28. BÖLÜM

2.6K 144 5
                                    

MERT ÇAĞAN’IN ANLATIMINDAN;

Dün Piraye’den aldığım telefon ile dünya başıma yıkılmıştı. Benim bildiğim o gerçeği artık onlar da öğrenmişti. Biliyorlardı artık onların kardeşi olmadığımı biliyorlardı. Ben bunu 5 yıl önce öğrenmiştim. Ailemin vefatı üzerine amcamlar gelip anlatmıştı gerçeği bir bir. Sonrasında onları bırakıp gittim. Eşimi ve çocuğumu alarak onları bir nevi terk ettim.

Onlara gerçeği söylemek istememiştim. Benden nefret etsinler istemiştim en çok da. 37 yıllık hayatımın bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmek bana çok acı vermişti. Bir de onların öğrendikten sonraki tavırlarını karşılayacak gücü bulamamıştım kendimde.

Kaçmıştım fakat hesapta olmayan bir çok şey gelmişti başıma. Eşimde ben de askerdik bir zamanlar. Piraye izimizi bulmuş ve bizimle görüşüyordu. Kızamamıştım ona gitmesini isteyememiştim. Biz operasyona gidince Papatya’ya (Mert Çağan’ın kızı) o bakıyordu.

Bundan tam 3 yıl önce 4 Mayıs günü, eşim ve timimle birlikte operasyona gidiyorduk. Eşimin aslında askeri doktordu ve oraya içimizden herhangi biri vurulursa o tedavi edecekti. Operasyonda herkes bir yere dağılmışken kendisi vuruldu. Biz ona yardım edemedik. O gün ben sevdiğim kadını vatan uğruna şehit etmiştim.

Annesinin öldüğünü kızıma ben söyleyememiş Piraye ve Umay’a söyletmiştim. Daha bir yaşındaki minicik bir çocuğa annesi bir daha göremeyeceğini anlatmışlardı. O günün ardından bıraktım askerliği. Korktuğum için değildi bırakmam kızım için bırakmıştım. Kızıma ikinci kez şehit haberi verilmesin diyeydi bırakmam. Her şeye rağmen ayakta kalmıştım. En büyük destekçim Piraye olmuştu bana.

Şimdi onun öz abisi olmadığımı öğrenmişti. Papatya onun öz yeğeni değildi. Bütün bunları düşünürken geceyi etmiştim. Akşam Piraye ile konuştuktan sonra hemen çalıştığım yerden izin alarak kızım ile birlikte Mardin için bilet almıştım. Gece yarısı uçağa binip sabah erkenden Mardin de olmayı planlıyordum.

Çantaları hazırladıktan sonra kızımı uyandırdım. Papatyam hemen uyanarak “Baba biz şimdi halama mı gidiyoruz?” diye sormuştu heyecanla. Başımı evet anlamda sallayıp “Evet prensesim halana gidiyoruz,” dedim. Hemen boynuma sarılıp yataktan indikten sonra üzerini giyinmesine yardımcı oldum.

   İkimizde hazırlandıktan sonra evi kontrol edip çıktık. Çene bakımından halalarına çeken kızım “Halamı çok özledim baba, amcalarımı da,” diyerek başlamıştı konuşmaya. Evet kızım amcaları ile görüşüyordu. Piraye, Ankara da kalırken ne zaman Alparslan’ın veya Pamir’in yanına gitse Papatya ile gidiyordu.

Benimle her ne kadar konuşmasalar bile kızımla çok iyi anlaşıyorlardı. Havalimanına kadar konuşan kızıma “Papatyam biraz uyusan mı?” diye sorduğumda hemen alınarak “Ya baba sen ne demek istiyorsun?” diye sormuş üstüne bir de trip atmıştı. Böyle yapınca annesine benziyordu işte.

Arabadan inip uçağa doğru giderken kızımın gönlünü almıştım bile. Uçağa bindiğimizde herkese meraklı gözlerle bakıyordu. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğun ardından Mardin havalimanına gelmiştik. Uçaktan indiğimizde  kimseye haber vermediğim için gelen olmamıştı dolayısıyla. Piraye’nin her ihtimale karşı verdiği adresi bir taksiciye vererek eve gittik.

Kapıyı çaldığımızda bir müddet kimse açmadı. Daha sert çaldığımda kapıyı hiç tanımadığım bir sima açmıştı. Karşımdaki kişi “Buyurun kime bakmıştınız?” diye sorduğunda ona “Piraye Eyüboğlu’na bakmıştım yanlış mı geldim?” diye sorduğumda karşımdaki kişi başını olumsuz sallayarak “Doğru geldiniz,” demişti.

Tam bir şey daha diyecekken içeriden “Emir kim gelmiş?” diye bir ses duyuldu. Bunu duyan benim minik kızım adının Emir olduğunu öğrendiğim çocuğu iterek “HALAĞĞ,” diye bağırarak evin içine daldı. Emir beni de içeri aldıktan sonra Piraye ve Papatya’nın sarılma faslını izliyorduk.

DÖRT FARKLI HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin