9. BÖLÜM

4.4K 220 2
                                    

PİRAYE’NİN ANLATIMI:

Şarkı bittiğinde herkes şaşkınca bize bakıyordu. Biz de Umay ile kahkaha atıyorduk. Biz gülerken abim “Akın bizimkiler başladı yandık valla,” dediğinde Umay ile aynı anda susup tek kaşımızı kaldırdık. Ben “Ne oldi beğenemedun mi?” diye sordum karadeniz ağzı yaparak bunun üzerine Akın abim “Hah Karadeniz ağzına geçtiler şimdi yandık,” dediğinde Umay “Beğenemediysan kapı orada abicuğum ine bilirsun,” dedi. Arabada ki herkes gülüyordu. Biz gülerken Dursun konuştu “Ula bizim savcı ve doktorun içinden Fadime çıkti ya” yapınca yarılacaktık. Ben cevap verdim “He beğenemedun mi Dursun gardaş,” dediğimde. Dursun estağfurullah dedi. Arkadan Tarık “Sesleriniz çok güzelmiş bir şarkı daha söyler misiniz?” deyince biz onaylamıştık ki Baran abi “Hah şimdi kulaklarınızı tıkayın,” dedi. Umay “Gonişti garga sesli,” dediği anda gülmekten gözümüzden yaş gelmişti. Abim “Valla bacılarım sizin sesinizi daha fazla dinleyemem o yüzden ben söylüyorum,” dediğinde abime göz kırptım. Başıyla beni onayladı. Hemen kemençeyi çıkardım. Arabada giderken çalmak zor olsa da başaracağıma inanıyordum. Abimden öğrenmiştim çalmayı şimdi ise ben çalacaktım o söyleyecekti. Kemençe çaldığımı kimse bilmezdi. Uzun zamandır da çalmıyordum zaten umarım unutmamışımdır diyerek başladım çalmaya. Abim de gülerek bana baktı. Boğazını temizledi ve söylemeye başladı. Abim diye demiyorum sesi baya güzeldi.
Denizde kararti var, bu gelen kayik midur?
Denizde kararti var, bu gelen kayik midur?
Ben ozledum yârumi, ağlasam ayip midur?
Ben ozledum yârumi, ağlasam ayip midur?
Oy dumanlar, dumanlar hep dağlari sardunuz
Oy dumanlar, dumanlar hep dağlari sardunuz
Yureğumun derdini bilsenuz ağlardunuz
Yureğumun derdini bilsenuz ağlardunuz…
Abim şarkıya devam ederken herkese göz ucuyla baktım. Bir kaçı başını önüne eğmiş sevdiğini düşünüyordu. Diğerleri ise hayranlıkla abime bakıyordu. Emir’e baktığımda bana baktığını gördüm. Kemençe çaldığıma şaşırmış olmalıydı ki haklıydı. Çoğu kız bilmezdi kemençe çalmayı. Şarkı bittiğinde Emir “Komutanım sizde de ne marifetler varmış hiç bilmiyorduk,” dediğinde abim “Piraye olmasaydı biraz zor öğrenirdiniz,” dediğinde herkes gülümsedi. Umay “Kızım ben senin kemençe çalmayı bildiğini unutmuşum kaç yıldır çalmıyordun nasıl unutmamışsın?” diye sorunca. Ona bakıp “Aslında unutmuşum bazı yerleri yanlış çaldım ama abimin sesinden fark etmediniz,” dediğimde Dilan “Ne olursa olsun harika çaldın abla,” dediğinde teşekkür ettim. Bu sırada da gelmiştik yayla evine. Arabadan inerken abim bana baktı ben ona. Gözlerimiz dolmaya başlamıştı bile. Abim gelip beni kolunun altına aldı ve eve doğru yürümeye başladı. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtığımda gözüme ilk duvardaki aile fotoğrafı çarptı. Tek tek odaları gezerken gözlerim daha çok doluyordu. Annemler evi bizim için çok güzel dekore etmişti. Hatta birini bile tutmuşlardı. O yüzden ev tertemizdi. Gelmeden önce de haberi almış dolabı doldurmuşlardı. Benim odamın olduğunu anladığım odaya girerken abim kendi odasına giriyordu. Karşılıklı yapmışlardı odaları. İçeri girdiğimde karşımda simsiyah bir oda duruyordu. Ve masamın üzerinde not. Kağıdı elime aldım ve okumaya başladım. Kısa bir yazıydı;
‘Güzel kızım senin zevkinin siyah olduğunu biliyoruz o yüzden bu odayı bu şekilde dekore ettik. Umarım tarzın geçmemişti hale daha siyahı çok seviyorsundur. Seni çok seviyoruz güzel kızım.’
Yazıyordu. Notu okuduktan sonra ağlamam şiddetlenmişti. Kapı açıldığında başımı kaldırdım. Umay yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. Ağlarken aynı zamanda da konuşuyordum “Savcım biliyor musun Trabzon’a gelmeden önce hoşlandığım adamla konuşmak istemiştim. Bana ‘Benim hayatım öyle seninki gibi toz pembe değil. O yüzden bana karışma git anan babanla ilgilen sen ya da abinle bana bulaşma,’ dedi. En çok canımı yakan yer orasıydı biliyor musun? Annenle babana karış kısmı. Keşke karışabileceğim bir annem babam olsa da karışsam. Emir bunu bilmiyor olabilir ama ne yaşadığımı bilmeden konuşmasaydı beki canım bu kadar yanmazdı,” dediğimde abim bize bakıp “Emir sana ne dedi?” diye kükreyince korkuyla yerimden sıçradım. Abimi durdurmaya çalışacakken abim hışımla aşağı bahçeye indi ve Emir’in yüzüne bir yumruk geçirdi. Emir daha ne olduğunu anlamadan yere serilmişti. Abim üzerine çıkıp bağırarak dövüyordu onu. “Lan sen kim oluyorsun da benim kardeşimi üzüyorsun lan,” dedi. Emir anlamaz bakışlar ile bana bakıyordu daha doğrusu bakmaya çalışıyordu. Abim yumrukları peş peşe sıralıyordu. Tekrar konuştu abim “Lan sen onun ne çektiğini ne biliyorsun. Lan bir kere bile kimse annesizliğini yüzüne vurmadı sen kim oluyorsun da benim kardeşimi üzüyorsun. Annesizsin olum sende,” dediğinde artık ağır konuşmaya başladığını fark etmiştim. Acilen durdurmam gerekiyordu. Çünkü şuan abim onun bana yaptığının aynısını ona yapıyordu. Derin bir nefes alıp bağırdım “BİNBAŞI ALPARSLAN EYÜBOĞLU DERHAL DURUYORSUN,” dediğimde abim şaşkınca bana baktı. Sadece o değil herkes bana bakıyordu. Sesim fazla yüksek çıkmıştı anlaşılan. Abime bakıp “Abi sen ne yaptığını zannediyorsun onun bana yaptığını sende ona yapıyorsun. Üstelik sen bunu bilerek söylüyorsun. Sen bu değilsin abi derhal kendine gel,” dediğimde abim dediklerini yeni yeni idrak etmişti. Abim bana baktı tam ağzını açacaktı ki “Sus Allah rızası için sus abi,” dedim. Yerdeki Emir’i kaldırdım. Ona her ne kadar sinirli olsam ve bu dayağı hak ettiğini düşünsem de abimin öyle bir şey söylemeye hakkı yoktu. Onu içeri götürüp banyoya gittim. Annemle babam kesinlikle ilk yardım çantası koymuş olmaları lazımdı. Tam tahmin ettiğim gibi vardı. İçindekilerin son kullanma tarihine bakıp kullanılabilir olanları aldım. İçeri geçip yüzünü temizlemeye başladım. Diğerleri de içeri gelmişti bu sırada. Abime bakmayarak işime devam ettim. Bunu yapmamın tek sebebi doktorluktu. Ben devam ederken Emir konuşmaya başladı “Ben bilmiyordum dediğim laflar için özür dilerim,” dediğinde ona “Özür dileme. Sadece akıllan bundan sonra kimsenin hayatını bilmeden yorum yapma,” dediğimde bir şey demedi. İşim bittikten sonra abim tam yanıma geliyordu ki koşar adım ondan uzaklaşıp odama girdim. Abimde peşimden gelmiş fakat kapıyı kilitlediğim için içeri girememişti. Kapının önünde bana “Güzelim kızma bana sinirliydim ne dediğimi bilemedim,” dedi. Derin bir nefes aldım “Abi benden değil ondan özür dileyeceksin. Annesizlik ne demek biz biliyoruz. Her ne kadar sinirli olursan ol bunu diyemezsin abi bunu kimseye yapamazsın,” dediğimde abim derin nefes aldı. “Tamam güzelim haklısın,” dediğinde “Tabi haklıyım binbaşım ama şimdi beni rahat bırakın nefes almak istiyorum aşağı in ve özrünü dile,” dedim. Abim beni rahat bırakınca yatağa uzandım. Biz gelmeden önce abim her şeyi ayarlattığı için rahattım. Bir müddet yattıktan sonra kalkıp kapıyı açtım ve aşağı indim. Bir müddet abimin yüzüne bakmayı düşünmüyordum. Mutfağa geçtiğimde kızlarda gelmişti. Ben akşam için yemek yaparken onlarda yardımcı oluyordu. En sonunda Dilan “Piraye abla o sesin senden çıktığına inanamıyorum,” dediğinde gülümsedim. “Aralarında en sakini ve sessizi görünürüm ama damarıma basılınca içimden canavar çıkar,” dedim. Umay bana hak verince işimize devam ediyorduk. Yandan da şarkı açmıştık. Her şey hazır olunca sofrayı kurmaya geçtik.  Masa hazır olunca Umay herkesi masaya davet etti. Sohbet ederek yemek yiyorduk. Abim bana bakıyordu ama konuşmayacağımı biliyordu. Damarım damardı benimde. Yemek faslı bittikten sonra biz kızlar birbirimize bakarken ben “Eee sevgili asker kardeşlerim biz sizi yedirdik içirdik artık sofrayı siz kaldırır bulaşıkları yıkarsınız,” deyip masadan kaçtım kızlarda benimle birlikte geldi. Masa oturma yerinin yanındaydı ne yaptıklarını görebiliyordum. Akın abi “Ben hastaneden yeni çıktım,” deyip kaçmıştı. Abim de altlarına emir veriyordu ki araya girip “Alparslan binbaşı burada askeriyedeki gibi sizin kurallarınız geçmez,” dediğimde abim sert sert bana bakıyordu. Şuan ki bakış kaç yakalarsam geberteceğim bakışıydı. Ben gülerken abim bana baktı tam bir şey diyordu ki Turan “Komutanıma laf yok Piraye Hanım o istediği yerde bize emir verebilir,” dediğinde bu sefer bozulan taraf ben olmuştum. “Sağ ol Turan Yüzbaşı beni bozduğun için ağzımın payını alıp önüme dönüyorum,” dediğimde herkes gülmüştü. Sonrasında masa toplanmış bulaşıklar yıkanmıştı. Hep birlikte dışarı çıkıp yerlere çökmüştük. Abim tam yanıma oturuştu aklınca kendini affettirmeye çalışıyordu. İnadımı biliyordu hemen affetmeyeceğimi de ama şansını deniyordu işte.

DÖRT FARKLI HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin