Bir çift kahverengi göz bana bakıyordu. Gölzerinde kızgınlık vardı. Gelen Meriç'ti. Her şey bu kadar mükkemmel gidiyorken bu olamazdı, olmamalıydı. Koray'a doğru eğiliyordum ki bir yumruk daha savruldu. Koray'ın çoktan burnu kanamıştı bile. Meriç her şeyi yanlış anlamış açıklama fırsatı bile vermemişti bana. Çok sinirliydi. Meriç'e doğru eğildim ve kendime doğru çekmeye çalıştım. Fakat yapamıyordum. Meriç hiç durmadan yumruklar savuruyordu. Koray neye uğradığını şaşırmış afallamıştı. Kendine geldiği anda Koray'da vurmaya başlamıştı. Beni dinlemiyorlardı. Birbirlerine girmişlerdi. Koray'ı çekmeye çalıştım fakat Koray'da aynı durumdaydı. ''YETER!!!'' diye bağırdığımda ikiside bana bakmış şaşırmışlardı. Meriç o sinirle bana bakmadan kapıyı çarparak çıkmıştı. Koray sinirinden duramıyor oraya buraya saldırıyordu. Burnuna bakmak için yanına gittim ve yavaşça dokundum. Dokunduğum anda 'Ah' diye bağırdı. ''Kimdi o yabani? Ne işin var kızım senin o tiplerle.'' Kuzenimde Meriç'i onaylamamıştı. Meriç'i kaybedebiliridim şu anda. Bir yanda ailem bir yanda Meriç vardı. Koray'ı kolundan tuttum ve koltuğa oturttum. Pansuman için gerekli malzemeleri çıkardıktan sonra yanına oturdum ve burnuna bakmaya başladım. Baya kanamıştı. Tekrar ve daha sinirli bir şekilde '' Merve kimdi o? Neyin oluyorda dalıyor böyle? Neişin var kızım bununla?'' diye sordu. Koray'ın burnuna pansuman yaparken ona Meriç'in kim olduğunu izah etmeye çalıştım. Koray Meriç'in benim sevgilim olduğunu, annemlerle aramızda geçenleri öğrendiğinde oldukça şaşırmış ve bana kızmıştı. Ben her şeyi anlattığımda Koray'ın pansumanı bitmiş beni kolunun altına almış ''Benim küçüğüm ne zaman büyüdü de aşık oldu??'' diye mırıldandı. Ben her zaman Koray'ın oyun arkadaşı, küçüğü olmuştum. Ben hala Koray'a kızgındım. ''Koray seni pıçahlıycam. Tişörtün yokken kapıya mı çıkılır mal!! Senin sevgilin aynı durumda olsa ve sen Meriç'in yerinde olsan ne yapardın?'' diye sordum. Halimi anlamasını istiyordum. Koray garip bir surat ifadesine bürünmüştü. Daha sonra mutfakta yemek olduğunu hatırlayıp koşarak mutfağa gittim. Neyse ki yemek yanmamıştı. Koray sonunda tişörtünü giymişti. Hemen yemeğimizi yedikten sonra bulaşıkları Koray'la brlikte çabucak hallettik. Koray duşa girmişti ki banada Meriç'le konuşma fırsatı doğmuştu. Telefonumu aldım ve Meriç'in numarasını tuşladım. Açmıyordu. Bir kez daha... Bir kez daha... Fakat açan yoktu telefonu. İçimden kendimi suçlamaya başlamıştım. Aklıma Doruk gelmişti. Belki Doruk'un yanında olabilirdi. Telfonumdan Doruk'un numarasını buldum ve ara tuşuna bastım. Çalıyordu... Bir umut açar dedim kendi kendime. Fakat sonuç meşgule attı. Kesin Meriç yanındaydı. Meriç'in yanındayken açamıyordu. Bir kez daha aradım. Yine meşgule attı. Yüzsüz gibi bir daha aradım. Açmıyorlardı işte. Bitmişti her şey. Hayatım bitmişti. Meriç'i en kısa zamanda görmem gerekiyordu. Sesini duysam da yeterdi bana. Doruk sevgilisinin telefonlarını meşgule atamazdı değil mi? Hemen Aslı'yı aradım. Sanki aramamı bekliyormuş gibi anında açtı. ''Alo?'' diyebildim sadece. Aslı şaşkınca ''Neyin var tatlım?'' dedi. Sesim boğu çıkıyordu. Ağlamaya başlamıştım. ''Aslı senden bir şey isteyebilir miyim?'' diyebildim kesik kesik. ''Tabi ki. Neyin var canım sesin ço kötü geliyor. Yanına gelmemi istermisin?'' diye sordu. ''Yok canım sağol. Yarın anlatırım her şeyi. Doruk'u arayıp Meriç yanındamı öğrenebilirmisin?'' dedim açıkça. Olumlu anlamda cevap verince telefonu kapattım ve ondan haber beklemeye başladım. Koray hala çıkmamıştı. Bu benim için iyi bir şeydi. Odamda olduğum için rahat davranabilirdim. Başımı yastığa gömdüm ve öylece ağladım. Sessizce... 5 dakika sonra Aslı aramıştı. Hiç bekletmeden açtım. ''Aslı öğrendin mi?'' dedim sessizce. Koray her an çıkabilirdi. ''Meriç yanındaymış. Senin telefonlarını açtırmıyormuş.'' dedi. ''Meriç..'' dedim. ''Nasılmış?'' diyebildim kısık bir sesle. Aslı ''Berbatmış. Hiç durmadan içiyormuş. Doruk alkolik olucak diye endişeleniyor. '' dedi. Alkolik olacak kadar mı içiyormuş diye geçirdim içimden. ''Nerdelermiş?'' diye sordum. ''Meriç bara gitmiş. Doruk'ta yanındaymış.'' dedi. Teşekkür ederek telefonu kapattım. Koray kapıyı tıklattı. ''Gelebilirmiyim küçüğüm?''diye sordu. Ses çıkaramamıştım. Durumumu anlamış olacak ki kapıyı açtı ve yatağımın ucuna oturdu. Saçlarımı okşamaya başlamış ve ona bakmamı sağlamıştı. ''Meriç mi? Telefonlarını mı açmıyor?'' dedi. Evet anlamında başımı salladım. ''Gidip konuşmamı ister misin?'' diye sordu. Hayır anlamında başımı salladım. Ben konuşmayı deneyecektim. Yarın okula gelirdi değil mi? Kimi kandırıyordum ki ben. Benim olduğum yere gelmezdi. Hele de yarın asla. Gelse bile konuşamazdık ki... Bitmiştim ben. Nasıl dayanabilirdim yokluğuna?? Alışmıştım ben ona, sevgisine, sıcaklığına, gülümsemesine, öpmesine bile alışmıştım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey hissediyordum. Hayatımda ilk defa böyle yıkılıyordum. Koray beni yatağımdan kaldırdı ve kolunun altına aldı. ''Bende aynı durumdayım.''dedi. ''Nasıl yani?'' dedim şaşkınca. ''Bende aynıyım. Sevgilimden ayrıldım. Sap gibi dolanıyorum.'' dedi. İki aşık aynı evde... Kafayı yerdik herhalde. ''Sen nasıl unuttun? Takmıyormuş gibisin. Hani şu sevgilimiz olmadığı zaman beraber eğlenirdik avm'lerde falan. O zamanlarda ki gibisin.'' dedim. İç geçirdi ve elimden tuttu. Salona doğru götürüyordu beni. ''Hadi birlikte film seçelim küçük'' dedi. 'İzmirdeki gibi korkunç şeyler izleyip sonrada korkalım.'' diye devam etti. Evet küçükken korkunç şeyler izleyip geceleri korkardık. Bunu yapmayı çok severdik çocukken. Ben veya Koray üzgün olduğumuzda da bunu yapardık. Ve Koray neşemi yerine getirmek için aynı şeyi yapıyordu. Koray birlikte filmimizi seçmiştik. Ben aşk filmi istemiştim. Neredeyse ilk kez aşk filmi izleyecektim. Koray bu isteğimi duyduğumda şaşırmış ve izin vermemişti. Dabbe izleyecektik. Koray tekrar elimden tuttu ve mutfağa gittik. Mısır patlatıyorduk birlikte. Mısırları bir kaba koyduk ve koltuğa bağdaş kurarak oturdum. Mısır tabağını da kucağıma aldım. Somuratarak sadece mısırımı yiyordum. Filmi izlediğim yoktu. Biraz zaman geçti. Başımın düştüğünü hissettim. Başım Koray'ın omzuna düşmüştü. Koray'ın bir kolu sırtıma bir koluda dizimin altına kaydı. Havalandığımı hissettim. Kollarımı boynuna doladım ve ''Meriç...'' diyebildim mırıltılar halinde. Canım acıyordu hemde hiç olmadığı kadar çok. Sırtımda yumuşak zemini hissedince iyice mayışmıştım.