UMAY’IN ANLATIMINDAN;
Turan’ın ailesi ile tanışmanın heyecanı vardı üzerimde. Sabahtan beri onları göreceğim diye hazırlık yapmıştım şimdi de hep birlikte oturmuş sohbet ediyorduk. Çok daha ciddi insanlarla karşılaşmayı beklerken inanılmaz tatlı insanlarla karşılaşmıştım.
Oturma odasında otururken sohbet koyulaşmıştı. Turan bizi az buçuk anlattığı için tanıyorlardı bizi. Bir müddet daha oturduktan sonra Çağan abi “Artık sofraya geçsek nasıl olur?” diye sordu. Herkes onu onaylarken ayağa kalktılar. Bahçeye kurduğumuz masaya geçtiler.
Piraye “Umay sen otur yeterince yoruldun biz yaparız servisi,” dediğinde itiraz edecekken bakışlarıyla yerime oturttu. Piraye herkese çorba seçeneği sunduktan sonra servise başlamıştı. Herkesin çorbası önüne koyulduktan sonra herkes sofraya oturmuştu.
Oturma düzeni aynen şöyleydi. Mustafa Bey masanın bir ucunda sağ tarafında Gülşah Hanım, Turan, ben, Pamir, Hümeyra, Piraye ve papatya. Sol tarafında Çağın, Alparslan abi, Sare, Akın abim, Vera, Eftelya şeklindeydi. Masanın diğer ucunda da Mert Çağan abi oturuyordu.
Herkes mutlu bir şekilde yemeklerini yerken Gülşah Hanım “Yemekleri kim yaptıysa çok güzel olmuş,” dedi. Ben gülümserken Piraye “Sarma hariç geri kalan bütün yemekleri Umay yaptı,” dediğinde ben dudağımı yiyordum. Turan kulağıma eğilerek “Sakin ol annem seni sevdi,” dedi.
Ona bakarak gülümsedim sadece. Mustafa Bey “Yediğim en lezzetli kuru fasulyeydi,” dediğinde Pamir “Allah rızası için şımartmayın şunu,” dedi. Alttan karnına indirdiğimde gülüyordu. Beni rezil etmekte üstüne yoktu beyimizin.
Vurmama rağmen susmamıştı. “Kuru fasulye böyle yenmez ki ama ya,” dediğinde Mustafa Bey kaşını çatarak “Daha nasıl yenir?” diye sordu. Pamir “Alacaksın soğanı kıracaksın onunla birlikte yiyeceksin,” dediğinde şaşkınca ona bakıyordum.
Gülşah Hanım “Çocuk çok doğru söylüyor bu böyle yenmez,” dediğinde daha da şaşırmıştım. Hiç beklemediğimiz bir şeydi bu çünkü. Mustafa Bey “Eee evde soğan varsa getirin de yiyelim bari canımız çekti,” dedi.
Piraye gülerek ayağa kalktı ve “Ben hemen getireyim,” dedi. Mustafa Bey “Kesme sakın masada kıracağız,” dediğinde herkes şok olmuştu. Piraye elinde 3 tane soğanla gelince Mustafa Bey hemen eline aldı. Masada tek seferde kırdıktan sonra “Pamir evladım al kır bakalım,” dedi.
Pamir gülerek soğanı eline aldı ve tek seferde kırdı. Üçüncüyü de Piraye kırdığında herkes soğan ile kuru fasulye yemeye başladı. Ciddi bir ortam olmasını beklerken hepsinin içinden anadolu insanı çıkmıştı. Garip bir ortam vardı.
Yemekler yendikten sonra masayı el birliğiyle toplamıştık. Herkes masanın başında sohbet ediyordu. Eftelya “Hadi siz masaya geri dönün ben çayı demlerim dağıtmaya gelirsiniz,” dedi. Onu onayladıktan sonra masaya geri dönmüştük. Erkekler oturma alanında birbirlerine yaklaşmışlardı.
Hale daha karışık oturuyorduk. Biz masaya oturduğumuz Gülşah Hanım’ın yanına ben oturuyordum. Yanına oturunca elimi tutarak “Turan’dan hiç ümidim yoktu açıkçası ama senin gibi bir güzel gelin buldu bana çok şükür,” dediğinde gülümsedim. Ne diyeceğimi bilemiyordum açıkçası.
Havadan sudan sohbet ederken çay ve tatlıyı dağıtmıştık. Çay içerken sohbet ediyorduk ki Pamir “Umayyy,” diye seslendi. Hep birlikte ona dönerken Pamir “Hepiniz bir anda dönünce tuhaf oldum neyse,” dedi ve konuşmaya devam etti. “Bir türkü söyle de ortam şenlensin,”
Ona bakarken hafif bir sinirle “Olur,” dedim. Eftelya “Öyle tek başına olmaz ben hemen geliyorum,” dedi. Kemençeyi almaya gitmişti yüksek ihtimalle. Tam tahmin ettiğim gibi elinde kemençe ile dönmüştü. Alparslan abiye verecekken o “Benden daha iyi çalan biri var ona ver sen,” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT FARKLI HAYAT
Teen Fiction2 Asker, Savcı ve Doktor Birbirinden farklı dört hayatın hikayesi.