladığı her halinden belliydi. Akın Binbaşıyı sedyeye yatırıp ameliyathaneye doğru götürmeye başladılar. Ellerimde ve üstümde sevdiğim kadının abisinin kanı vardı ve ben öylece karşıya bakıyordum. Ameliyathanenin önüne geldiğimizde iki tane doktor içeri girmeye hazırlanıyordu. Biri Piraye idi diğerini tanımıyordum. Piraye tam içeri girerken abisi kolunu tuttu. “Piraye oradan kardeşimi sağ çıkarmazsan sende çıkma duydun mu beni? Eğer bana şehit haberi verirsen seni affetmem,” dedi. Kardeşinin üzerine büyük bir yük bindiriyordu ama farkında değildi. “Abim içeriden onu sağ salim çıkarmazsam ne sen ne de Umay beni affetmez o yüzden elimden gelenin en iyisini yapacağım ve Akın abimi çıkaracağım oradan. Şimdi senden ricam Turan Yüzbaşını ,Umay’ın yanına gönder o versin haberi,” dedi Piraye ve cevap beklemeden gitti. Komutanım bana baktı “Neden böyle bir şey istedi bilmiyorum ama istediyse bir bildiği vardır. Git ve komutanının kardeşini buraya getir,” dedi. Başımı sallayıp onayladıktan sonra hastaneden çıktım. Umayların evine doğru yol aldım. Yol boyunca ona ne diyeceğimi düşünüyordum. Hayatımda bir kere şehit haberi vermiştim. Ondan sonra bir daha kendime gelememiştim ama şimdi sevdiğim kadına abin vuruldu diyeceğim. Nasıl yapacaktım ben bunu. Bunları düşünerek gelmiştim evlerine. Üzerimde abisinin kanı varken nasıl çalacaktım o kapıyı. Son kez derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. Kapıyı adını dahi bilmediğim bir adam açtı. Kaşlarını çatarak beni baştan aşağı süzdü. Üzerimdeki kanı fark ettiği anda içeriden bir ses “Kim gelmiş sevgilim?” diye. Bu ses kime mi aitti. Benim biricik kardeşime. Dilan kapıya gelip beni görmesiyle şaşkınca gözlerini açtı. Dua etsin şuan Akın Binbaşı o halde yoksa parçalamıştım ben bunu. Dilan şokunu atlattıktan sonra üzerime baktı. “Abi üstünün hali ne yaralı mısın?” dedi. Ona cevap vermeyerek “Umay evde mi?” diye sordum. Deminden beri kapıda dikilen adam “Ne yapacaksın lan kardeşimi,” dediğinde sinirli bir nefes aldım. “Sanane lan. Seninle sonra hesaplaşacağım. Şuan dua et acım var,” dediğimde adam “Abime bir şey mi oldu?” dedi sesi titreyerek başımı önüme eğdim. Her ne kadar sinirli olsam bile abisiydi lan abisi. “Yaralandı şuan hastanede ameliyatta,” dediğimde içeriden bir feryat koptu. “ABİĞĞĞ,” diye. Nefes alamadım o sesten sonra. Neye uğradığımı şaşırdım. Adının Baran olduğunu bildiğim adam Umay’ın yanına gitti ama sakinleştirmek ne mümkün. Uzun uğraşlar sonucu az da olsa sakinleşmesini sağlayıp hastaneye doğru yol aldık. Hepimizin yüreğinde bir korku ile. Hastaneye az bir yolumuz kalmıştı ki telefonum çaldı. Açtığımda kendime lanet ettim. O telefonu açtığım için.
UMAY’IN ANLATIMINDAN:
Dün gece abimlere acil görev çıkmıştı. Onlar gittikten hemen sonra Dilan bize gelmişti. gözleri kan çanağıydı. İçeri aldığımızda ne olduğunu sorduk. Anlattıklarından sonra hak vermiştim bu kadar ağlamasına. Gözlerinin o hale gelmesine. Gece yarısına kadar oturmuş sohbet etmiştik o gece. Piraye bizimle değildi. Az önce ona da bir nöbet çıkmıştı. Arkadaşının yerine gitmişti. Gecenin bir yarısında kapımız çaldığında korkuyla birbirimize baktık. Hemen çantamdan silahımı aldım ve kapıyı açmaya gittim. Her daim çantamda silah taşırdım. Abim öğretmişti silah kullanmayı bana ve ruhsatımı da o aldırmıştı. Her başım tehlikeye girmesinde kullanırdım ama henüz birinin topuğuna sıkmak nasip olmamıştı. Bir gün olur diye saklıyordum. Kapıyı açtığımda direk silahımı doğrulttum. Karşımdaki Baran abim “Kızım sakin abinim ben beni öldürmeyi düşünmüyorsun umarım,” demişti bir anda. Derin bir nefes alıp silahımı indirdim ve sıkıca sarıldım boynuna. “Ne işin var senin burada abi,” dediğimde. Bana bakıp “Hem kardeşlerimi özledim hem de burada benim için özel biri var onu görmeye geldim,” dediğinde gülümsedim. “Kim bilir kardeşini görürken o özel kişiyi de görürsün,” dedim. Anlamaz bakışlar atarken Dilan yanıma doğru geliyordu. Kapıya yaklaştığında abime bakıp “Baran,” dedi şaşkınca abimde aynı şaşkınlıkla “Dilan,” dedi. Ben ise gülüyordum. Onlar sarılırken bende kapıyı kapattım. İçeri geçtiğimizde iki sevgili hasret gideriyordu ki içimdeki görümcelik damarları şaha kalktı. Onlara bakıp “Hop hop ayrılın bakayım burada ben varım ve abim benim duydun mu gelin hanım,” dediğimde abim gülüyordu ama Dilan utançla başını eğdi. Seviyordum bu kızı. Ben gülerken abim de bana eşlik etti. Dilan bize sitem ederken saatler gece yarısını geçmişti ki tekrar kapı çaldı. Bu sefer abim “Siz durun ben bakarım,” dedi. Kapıyı açtı fakat ne içeri gelen vardı ne de ses. Dilan daha fazla dayanamayarak “Kim gelmiş sevgilim?” diyerek yanına gitti. Sonra o da sustu ben ne oluyor derken Dilan “Abi üstünün hali ne yaralı mısın?” diye sordu. Gelen kişi Turan’dı ama neden gelmişti. Hem onlar operasyonda değil miydi. Ne ara bitmişti operasyon diye düşünürken duyduğum o cümle benim yıkılmamı sağlamıştı. “Yaralandı şuan hastanede ameliyatta,” demişti Turan. Benim abim için demişti. Sessizliğimi daha fazla tutamayarak “ABİĞĞĞ” diye bağırdım. Gerisi ise beni sakinleştirme çabalarıyla geçti. Ben sakinleşmek istemiyordum ki ben abimi görmek istiyordum. O şekilde yere çökmüş dururken Turan’ın üzerini gördüm. Kan vardı üzerinde abimin kanıydı o. Benim canımın yarısının kanıydı o. Bir şerefsizin akıttığı kandı o. Nefes alamıyordum. Abimi görmezken nefes alamıyordum. Biraz kendime geldiğimde arabaya bindik. Hastaneye doğru yola çalıyordu. Açtığı çıktık. Yolda sadece ağlamış ve arada Turan’ın üstündeki kana bakmıştım. Abimin kanına. Sonra bir ses ilişti kulağıma Turan’ın telefonu anda yüzü düştü ve sonrasında sinirli bir hal aldı. Ne olmuştu? Yoksa abime bir şey mi olmuştu? Turan neden hem üzgün hem sinirliydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT FARKLI HAYAT
Teen Fiction2 Asker, Savcı ve Doktor Birbirinden farklı dört hayatın hikayesi.