UMAY’IN ANLATIMINDAN;
Yola çıktığımızdan beri eğlenceli bir yolculuk geçiriyorduk. Bir ara annem “Siz gençsiniz ama ben yaşlıyım kısın şu müziğin sesini,” dese bile onu bir tık takmamıştık. Gerçi o da takmamıştı ya. Yavaş yavaş eve yaklaştığımızda Piraye “Beyler ve bayanlar hazır mısınız neredeyse geldik,” dedi. Abimler hariç herkes evet demişti.
Araç durduğunda hep birlikte inmeye başladık. Abimler ellerinde çiçekle inerken ben de diğer çiçeği aldım. Ben anneleri için olan çiçeği almıştım. Piraye de çikolataları almıştı. İki kız isteyeceğimiz için her şeyden ikişer ikişer almıştık. Kapıya geldiğimizde kapıyı Baran abim çaldı. Sare kapıyı açtığında el öpme ve çiçek verme faslı ile içeri girmiştik.
Oturma odasına bu kadar adam sığmayacağımız için bahçeye sandalyeler konulmuştu ve bahçe süslenmişti. Timin düşük rütbelileri ayakta kalırken hanımlar olarak oturmuştuk. Piraye ve annem kızları isteyeceği için onlar babaya yakın oturmuşlardı.
Aslında Alparslan abi için Mert Çağan abi isteyebilirdi ama Alp abi, Piraye’nin yapmasını istemişti bu işi. Herkes yerleştiği zaman o klasik sohbet başlamıştı. ‘Nasılsınız?’, ‘İyiyiz siz nasılsınız?’ , ‘Bizde iyiyiz çok şükür.’ Bir müddet sessizlik ve aynı sohbet tekrar tekrar olur. Bu sohbet ne zaman bitecek diye düşünürken Pamir ‘ki bu sefer gerçekten teşekkür etmek istedim.’ şey dedi.
“Hepimiz iyi olduğuna göre artık bu faslı kapatıp kahve içsek mi?”. Herkes tebessüm ettikten sonra Sare ve Vera kahveleri pişirmeye gittiler. Biz otururken havadan sudan sohbet başlamıştı. Fazla kalabalık olduğumuz için sadece büyüklere kahve yapılmıştı. Bir de damatlara tabi ki.
Kahveler geldiğinde herkesin gözü abimlere dönmüştü. Onlar birbirine bakarken Recep amca (Vera ve Sare’nin babası) “O kahveler bitmeden size kız vermem,” dedi. İkisi de aynı anda kahveyi içtiklerine ikisinin de suratında bir değişim olmadı. Akın abim “Tuz koyulmamış,” dediği anda iki tane tükürme sesi geldi.
Piraye ve Baran abim tükürürken biz gülmeye başladık. Baran abim “Valla tuzlu kahve içmeme henüz vardı,” dedi. Piraye de “Tuzlu kahveyi benim değil başkasının içmesi lazım,” dediğinde Vera ve Sare özür dilemeye başladı. Recep Amca “Şimdi demek ki kahveler karışmış o zaman kahveler denk gelenler içsin bitirsin,” dedi.
Piraye ve Baran abim gözlerini kocaman açarken Akın Abim “Baran hadi koçum benim yerime iç o kahveyi,” dedi. Baran abim her yerde çıkarcılığını konuşturarak “Valla beleşe ölsem içmem,” dedi. Recep amca “Eğer o kahveyi içiremezsen kızı unut,” dedi. Bunu gülerek söylüyordu bildiğin dalga geçiyordu.
Akın abim cebinden para çıkarıp verinde Baran abim bir dikişte içti kahveyi. Peşinden iki şişe su içmesini saymazsak fena sayılmazdı. Alparslan abi “Piraye hadi güzelim,” dedi. Piraye “Abi şuan öldürsen bunu içmem,” dedi. Alparslan abi “Güzelim kızı alamayacağız hadi,” dediğinde Piraye banane der gibi omuz silkti.
Sare “Hadi be Piraye lütfen,” dedi. Piraye ikisine baktıktan sonra yüzünü buruşturarak zorla içmeye çalışıyordu ki kahve fincanı elinden alındı. Çağın kahveyi elinden alıp “Kim içerse verirler kızı zaten Alparslan komutanın yerine ben içeyim,” dedi. Piraye ile göz göze geldiğimizde ikimizde güldük. Çağın kahveyi tek dikişte içti.
Peşinden su dahi içmezken Turan “Kardeşim içtiğine emin misin?” diye sordu. Çağın kırmızı suratla “İçtim de çaktırma,” dedi zorla. Herkes gülerken annem “Gülüp eğlendiğimize göre ilk ben alayım sözü ele,” dedi. Recep amca başını salladığında annem “Sebebi ziyaretimiz malum. Allah’ın emri Peygamberin kabri ile kızını Vera’yı oğlumuz Akın’a istiyoruz,” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT FARKLI HAYAT
Teen Fiction2 Asker, Savcı ve Doktor Birbirinden farklı dört hayatın hikayesi.