Nefes aldıkça içime giren hava ciğerlerimi yakıyordu. Koşuyordum. Daha da hızlanmıştım. Yanımda ilacım var mıydı bilmiyordum bile. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Öylece kapıda kalmıştım. O pisliğin karşısında... Düne kadar beni seven adamın karşısında... Bana gülümserken ne kadar hoştu fakat bir başkasına gülümsemesi... Birden başım döndü, gözlerim karardı. Ne düşüneceğimi bilmiyordum bile. Karşımdan gelen arabanın farları gözümü alıyordu. Gözlerimi elimle kapattım ve hızımı yavaşlattım. Solunumum çok hızlıydı. Araba yanıma geldi ve yanımda durdu. Kapı sesini duydum. Gözlerimi açamıyordum. Tam düşecektim ki o sırada elimin üstüne kayan el gözlerimi açmama yardım etti ve diğer kolu sırtıma kaydı. Kimdi bu diye düşünüyordum kendi kendime. Beni zar zor yürüterek arabaya bindirdi. Ne oluyor diye düşündüm. Arabaya bindiğimizde yanımdaki ses sürekli adımı sayıklıyor beni kendime getirmeye çalışıyordu. Gözlerimi daha fazla açarak sesin geldiği yöne baktım. Koray'dı. Yanımdaki Koray'dı. Arabası ne zaman gelmişti? Kendime geldiğimi görünce bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Koray ''Merve sen iyi değilsin. N'oldu naptı o sana?'' diye sordu. ''Koray'' diyebildim sessizce. ''Lütfen konuşmayalım. O konu hakkında.'' Başıyla onayladı. Kötü görünüyor olmalıydım. Saçlarım ıslanmıştı. Gözlerimde şişmiş olmalıydı. Gözlerimi kapattım fakat uyuyamıyordum. Gözlerim yanıyordu.
Kendime geldiğimde Koray beni arabadan indirmiş eve taşıyordu. Anahtarı montumun cebinden çıkararak Koray'a uzattım. Koray bir bacağıyla beni dengeledi ve kapıyı açtı. Evin sıcaklığı yüzüme vururken Koray beni odama götürmüş ve yatağıma yatırmıştı. Çantamı ve montumu çıkarıp çalışma masamın önünde duran sandalyeye koydum. Banyoya girip yüzüme soğuk su çarptıktan sonra aynada kendimi gördüm. Gözlerim altı şişmiş mor halkalar olmuştu. Solunumum arabada yavaş yavaş normale dönmüştü. Banyodan çıktım ve salona doğru yavaşça yürümeye başladım. Koray mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Kumandaya uzanıp kanalları gezmeye başladım. Sanki her şey üstüme üstüme geliyordu. Duvarlar üzerime üzerime yürüyordu. Koray'ın yanına gitmek için ayağa kalktığımda kendimi halsiz hissetmiştim. Mutfağa girdiğimde ''Koray'' dedim çıkarmaya çalıştığım sesimle. ''Beni nasıl buldun?'' diye sordum. Koray ''Senin orda ne işin vardı? Beraber gidebilirdik. Sana gitmemeni istediğimi söylemiştim.'' dedi. Evet haklıydı. Benim yalnız gitmemi istemiyordu. Birlikte kuzen olduğumuzu açıklayabilirdik. Fakat olmadı işte. Koray uyurken bekleyememiştim. Bunun olabileceğini düşünememiştim. Meriç'ten en fazla içmesini bekliyordum. Benim yerime başkasını koymasını değil... Yoksa Meriç'i yanlış mı tanımıştım?Ben bunları düşünürken Koray yanımda belirmişti. Başımı ellerinin arasına aldı ve parmaklarıyla benden bağımsız hareket eden gözyaşlarımı sildi. Sildi silmesine fakat işe yaramıyordu. Yerine yenileri geliyordu. ''Şş'' dedi. ''Ağlama artık. Ben bozdum ben düzelticem. Sen takma kafana.'' diye devam etti. Ona şaşkın gözlerle bakmıştım. Ne dediğini anlamaya çalışıyordum. ''Düzeltemessin Koray. Ama olsun düşündüğün için sağol kuzen.'' diyebildim sadece. Başımı ellerinden kurtardım ve odama gittim. Yavaşça... Kapıyı arkamdan sessiz bir şekilde kapattım. Sadece uyumak istiyordum fakat onu bile doğru düzgün yapamıyordum. Başımı yastığa gömdüm ve sessizce ağlamaya başladım. İçimde korkunç ama masum, gürültülü ama sessiz çığlıklar kopuyordu. Kalbim yanına git boynuna atla ve bir daha bırakma diyor fakat gördüğüm manzara karşısında yerimde kalmaya devam ediyordum. Neler oluyordu? İlk kez böyle bir şey yaşıyordum. Ağlayışlarım devam ederken kapı açıldı ve içeri Koray girdi. Elini saçlarıma götürdü ve ''Hadi prenses kalk artık. Senin için bir şeyler hazırladım.'' dedi. Yemek istemiyordum. Başımı yastıktan kaldırmadan hayır anlamında salladım. Koray iç geçirdi. ''Zorlaştırmak zorunda mısın?'' dedi ve bir eli sırtıma bir eli dizlerimin altına kaydı. Koray buydu. Küçükken de istediğini yapardı. Ve sonunda hep beni mutlu eder güldürmeyi başarırdı. O sırada gelen telefonla irkildim. Koray'ın kollarından kurtuldum ve telefona bakmasını istedim. Bende mutfağa doğru ilerliyordum. Koray telefonu açtı ve konuşmaya başladı. Biraz karşı tarafı dinledi ve hiçbir şey söylemeden kapattı. ''Merve sana bir şey söyleyeceğim ama izin verirsen?'' dedi. Neye izin verecektim ki? Başımı evet anlamında salladım. ''Beni senin okuluna aldırmışlar.'' dedi. Şoka girmiştim. Bu nasıl olabilirdi? ''Teyzem hem sana yardımcı olmamı hem de burdaki eğitimin daha iyi olduğu için kaydımı aldırdıklarını söyledi.'' diye devam etti. Hayır diye haykırdım içimden. Koray sadece 15 günlüğüne gelmişti ve yanlış anlaşılmayla hayatım kararmıştı. Onu suçlayamayıyordum. Burada kaldığını düşünemiyordum. ''Merak etme ben kendime ev tutarım kuzen.'' dedi göz kırparken gülümsemeye çalışarak. ''Burada kalabilirsin sorun değil.'' dedim. Ne de olsa beni kurtarmıştı. Beni bugün ölümden kurtarmıştı. Ağlamaktan ölüyordum neredeyse. ''Koray ben odamda ders çalışacağım.'' dedim ve oturduğum yerden kalkarak odama gittim. Masama oturdum ve bir matematik kitabı çıkardım. Önümüzdeki yıl lise 4 olacaktım nasıl olsa. Üniversite sınavına girecektim. Çalışmaya şimdiden başlamalıyım diye düşündüm. Ben sayısalcıydım. Hayatım boyunca hep genel cerrah olmanın hayalini kurmuştum. Bu hayalimi gerçekleştirmek için çalışmalıydım değil mi? Matematik kitabından en sevdiğim yeri açtım ve çözmeye başladım. Sorular çok kolaydı. O sırada kapı sesi duydum. Sanırım Koray gitmişti. Odamdan dışarı çıktım ve tüm evi gezdim. Evet Koray evde değildi. Dışarı gezmeye çıkmıştır diye düşündüm ve matematik kitabımın başına geri döndüm. Telefonum çaldı ve dikkatimi telefonuma vererek açtım. Arayan Aslı'ydı. ''Canım nasılsın?'' diye sordu. ''İyi sen?'' dedim yalan söylerken. Arkadaşıma ilk kez yalan söylemiştim. Karşı taraftan çok yüksek müzik sesi geliyordu. ''Neredesin?'' diye sordum. ''Buluşalım mı?'' diye sordu. Soruya soruyla karşılık vermişti. Ona hayır anlamında bir şeyler geveledim. Daha sonra telefonu kapattım ve matematik kitabıma geri döndüm. Neden buluşmak istedi ki bu saatte? diye düşünürken mesaj geldi. Mesaj Aslı'dan gelmişti. Hemen açtım ve okudum. ''Seni aramamı ve buluşalım mı diye sormamı Meriç istedi tatlım. Çok kötü durumda. Dorukla alkolik olucak diye korkuyoruz. Seni çok özlemiş durumda.''' yazmıştı. Okuduklarıma bir an inanamamıştım. Meriç beni mi özlemişti? Fakat hiçte öyle demiyordu karşılaştığım görüntü. Bir an artık Meriç'i istemiyorum diye geçirdim içimden. Bana bugün ne kadar zarar verdiğini biliyor muydu acaba? Ona hala kızgındm. Hatta ondan nefret etmem gerekirdi. Fakat yapamıyordum. Olmuyordu işte.