ALPARSLAN’IN ANLATIMINDAN;
Piraye canımın içi şuan içeride canıyla mücadele ediyordu. Bunun sorumlusu kimdi? Onu oraya götüren bende mi yoksa masanın altına bombayı yerleştiren de mi? En büyük hata bendeydi ne diye getirmiştim ki onu oraya. Bunu düşünürken yanıma Umay geldi. “Alparslan abi iyi misin?” diye sordu. Sorduğu sorunun cevabını kendi de biliyordu aslında ama soruyordu. Cevap vermedim o da sorgulamadı.
Yoğun bakımın önünde saatlerdir duruyorduk. Hiçbir hareket yoktu öylece yatıyordu. Yavuz kontrole geldiğinde karşısına dikildim. Ben sormadan konuşmaya başladı. “Durumunda herhangi bir değişim yok,” dedi. Derin bir nefes aldım “Emir Yüzbaşının durumundan haberin var mı?” diye sorduğumda “Durumu gayet iyi normal odaya alındı,” dedi. Başımı salladıktan sonra “Piraye’nin yanına girebilir miyiz?” diye sordum. “Girebilirsiniz,” dediğinde başımı salladım.
Pamir de yanımdaydı bu sırada. Biz birbirimize bakıyorduk kim girsin diye. Bu sırada Yavuz “İkiniz de birlikte girin,” dedi. Başımızı sallayıp hazırlandık. Yanına girdiğimizde soluk bir yüz ile karşımızda yatıyordu kardeşimiz. Kolunda sargı vardı. Yanına yaklaştığımızda önce Pamir konuştu “Güzelim uyan hadi dinlenmişsindir,” dedi önce sonra bana bakıp “Dinlenmiştir değil mi?” diye sordu. Başımı sallayıp onu onayladıktan sonra “Dinlenmiştir tabi ki hem o çok uyumayı sevmez,” dedim. Yanına gittiğimde bir elini ben diğer elini Pamir tuttu. Elini öperken Pamir “Şuri aç şimdi gözlerini lütfen sen bizim ağlamamıza çok kızardın aç gözlerini de kız bize,” dedi. Pamir gözümün içine baktı ve “Abi bir şey desene biriciğine uyansın ikizini yalnız bırakmasın seni yalnız bırakmasın,” dedi. “Uyanacak o, bizi bırakmaz,” diyebildim sadece.
Benim yerime Pamir konuşuyordu zaten. Benim tek yaptığım şey elini tutup öpmekti. Pamir sargıda olan kolunu tutuyordu. Bir müddet daha öylece durduktan sonra bir hemşire çıkmamız gerektiğini söyledi. Onu onayladıktan sonra önce Pamir ardından ben anlından öptükten sonra çıktık yoğun bakımdan.
Kapının önüne geldiğimde Umay yanıma geldi. Onu es geçerek etrafa bakmaya başladım. Eftelya köşede oturmuş ağlıyor. Timin yarısı burada diğer yarısı da tahminimce Emir’in yanındaydı. Akın, Dilan onlarda bir köşede duruyordu. Hümeyra, Pamir’in yanında Sare de Vera ile durmuş bana bakıyorlardı. Maskeyi çıkartıp bir yere fırlattıktan sonra time “Benimle gelin,” dedim. Sare de bizim time geçmişti. Cezamızdan dolayı henüz kesinleşmemişti ama o da bizim timdendi.
Timin yarısını arkama alarak Emir’in odasının önüne geldim. Tuğgenerale selam verdikten sonra odaya giriş yaptım. Herkes hazır ol pozisyonuna geçerken yüz ifademi hiç bozmadan “Geçmiş olsun Emir,” dedim. “Sağ olun komutanım,” dedikten sonra time bakıp “Meteler timi hazırlanın oraya o bombayı koyanı bulmaya gidiyoruz,” dedim. Hepsi bir ağızdan “EMREDERSİNİZ KOMUTANIM,” dediğinde kapı açıldı. İçeri tuğgeneral girdiğinde tam itiraz edecek diye beklerken “Özel görev olarak gideceksiniz. Cezanız şimdilik ertelendi. Emir Yüzbaşı burada dinleniyor olacak,” dediğinde bu sefer bende dahil olmak üzere “EMREDERSİNİZ KOMUTANIM,” diye bağırdık.
“Akın gitmeden önce şu içeriden tek başına çıkarılan kız çocuğunu araştır orada ne işi varmış öğren,” dedi. Akın onu onayladıktan sonra odadan çıktık. Karargaha gider gitmez hazırlanıp operasyon detaylarını görüşmeye başladık. Biz konuşurken Akın da gidip kız çocuğunu araştırıyordu.
Turan “Komutanım isterseniz siz burada kalın,” dediğinde ona “Hayır o şerefsizleri kendi ellerimle geberteceğim,” dedim. Kimseden ses çıkmayınca önüme döndüm. “Kamp alanının 35 kilometre gerisinde ineceğiz helikopterden,” dedim. Bu sırada Akın da gelmişti. Sare “Gideceğimiz kamp her taraftan korunuyor fakat tek bir yerde üstün koruma yok,” dediğinde Akın “Korunmama sebebi ne?” diye sordu. Sare “Emin değilim fakat mayın tarlası olabilir bu nedenle korumayı az yapmışlardır,” dedi. “Tahminimizce kaç mayın vardır?” diye sorunca Tarık dikkatlice baktı. “15-20 metrekare bir alan tahminimce,” dedi. “Kimseye fark ettirmeden oradan girebilir miyiz?” diye sorduğumda Turan “Riskli olur yanlış bir adımda hepimiz havaya uçarız,” dediğinde herkes onu onaylamıştı. Ben hariç.
Benim kararlılığımı gören Tarık “Yavaş olur fakat mayınları infaz ederek oraya girebiliriz,” dediğinde onu onayladım. Akın “Benim anlamadığım nokta her yerde adamlar varken neden orası mayınla döşeli?” diye sorunca Turan “Orada bir şey gizliyor olmaları lazım,” dediğinde Melih onu onaylayıp “Evet sadece bir odanın girişi orası ve içeride tahminimce operasyon adımları ve önemli dosyalar saklanıyor,” dedi. “O zaman oradan giriş yapıyoruz ve önce oradaki bilgileri buraya aktarıyoruz. Sonra ileriye gidip elebaşlarını yakalıyoruz,” dediğimde herkes beni onayladı. “Şimdi herkes gidip dinlensin yarın sabah 06.00 da yola çıkıyoruz,” dedikten sonra herkes “EMREDERSİNİZ KOMUTANIM,” dediler ve odadan çıktım.
Tuğgenerale operasyon detaylarını geçtikten sonra üzerimi değiştirmeden hastaneye geçtim. Yoğun bakımın önüne geldiğimde benden önce gelen bir adet Sare görmüştüm. Kalabalığın çoğu dağılmıştı. Şuan sadece Umay, Pamir, Sare, Akın, Eftelya ve ben kalmıştık. Pamir’e “Durumu nasıl?” diye sordum. “Aynı,” dedikten sonra derin nefes aldım. “Sare, Akın eve gidin dinlenin,” dedim. Konuşmalarına izin vermeden “Eftelya ve Umay sizde gidiyorsunuz,” dedim. Umay “Yarın sabah göreve gidiyormuşsunuz abi git eve dinlen,” dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. “Kardeşim iyileşmeden bana dinlenmek yok,” dediğimde Akın ve Sare aynı anda “Bizdi gitmiyoruz,” dedi.
Ne desem gitmeyeceklerini bildiğim için “Binbaşı Akın ve Yüzbaşı Sare eve gidip dinleniyorsunuz komutanınız olarak bu bir emirdir,” dedim. Onlar beni mecbur onaylayıp giderken Umay ve Eftelya da gitmişti. Pamir ve ben tek kalmıştık. Ben bir yere otururken Pamir yanıma oturdu. Karşı duvara bakıyorduk ikimizde.
Ben “Hatırlıyor musun lisede hasta olmuştu yine bir ay boyunca hastanede kalmıştı,” dediğimde başını salladı. “Hatırlıyorum, okula gitmemek için Umay ile gidip hastalanmıştık onunla hastanede kalmıştık,” dediğinde zorla gülümsedim. “Ne kadar korkmuştum biliyor musun ikinize bir şey olacak diye. Canımdan can gitmişti,” dediğimde Pamir “O yüzden mi hastaneden çıkar çıkmaz benim yerime Piraye’nin istediklerini yapmıştın,” dediğinde daha derin gülümsedim “O benim prensesim. Herhalde senin değil de onun dediklerini yapacağım,” dediğimde Pamir “Uyansın benim hiçbir dediğimi yapmasan da olur,” dedi. Ona bakıp “O uyandığında ben yanınızda olamazsam ona bu mektubu ver,” dedim cebimden bir mektup çıkartarak. Pamir “Ne diyorsun abi gideceksin Piraye’mize bunu yapanı geberteceksin ve geri geleceksin,” dediğinde “İnşallah kardeşim ama sen dediğimi unutma,” dedim. Başını salladıktan sonra ikimizde sustuk. Saatlerce sustuk.
Bu sırada Pamir omuzumda uyumuştu bende düşünmüştüm. Hayatımı kardeşlerimi sevdiklerimi her şeyi. Saat yola çıkma zamanına yaklaşırken bir hemşire gelmişti. Ondan zor da olsa izin alarak Piraye’nin yanına girdim. Onunla biraz konuştuktan sonra anlından öptüm ve odadan çıktım. Pamir ben odadan çıktığımda uyanmıştı. Ona bakıp “Benim gitme vaktim geldi. Buralar sana emanet,” dedim ve hastaneden ayrıldım.
Karargaha geldiğimde herkes hazır bir şekilde beni bekliyordu. Son kontrolleri yaptıktan sonra tuğgeneral gelip her daim yaptığı uyarıları yaptı. Onu onayladıktan sonra helikoptere bindik. Yolculuk boyunca planı kontrol etmiştik. Yolculuk biraz uzun sürecekti fakat en sonunda gidip o itler öldürebilecektik. Saatler süren yolculuğun sonuna yaklaşırken time “Yaralanan olmayacak, şehit olan olmayacak,” dedim. Herkes “EMREDERSİNİZ KOMUTANIM,” dediler. “Meteler timi görev başlıyor hazırlanın,” dedim. Herkes hazırlanırken helikopter inişe geçti. Meteler timi bütün heybeti ile helikopterden inip kamp alanına doğru ilerlemeye başladı. Çok da uzun olmayan ilerlemenin sonucunda Tarık bizi durdurdu. “Mayınlar buradan başlıyor tahminimizden daha çok döşemişler,” dediğinde ağzımdan bir küfür kaçırdım.
Planda küçük bir değiştirme olacaktı. “Tarık sen bize yolu açacaksın bizde seni koruyacağız,” dediğimde herkes onayladı. “Herkes silahına susturucu taksın yerimizi belli etmeyeceğiz,” dediğinde herkes beni tekrardan onayladı. Tarık önden giderken bizde peşinden bizi fark eden adamları indire indire gidiyorduk. Aşırı yavaş ilerliyorduk ama sonucu iyi olacaksa bu hiç sorun değildi.
Biz bugün burada o bombayı oraya yerleştirmesi için emir veren şerefsizi bulup geberteceğiz. Benim canımın içini o hale sokanı gebertmek uğruna canımdan bile vazgeçerdim. Kendi canımı yok sayarım da onu yaşamasına izin vermem. O şerefsiz bugün burada geberecek. O yaşarken bize nefes almak haramdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT FARKLI HAYAT
Teen Fiction2 Asker, Savcı ve Doktor Birbirinden farklı dört hayatın hikayesi.