PİRAYE’NİN ANLATIMINDAN:
Kapının önünde otururken sohbet koyulaşmıştı. Umay abisinin omuzuna yatmıştı. Dilan da aynı şekilde bense abimden kaçıyordum. Sohbet sırasında Melih bana bakarak “Piraye Hanım sizde de ne inat varmış komutanıma bakmıyorsunuz,” dediğinde güldüm “Öncelikle hanım demeyin hiçbiriniz ve inadım inattır kolay kolay yumuşamam,” dedim. Güldüler. Dursun ortamı yumuşatmak için “Piraye gardaşım bir kez daha kemençe çal da horon tepek,” dedi. “Ooo gardaşım emrin olur ama herkes bilmez burada horon onu ne edecuk,” dediğimde. “Bilenler oynasun,” deyince içeriden kemençeyi aldım. Abim bir anda elimden aldı kemençeyi. Ters bir bakış atıp bir şey demedim. Abim çalmaya başlayınca Umay, ben ve Dursun kalkmıştık bile. Hepimizde çok güzel oynuyorduk. Umay bana baktı başımla onu onayladım. Baran abi ve Akın abiyi de alınca başladım komut vermeye. Umay da bana eşlik ediyordu. Uzun süren oynamanın ardından hepimiz bir yere çökmüştük. Yorulmuştuk ama baya da eğlenmiştik. Geceye kadar sohbet etmiştik. Gece olunca odalara dağılma işi başlamıştı. Biz kızlarla benim odama geçmiştik. Abim ve Umay’ın abileri onun odasında. Poyraz, Tarık ve Selçuk oturma odasında diğerleri de misafir odasına ayrılmıştı. Odaya geçtiğimizde üzerimizi değişmiş yatağa çökmüştük. Dilan bize bakıp “Abla beni abime belli etmeden Baran ile konuşturur musunuz?” diye sorunca Umay ile birbirimize baktık. Sonra Umay “İki dakika sadece o da bizim yanımızda,” dediğinde Dilan sevinçle boğazına sarıldı. “Buraya çağıracağım bekleyin,” dedi ve çıktı. Hemen peşinden Baran abi ile odaya geldi. Umay kapalı olduğu için Turan buraya dalamazdı o yüzden rahattık. Onlar sarılıp konuşurken bizde görümce olarak başlarında beklemeye başladık. Baran abi bize bakıp “Siz böyle başımızda mı bekleyeceksiniz?” diye sorunca Umay “Hayırdır abiciğim ne yapacaktınız da rahatsız oldunuz?” diye sordu. Baran abi sabır dileyip Dilan’ın anlından öpüp çıktı odadan. Bizde tekrar oturduk. Dilan’ın yüzü kızarmıştı Umay ile ben aynı anda konuşarak “Kız utanma,” deyince Dilan şaşkınca bize baktı “Abla siz acaba ikiz misiniz? Nasıl bir anda konuştunuz?” deyince güldük. “Yıllardır birlikteyiz doğal bu,” dediğimde güldü. Sonrasında uyumuştuk. Üçümüz sabah aynı anda uyanmıştık. Sürünerek kalktık yataktan.
UMAY’IN ANLATIMINDAN:
Yaylaya baya olaylı giriş yapmıştık. Tek temennim bugünün olaysız ve mutlu geçmesiydi. Kızlarla aynı anda uyanıp kahvaltı hazırlamaya indik. Oturma odasında üç kişi kalıyordu ve aşırı komik yatıyorlardı. Onları rahatsız etmeyerek mutfağa geçtik. Kahvaltılıkları hazırlarken evdekiler yavaş yavaş uyanıyordu. Piraye kuymak yaparken bizde dışarıya sofra kuruyorduk. Mutfağa bir şey almaya dönmüştüm ki Turan ve Piraye’nin konuşmasını duydum. Piraye, Turan’a “Eğer seviyorsan direk söyle bekleme,” diyordu. Durup dinlemeye devam ettim. “Peki ya reddederse o zaman,” diyordu. Bir sevdiği mi vardı yani. Yüzüm düşerken Piraye “Korkarak bir yere varamazsın söylemeden bilemezsin de. O yüzden fazla bekletmeden söylemelisin,” dedi. Turan ona teşekkür ederken içeri girdim. Turan bir anda panik oldu. Sanırım bilmemi istemiyordu. Piraye her şeyi hazırladıktan sonra kapıya çıkmıştık. Abimleri beklerken Turan bana bakıp “Umay bir konuşabilir miyiz?” diye sorunca başımı salladım. Piraye bize bakıp gülüyordu. Biz biraz uzaklaşınca Piraye de abimleri oyalamaya çalışıyordu. Turan bana bakıp “Umay ben öyle romantik şeyler diyemem direk lafa dalıyorum. Ben seni seviyorum,” dediğinde şaşkınca ona bakıp “NE!?” diye sordum. Turan “Yani şey sevmiyorsan anlarım. Asker birini sevmek istemeyebilirsin,” dediğinde gülümsedim ve ona baktım “Sen ne saçmalıyorsun. Severim tabi ki hem de çok severim,” dedikten sonra bir cesaretle “Bende seni seviyorum,” dediğimde şaşırma sırası ondaydı. Turan’dan cevap beklerken bir bağırma sesi duydum. “NE DEDİN LAN SEN? KİM KİMİ SEVİYOR?” diye bağırıyordu abim. Turan abime bakıp “Komutanım ben kız kardeşinizi seviyorum,” dediğinde şaşkınca mı baksam yoksa sinirlensem mi çözemedim. Abim sinirle bakıyordu. Alparslan abiye bakarak “Kardeşim sana devrediyorum,” dediğinde ben ne diyor anlamaya çalışıyordum ki Alparslan abi yumruk attı. Lan ne oluyordu. Hep birlikte Alparslan abiyi tutmaya çalışıyorduk ama bu pek mümkün değildi. Abim yandan memnun bir yüz ifadesi ile izliyordu. En son dayanamayarak belimden silahımı çıkarıp havaya ateş ettim. Yanımda silah taşıyordum. Herkes şaşkınca bana bakıyordu. Bense sinirli bir şekilde onlara bakıyordum. “Abi ben kaç yaşındayım?” diye sorunca abimin kaşları çatıldı. “Ben küçük değilim hayatımda kendi kararlarımı verebilirim,” dediğimde abim “İstediğin karar beni rahatsız ederse asla izin vermem duydun mu beni? Onunla olmana asla izin vermem,” dediğinde gözlerim şaşkınca açıldı. Tam ağzımı açıyordum ki Piraye “Neden Akın Abi?” diye sorunca Alparslan abi “Piraye sen karışma,” dedi. Piraye abisini takmayarak “Akın abi sana bir şey sordum neden?” dedi tekrar. Abim susuyordu. “İçki mi içiyor?” diye sordu başını olumsuz anlamda salladı. Piraye devam etti. “Sigara içiyor mu?, Bir kadına zarar verdi mi?” diye sordu peş peşe abim hepsine olumsuz cevap verince Piraye “Eee abi o da sizin gibi asker tek sorun senin altın mı olması? Senin onun komutanın mı olman?” deyince abim durdu. Bize yaklaştı ve bir yumruk attı ve yakasını tutarak konuştu “Kardeşimi üzersen kendini öldü bil,” dedi. Ben gülüyordum herkes gülüyordu. Turan’ı yerden kaldırdım ve eve götürdüm. Piraye de abimi alıp içeri getirdi. Beyimiz yumruk atacağım derken dikişlerini patlatmıştı. Piraye de ona dikiş atacaktı. Piraye bizi yalnız bırakmak için başka odada atıyordu dikişini. Ben Turan’ın yüzünü temizlerken Turan elimi tuttu. “Korkarak yapma Nazende senin elinden gelen her acıya razıyım,” dediğinde çok tuhaf olmuştum. Gülümseyerek işime devam ettim. İşim bittikten sonra kahvaltı masasına döndük. Kimse bizi beklememiş oturmuş başlamışlardı. Bizde oturunca tebrik etmişlerdi. Başımı eğmiştim hemen. Abim ters ters baksa da bir şey dememişti. Kahvaltıdan sonra bulaşıklar yıkanmıştı. Bulaşıklar yıkanırken Dilan bana bakıp “Sen misin bana görümcelik yapan,” dediğinde güldüm. Piraye de bize bakıp “Evet senin de başın bağlandı. Yakında evlenirsin de ben kaldım öyle mi?” dedi dudaklarını büzerek. Ben ona bakarak “Sana da birini bulalım ay yüzlüm,” dediğimde Piraye “Yok almayayım ben tek başıma mutlu mesut yaşarım,” dediğinde ona ters ir bakış atarak “Birini bulursan görürüm bende seni,” dedim. Güldü bir şey demedi. Zaten seviyordu birini ama kalbi kırıktı şimdi. Daha fazla uzatmayarak dışarı çıktık. Bugün ne yapacaktık kimsenin fikri yoktu. Alparslan abi “Akşama mangal yapalım,” dediğinde onu onayladık. Eee konu bitmişti. Piraye hale daha Alparslan abiye tavır yapıyordu. Bu daha uzardı. Hep birlikte sohbet ederken Piraye’nin telefonu çaldı. Ekrana dik dik bakarak açtı. Kim arıyor diye düşünürken amca demişti. Evet biz bu yayla gezisini sakin geçiremeyecektik. Sakin bir gün olmayacaktı. Bunu deme sebebim Piraye’nin amcaları ile arası iyi değildi. Yıllardır da görüşmüyorlardı. Alparslan Abi de zorla görüşüyordu. Anne ve babası öldükten sonra akrabaları ile araları açılmıştı yani onlar abi kardeş yalnız bir hayatları vardı başka kimseleri yok gibiydi. Piraye konuştuktan sonra yanımıza gelmişti. Sinirliydi her halinden belliydi bu. Alparslan abi “Ne dedi yine?” diye sorunca Piraye “Ne diyecek her zamanki gibi bir şeyler geveledi,” dediğinde Alparslan abi başını salladı. Sohbet ederken konu herkesin ilişki durumuna gelmişti. Abim ve Alparslan abi direk “Bizim işimiz olmaz,” dedi. Ben ve Piraye bakışıyorduk içimizde ‘he he’ diyorduk. Turan ve bana bir şey sormadılar zaten. Emir’e sorunca “Benim de işim olmaz,” demişti. Piraye ona bakmıyordu. Başını önüne eğdi aklına ne geldiğini tahmin edebiliyordum. Melih ve Tarık evliydi zaten. Dursun “Valla ben anamların bulduğu kısmet ile evleneceğum gendim bulamam heç,” dediğinde güldük. Ali ve Poyraz “Biz daha genciz,” diye isyan etti. Oğuz ve Selçuğunda vardı hayatında birileri. Her şey hayırlısıydı. Bakalım bundan sonra ne olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT FARKLI HAYAT
Teen Fiction2 Asker, Savcı ve Doktor Birbirinden farklı dört hayatın hikayesi.