16. BÖLÜM

3.6K 192 3
                                    

UMAY’IN ANLATIMINDAN;

İçeriye girdiğimden beri benim yapmak istediğimi Dilan yapmıştı. İçeri girdiği gibi direk gidip sarılmıştı. Alparslan abi “Geçmiş olsun,” dedi ve peşinden ekledi “Turan seni kızların eline bırakıyoruz biz askeriyeye gidiyoruz daha yememiz gereken bir ceza var,”. Herkes  onu onayladıktan sonra hep birlikte çıktılar. Onlar çıkar çıkmaz sarıldım Turan’a. O da karşılık verince derin bir nefes aldım. Biz ayrıldığımızda içeri Piraye ve Pamir girdi. Bize bakıp gülümsedikten sonra “Burada kalmanın bir anlamı yok eve gidebilirsin,” dedi. Dilan hemen “Ama ben nasıl bakacağım tek başıma ona. Ya bir şey yaparsam,” dediğinde Piraye güldü. Turan “Annemlere haber vermedin mi?” diye sordu. Dilan “Verdim ama gelemiyorlar,” dedi.  Piraye “Fazla ayrıntı vermeden anlattığı için gelmiyorlar,” dediğinde birlikte konuştuklarını anladım. Piraye “Bunu düşünerek abimle konuştum. Bizim eve gidiyorsun. Umay ve Dilan sana bakıyorlar. Akşama da ben geliyorum böylelikle tek başına bakmamış oluyor sana,” dedi uzunca açıklayarak. Benim için hava hoştu her daim bakardım ona. Turan “Size yük olurum,” dediğinde Piraye ile aynı anda “Saçmala,” dedik. İkimizde gülerken Turan bakıyordu. Dilan da alışmıştı bizim bu halimize. Piraye “Neyse yeter bu kadar konuşma ve gülme siz doğru eve gidiyorsunuz bende işlerimi halledip geliyorum,” dedi. Biz hazırlanmaya başladık. Sonrası ise hastaneden çıkıştı.

Eve geldiğimizde Kübra da gelmişti. Turan’a koltukta yatak yaptıktan sonra mutfağa çorba yapmaya geçmiştim. Kübra da bana yardımcı olmuştu. Dilan abisinin başından ayrılmıyordu. Kübra ile gülerek çorba yapmıştık. Çorbayı kaseleyip odaya götürürken kapı çalmıştı. Tepsiyi bırakıp kapıya gittiğimde kapıda on tane sinirli adam vardı. İçeri bir hışımla girdiler. Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Abim sinirle “Lan üniformadan uzak iki ay ne demek,” deyince anlamıştım olayı. Emire itaatsizlikten iki ay uzaklaştırma almışlardı. Alparslan abi “İki ay uzak durduktan sonra üstüne bir de iki ay operasyona çıkma yasağı geldi,” dediğinde olay iyice sarpa sarmıştı. Herkes sinirle söyleniyorken ben dayanamayıp bağırdım “YETER ARTIK OTURUN,” dediğimde herkes bana baktı. Abim “NE BAĞIRIYON LAN?” diye bağırınca olay kopacaktı. Piraye o sırada eve girmişti sanırım ki o bağırdı. “SESİNİZ DIŞARI GELİYOR NİYE BAĞIRIYORSUNUZ?” diye bağırdı. Alparslan abi “PİRAYE BAĞIRMA,” dedi ki o da bağırıyordu. Hepimiz bağırarak konuşuyorduk. Söylediğimiz tek şey bağırmaydı ama bunu bağırarak söylememiz ayrı ironiydi. Piraye en sonunda “Tamam be hepimiz bağırıyoruz yeter,” dediğinde sustuk. Abimler oturduktan sonra anlatmaya başladılar. Hepsine ceza gelmişti ve evdeydiler. Turan da iki ay raporluydu. Anlayacağınız iki ay boyunca hep beraber olacaktık. İşe gideceğim için rahattım.

PİRAYE’NİN ANLATIMINDAN;

Haberi aldıktan sonra hemen hastaneye gitmiştik. Turan’a baktıktan sonra dışarı çıkıp herkese durumunu söylemiştim. Herkes derin bir nefes alırken gözüm Emir’in omuzuna takıldı. Abimlere işim var dedikten sonra Emir’in yanına yaklaşıp “Benimle gel omuzuna bakmam lazım,” dedim. İtiraz etmeden peşime takıldı. Bir odaya girdiğimizde emir koluna daha rahat bakabilmem üzerindeki kamufulajı çıkarıyordu. Bende yanına gidip koluna bakmaya başladım. Kurşun hale daha içerideydi. “Kaç gündür bu kurşun içeride?” diye sordum. Olabildiğince mesafeli davranmaya çalışıyordum ona karşı her ne kadar mümkünse. Bana “Turan’ın esir alındığı gün vuruldum,” dediğinde başımı salladım. Kolunu uyuşturmam gerekiyordu tam iğneyi yapacakken elimi tutup “Gerek yok,” dedi. Bugün itiraz edecek gücü kendimde bulamıyordum. Canı acımasına rağmen zor da olsa kurşunu çıkarmıştım içeriden. Normalde ameliyat ile çıkarmam gerekiyordu ama beyimiz bunu da istemezdi. İşim bittikten sonra kolunu sardım. “Kolun bir müddet askıda kalacak,” dediğimde başını salladı. Tam ben odadan çıkacakken kolumdan tutup beni kendine doğru çekti ve sarıldı. Ben neye uğradığımı şaşırmışken Emir konuştu “Lütfen bir müddet sarılmama izin ver,” dediğinde öylece durup anın tadını çıkardım. Bana neden sarılmıştı bir fikrim yoktu ama bu bana çok iyi gelmişti.

Oradaki sarılmamızın ardından ben odadan çıkmıştım Emir de Turan’ın yanına gitmişti. Konuşmamıştık o konu hakkında ama en kısa zamanda soracaktım ona bunu. Bunları düşünürken diğer hastalarla ilgilendim. Bu sıra da Pamir gelmişti. Hemen yanıma gelip “Şuri nasılsın?” diye sordu. Ona bakıp “İyiyim yakışıklım sen nasılsın?” diye sordum. İyiyim dedikten sonra hemen Turan’ın odasına gittik. Biraz konuştuktan sonra onları eve gönderdim. Benim hastanede biraz daha işim vardı. Akşama doğru işim bitince hemen hazırlanıp hastaneden çıktım. Eve gittiğimde bağırma sesleri geliyordu. İçeri girdiğim gibi “SESİNİZ DIŞARI GELİYOR NİYE BAĞIRIYORSUNUZ?” diye bağırdım. Abim “PİRAYE BAĞIRMA,” dedi ki o da bağırıyordu. En sonunda ben ““Tamam be hepimiz bağırıyoruz yeter,” dedim. Herkes sakinleşip oturdu. O zaman anlattıklarında bağırmalarının sebebini anlamıştım. Hepsi ceza yemişlerdi bu nedenle sinirliydiler. İki ay boyunca onları biz çekçektik derken timin çoğu memleketlerine gitme kararı almıştı bile. Doğru bir karar vermişlerdi açıkçası.
Bu açıklamanın üzerine herkes sessizken Pamir “Eee susup yas mı tutacağız?” diye sorduğunda herkes ona baygın bakış atıyordu. Pamir bana bakıp “Piraye Allah rızası için bir şarkı söyle bari bu sessizlik beni boğuyor,” dediğinde gülümsedim. Ben cevap verecekken Tarık “Emir komutanım ile söylesenize sesleriniz çok uyuyor,” dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben reddetmesini beklerken Emir kabul etmiş üstüne bana “Eklemedir Koca Konak türküsünü biliyor musun?” diye sormuştu. Başımla onu onayladıktan sonra birlikte söylemeye başladık.

“BİRLİKTE:

Eklemedir koca konak ekleme (aman aman)
Nazlı da yârim yine yine geldi aklıma
Nazlı da yârim yine yine geldi aklıma

PİRAYE:

Nasıl edeyim başımdaki sevdaya? (aman aman)
Aman aman dostlar yoldan geldim, yorgunum
Orta da boylu bir yiğide vurgunum
Aman aman dostlar yoldan geldim yorgunum
Orta da boylu bir yiğide vurgunum

BİRLİKTE:

Bizim bağa gideriken serhaya (aman aman)
Çektiler kolumdan beni tenhaya
Çektiler kolumdan beni tenhaya

EMİR:

Nasıl edeyim başımdaki sevdaya? (aman aman)
Aman aman dostlar kabir de bana dar gelir
Bu gençlikte ölüm bana zor gelir
Aman aman dostlar kabir de bana dar gelir
Bu gençlikte ölüm bana zor gelir”

Söylemeyi bitirdikten sonra gözlerim dolmuştu. Pamir hemen fark etmiş olacak ki bana “Hemen de duygulan,” dediğinde gülümsedim. Abim bana baktı önce “Hayırdır güzelim aklına kim geldi de duygulandın sen?” diye sorunca ona tek kaşımı kaldırarak baktım ve “Sen geldin yakışıklım,” dedim. He he diyerek baktı bana. Ben ona gülümsediğimde o da bana gülümsedi. Bu konuşmanın üstüne klasik sohbet dönüyordu evde. Geç saatlere kadar oturduktan sonra onlar kalktı evde sadece bizimkiler ve Turan, Dilan kalmıştı. Şimdi odalara dağılma vaktiydi. Evde 4 tane oda vardı bu yüzden dağılma zor olacaktı. Herkes düşünürken ben konuşmaya başladım. “Abi sen Akın abinin odasına gidiyorsun. Pamir sen benimle benim odamda kalıyorsun. Dilan ve Umay siz de Umay’ın odasında kalın. Turan da abimin odasında kalıyor.” Dedim. Dememle birlikte abim “Lan biz Akınla o yatağa nasıl sığacağız?” diye isyan etti. Tek kaşımı kaldırdım hemen “Sen bilirsin canım abim. Hastayı koltukta yatıramayacağımıza göre ya sen ya da Akın abi koltukta yatıyor,” dedim. Bunun üzerine abimle kavga ederken ben kızları alarak yukarı çıktım. Çarşafları değişirken Umay “Sen Pamir öküzüyle yatabilecek misin?” diye sordu. “Valla bir gün yattım birbirimizi boğuyorduk. Yarın sabah cenaze işlemlerini başlatın,” dedim. Kızlar gülerken Pamir yanıma gelip kafama vurdu. Sinirle ona bakarken o odaya kaçtı. Ben sabır çekiyordum. Dilan’a bakıp “Bak tatlım sen alışık değilsindir sabah bir bağrışma ile uyanırsan sakın panik yapma,” dedim. Başını sallarken bende işime devam ettim. Sabah bir tık geç uyanmıştım. Bu sabah kahvaltıda bütün tim evdeydi. Kahvaltıya kızlarla ve beylerle hızlıca hazırladık. Ben odaları toplamaya çıkarken tim gelmişti. Bizim evden çıkmadıkları için hoş geldin deme ihtiyacı duymamıştım. En son bizim odayı toplarken benim dolaptaki yazılarım bir nevi günlüklerim olduğu kutunun dışarı da olduğunu gördüm. Sinirlenmeye başlıyordum. Kutunun yanına gidince içinin karıştırılmış olduğunu gördüm. Bunu yapacak tek kişi Pamirdi. Sinirden merdivenleri nasıl indiğim bilmiyordum. Aşağı indiğim an “PAMİİİİİRRRR” diye cırladım. Umay şaşkın bir şekilde yanıma gelip “Ne oldu ne yaptı yine de sinirlendin?” dediğinde ona cevap vermeden “NEREDE LAN O?” diye sordum. Bahçeyi gösterdiği an oraya doğru koştum. Herkes bahçedeyken gidip Pamir’in suratına sağlam bir yumruk geçirdim. Herkes şok olmuş gözlerle bana bakarken ben Pamir’i yumruklayarak bağırıyordum. “SANA KAÇ KERE O KUTUYA DOKUNMUYACAKSIN DEDİM,”. Abim beni durdurmaya çalışıyordu ama durduramıyordu. Bu öküzlerin içinde büyüyüp dövüş kursuna gitmemek olmazdı. Çoğu zaman abimden bile iyi dövüşebilirdim. Pamir zor da olsa konuşarak “Özür dilerim bir daha bakmam,” derken ben “BAKTIKTAN SONRA BİR DAHA BAKMANIN ANLAMI NE LAN” dediğimde Akın abi ve abim kollarımdan tutup ayırdılar beni ondan. Tarık Pamir’e bakıp “Sen bunu bu hale mi getirdin?” diye sorunca gülüp “Evet ben getirdim. Çok iyi dövüşçüyümdür beni sinir etmemeniz tavsiye ederim,” dediğimde Turan “Karşında bir grup asker olduğunun farkındasın değil mi?” dediğinde ben güldüm. Ben cevap vermedim ama Akın abi “Turan, bilmediğin şöyle bir şey var ki Piraye hepimizden iyi dövülüyor. Bizi bile dövmüşlüğü var. Umay ise en az bizim kadar iyi silah kullanıyor,” dediğinde herkes şaşkınca bize baktı. Umay ile biz kahkaha atıyorduk. O günün başında her ne kadar sinirli olsam da günün geri kalanı güzel ve mutlu geçmişti.

DÖRT FARKLI HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin