PİRAYE’NİN ANLATIMINDAN:
O konuşmanın üzerinden bir hafta geçmişti neredeyse. Bu sürede Mardin’e dönmüş işe başlamıştık. Baran abi Ankara’ya dönmüştü biz Mardin’e gelirken. Mardin’e geldiğimiz gün havalimanında Emir’in kız kardeşi Kübra ile karşılaşmış, tanışmıştık. Biz geldikten bir gün sonra onlar operasyona çıkmıştı. Bugün döneceklerdi. Bugün işten çıktıktan sonra Umay, Dilan ve Kübra ile buluşacaktım. Oturup bir şeyler içecektik. Kübra da bizimle takılıyordu artık onu da ayırmamıştık bizden. Sabahtan beri yoğun bir gün geçiriyordum ve artık yorulmuştum. Mesaimin bitimine yarım saat kalmıştı. Bende o sırada atılması gereken imzaları atıyordum. İşlerim tamamı ile bittikten sonra Umay beni almaya gelmişti. Araba genellikle onda olduğu için beni işten alıyordu. Bir ara gidip kendime araba almam lazımdı böyle zor oluyordu. Umay ile selamlaştıktan sonra yola çıktık. Gün içinde olanlardan konuştuktan sonra buluşacağımız kafeye gelmiştik. Kızlar çoktan gelmiş ve oturuyorlardı. Yanlarına gittiğimizde sarıldıktan sonra oturup sohbet etmeye başladık. İçeceklerimiz gelmişti ki kapıdan içeriye Turan ve Emir girdi. Ellerinde çiçekler vardı ve üniformalıydılar. Anlaşılan görevden gelir gelmez buraya gelmişlerdi. Nereden haberleri olduğunu sorgulamayacaktım çünkü her türlü haberdar olabilirlerdi. Ben ve Kübra kapıya bakan tarafta olduğumuz için ikimiz görmüştük. Diğerlerine “Kapıya bakın,” dediğimde ikisi de döndü. Umay’ın yüzündeki gülümseme bir kat daha arttı. Sonra herkesin onlara baktığını fark edince sinirlendi. Ani ruh değişimleri yaşayan bir arkadaşım vardı. Gerçi bakmaları çok doğaldı. İki tane yakışıklı giriyordu içeri. Onlar masaya yaklaştığında Turan elindeki güllerden birini Umay’a vererek “Bu nazendeme,” dedi. Sonra Dilan’a bakarak “Bu da prensesime,” diyerek uzattı. Emir de elindeki gülü Kübra’ya vererek “Al bakalım güzelim,” dedi. Ben onlara bakarak gülüyordum. Herkesin elinde bir gül vardı ben hariç. Umay bunu fark edince “Çok teşekkür ederim vatan gözlüm ama bir tane daha fazla alıp Piraye’ye veremedin mi?” diye sorunca Turan aklına yeni gelmiş gibi “Şey ben onu unuttum,” dediğinde güldüm. “Sorun yok herkes kardeşine ve sevdiğine çiçek almış bana neden alsınlar,” dedim. Masadakiler başını salladıktan sonra onlar da masaya oturmuştu ve bizim kız kıza günü iptal olmuştu. Onlarda kendilerine içecek söyledikten sonra sohbet etmeye başladık. Konu nasıl açıldı bilmiyorum ama lise aşklarımızı anlatamaya başlamıştık. Diğerleri anlatırken ben Umay’a bakıp gülüyordum. Liseyi de birlikte okumuştuk ve aşırı komik anılarımız vardı. Sıra Umay’a gelince anlatmaya başladı. “Lise de bir çocukla çıkmıştım baya yakışıklı bir çocuktu,” dediğinde Turan’ın tek kaşı kalkmıştı. Ben gülmemeye çalışıyordum. Umay da fark etmişti ama bozuntuya vermeden anlatmaya devam etti. “Bu çocuk bir gün geldi çıkma teklifi etti sınıfın ortasında biz de Piraye ile o gelmeden önce dedikodusunu yapıyorduk, övüyorduk onu. Bu gelince ben şaşkınca ona bakmaya başladım. Piraye beni dürtmeseydi kabul etmezdim sanırım,” dediğinde Turan bana bakıp “İyi halt yedin dürterek,” dedi sinirle. Biz gülüyorduk ama Turan sinirliydi. Ben de “Senin gibi birini bulacağını bilseydim dürter miydim ayıp ediyorsun,” dediğimde güldü o da. Umay anlatırken bazen sinirleniyor bazen de kıskanıyordu. Umay da damarına basmak için abartıyordu. Umay bitirince Dilan “Abla bu kadar övdün merak ettik şimdi tipini,” dediğinde Turan kafasına vurarak “Merak etme sen ben daha yakışıklıyımdır,” dediğinde artık gülmekten karnımıza kramplar giriyordu. Umay “Valla vatan gözlümden daha yakışıklısı yoktur,” dediğinde Turan gülümsemişti. Umay’dan sonra Dilan bana dönerek “Ee Piraye abla senin yok mu?” diye sorunca Umay direk “Olmaz olur mu hem de dört seneyi birlikte geçirdiği biri var,” dedi. Ona bakarak “Dört sene dediğinin iki senesi sadece ben seviyordum son iki sene o beni sevdi,” dedim. Umay bana hak verdikten sonra Emir “Neden ayrıldınız farklı şehirlerde mi üniversite kazandınız?” diye sorunca başımı olumsuz anlamda salladım. “O da Ankara’da okuyordu sonradan gitti ama bizim ayrılma sebebimizle alakası yok onun,” dedim. Umay gülerek “Evet yok çocuk son sene gelip ‘Senin sevgili olmaktansa yakın arkadaş olmayı tercih ederim’ deyip ayrıldı,” dediğinde herkes şokla bakarken biz gülüyorduk. O zamanda üzülmemiştim bu olaya şimdi de üzülmüyordum. Bunun üzerine Kübra “Yakın arkadaş kalmadınız değil mi?” diye sorunca başımı olumsuz anlamda salladım. Böyle böyle bol gülmeli bir sohbeti geride bıraktık. Birlikte kalktığımızda Turan bize “Siz Emir ile gitseniz ben de sevgilimle baş başa kalsam olmaz mı?” diye sorunca içimdeki şeytan her ne kadar olmaz dese de kabul etmiştik. Umay, Turan’ın arabasına binince bizim araba bana kalmıştı. Emir kendi arabası ile gelmediği için onlar da bizimle geliyordu. Arabaya bindiğimizde ilk Dilan’ı bırakacaktık en yakın ev onundu. Arabayı hareket ettirdiğimde Kübra abisine bakıp “Abi bugün Dilan abla ile kalsam sorun olur mu?” diye sormuştu. Emir “Babama sor abiciğim ben bir şey diyemem,” dedi. Abisi olarak ona karışabilirdi ama karışmıyordu. Kübra babasından izini alınca onları eve bıraktım. Araba da Emir ile baş başa kalmıştık. Stres olmam gerekirken rahattım ama Emir iyi gözükmüyordu. Ona bakıp “Hayırdır bir sorun mu var?” diye sorduğumda bana baktı uzunca sonra konuştu. “Eve girmek istemiyorum,” dediğinde anlamaz bakışlar ile ona bakıyordum. Ben sormadan anlatmaya başladı. “Annemle babam boşandıklarında ben küçüktüm sonrasında babam tekrar evlendi annem de ona çok aşıktı dayanamadı hastaydı zaten,” dediğinde başımı salladım. Sonra o devam etti. “Annem öldüğünde babam yanına aldı beni ama üvey annem beni hiç sevmedi. Babamda göstermezdi sevgisini zaten yalnız büyüdüm anlayacağın,” dedi. Şimdi anlıyordum onu az da olsa. Ben derin bir nefes aldığımda bana baktı “Sana bir şey sorabilir miyim?” dediğinde başımı salladım. “Sen ben seviyorsun öyle değil mi?” diye sormuştu. Bana kal gelmişti. Kendime gelip “Nereden çıkarıyorsun onu?” diye sorduğumda bana “Bunu seni aşağılamak için söylemedim beni yanlış anlama ama sevme beni. Bak zor olur senin için beni sevmek acı verir sana,” dediğinde kaçmadan “Neden öyle dedin ki? Seni sevmek neden acı versin. Bu hayatta birini sevmek sana acı vermez aksine seni mutlu eder. Karşılıksız olursa zor olur ama sevmek güzeldir, “ dediğimde arabayı bir kenara çekmiştim. O derin bir nefes aldı ve “Bak Piraye birini sevmek güzel bir duygu biliyorum ama karşındakinin kalbi doluysa olmaz o ilişki üzülürsün. Ben hiçbir kadının annem gibi olmasını istemiyorum,” dedi. “Ne demek istiyorsun?” diye sorunca karşıya bakan yüzü bana döndü “Uzak dur benden bağlanma bana seni sevmeyen birine bağlanma,” dediğinde gözlerim dolmuştu ama bir damla yaş akmamıştı. “Peki nasıl istersen öyle yaparım uzak dururum,” dedim. Sonra arabayı çalıştırdım bir müddet sonra Emir “Piraye bak ben özür dilerim seni üzmek istemediğim için diyorum bunları,” dediğinde sakin kalmaya çalışarak “Özür dileme artık gerçekten ben anlayabiliyorum. Kimin neyi ne için yaptığını. Senin kalbinde biri var ve sen onu istiyorsun. Onu severken de birinin seni sevmesini istemiyorsun,” dediğimde başını salladı. Bu sırada gelmiştik evlerinin oraya bana bakıp teşekkür ettikten sonra indi arabadan bende beklemeden arabayı sürmeye başladım. Bir hafta önce yaptığımız o konuşma beni mutlu ederken şimdiki konuşma üzüyordu. Acıya alışkındım birilerini kaybetmeye de. Buna da alışırdım evvelAllah. Evin önüne geldiğimde bahçenin ışığı dikkatimi çekti. Bizimkiler bahçedeydi büyük ihtimalle. Eve girmeden arka bahçeye geçtim. Umay çoktan gelmişti eve ben geç kalmıştım. Abim beni görür görmez “Nerede kaldın?” diye sordu. Ne diyecektim şimdi ki ben abi çok sevgili askerinle konuşma yapıyorduk mu? Tabi ki de hayır “Kızlarla sohbet ettik abi de arabada o yüzden geç kaldım,” dedim yalan söyleyerek. Abim gülerek “Kızların konuşmasını çeken Emir’e saygılarımı iletiyorum,” dediğinde gülümsedim. Acılarımı içimde yaşayıp yüzüme vurmamaya alışmıştım. Konuşmanın ardından gidip abimin yanına oturdum. Bir müddet sohbet ettikten sonra odalara çekilmiştik. Odaya geçtiğimde üzerimi değişip yatağa oturdum. Uyuyabileceğimi sanmıyordum o yüzden camın önüne oturup dışarıyı izledim. Hayatımdaki kayıpları düşündüm ve günü böylelikle bitirdim. Yarın yeni bir gündü ve bakalım ne olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT FARKLI HAYAT
Teen Fiction2 Asker, Savcı ve Doktor Birbirinden farklı dört hayatın hikayesi.