"Kim bu sürtük?" diye tekrarladığımda kız "Meriç seviyen ne zaman bu kadar düştü?" dedi. Kızın elimde kalması an meselesiydi. ''Sen çok yanlış yere gelmişsin. Senin gibi sürtükler okulda değil başka yerde yetiştiriliyor!'' dedim bağırarak. Kız şaşkın gözlerle bana bakarken Meriç "Melis benim için tek gecelikti. O da gidiyordu zaten." dedi imalı bir sesle. Kız "Melis mi?Benim adım Sude!" dedi sinirli bir sesle ve bahçeye ilerlemeye başladı. Merdivenlerden çıkarken birinin elimi tutmasıyla irkildim ve arkama dönerek baktım. ''Efendim Meriç?'' dedim sinirli bir sesle. Gerçekten sinirlenmiştim. O kızı gördüğüm anda ve yaptıklarına karşı sinirlenmiştim. ''Hasretine dayanamayıp okula kadar gelmişler!'' diye devam ettim Meriç'in elinden elimi çekerken. Merdivenlerden çıktığımda hızla tuvalete gittim ve kapıyı kapattım. Bir şeyleri yıkıp kırmaya ihtiyacım vardı yoksa ağlayabilirdim. Fakat ben ağlamak istemiyordum. Hızla suyu açtım ve elime doldurup yüzüme çarptım. Soğuk su iyi gelebiliyordu bazen. Fakat bu sefer işe yaramamıştı. İlk kez birini bu kadar çok kıskanıyordum. Neydi bu şimdi? Hayatımda hiç kıskanmadığım kadar kıskanmak... Hiç kimseyi bu kadar çok sevmemiş, sahiplenmemiştim.
Başımı kaldırdığımda yüzümden akan su damlacıklarını izledim. Durdum ve düşündüm... Fakat aklıma mantıklı bir şey gelmiyordu. Yanağıma hücum eden sıcak sıvıyı elimin tersiyle sildim ve hızla sınıfa gittim. Tüm sıralar doluydu fakat Meriç'in yanı boştu. Çaresizce o yöne doğru ilerlerken oturmam için kalktı ve ben yerime geçtim. Ben defterlerimi çıkarırken Meriç'in bakışlarının ağırlığını üzerimde hissedebiliyordum. Kalemliğimden kalem çıkarırken açtığım kitaba baktım. Fizik kitabıydı. Yüzümü buruşturarak kitaba baktım ve herhangi bir sayfayı açtım. ''Kıskandın mı?'' dedi Meriç. Tabi kıskanmıştım yoksa neden bu kadar bozulabilirdim ki. ''Yoo hiç kıskanmadım zaten(!)'' dedim sitemli bir sesle. Göz ucuyla Meriç'e baktığımda yüzünde yarım bir gülümseme vardı. Gözlerimi kitaba çevirdiğimde Meriç ellerini saçlarıma götürdü ve burnunu saçlarıma bastırıp kokumu içine çekti. Tepki vermezken sınıfa öğretmenin geldiğini fark ettim. Kendimi geri çekerken Meriç kendini toparladı ve önüne kitabı çıkardı. Ders fizikti. Ne kadar ders dinlemek istesem de yapamıyordum. Tenefüs zili çaldığında derin bir nefes aldım. İşkence gibi geliyordu bazen fizik dersi. Güneş ve Aslı ile dışarı çıkarken bugünün çabuk bitmesi için dua ediyordum içimden. Oldukça sıkıntılı ve sıkıcı bir gündü.
*****
Son dersteydik. Zilin çalmasına on dakika vardı. Zil çabuk çalsın diye geçirdim içimden. Sonunda zilin çalmasıyla geometri hocası sınıftan çıktığında bende yavaş yavaş toplanmaya başladım. Defterimi ve kitabımı koyarken biri kolumu tuttu. Başımı kolumu tutan elin sahibine çevirirken Koray olduğunu gördüm. ''Efendim Koray?'' dedim söyleyeceği şeyi beklerken. ''Eve seni ben bırakayım.'' dediğinde ona kısaca ''Hayır istemiyorum.'' dedim ve çantama son kitabımı atıp sınıftan çıktım. Koray arkamdan gelirken nedenini soruyordu. Arkamı döndüm ve sakin bir sesle ''Koray istemiyorum işte.'' dedim. Yürümek istiyordum. Yalnız yürümek... Kulaklığımda çalan müzikle yürümek...
Çantama elimi atıp kulaklığımı aradım ve telefonuma takarak Pera-Sensiz Ben açtım ve yürümeye başladım. Sesi son ses yaptım. Müzik sesinden başka hiçbir şey duymak istemiyordum. Yavaş yavaş eve giderken yağmur başladı. Montumun şapkasını kafama geçirdim ve yürümeye devam ettim. Eve geldiğimde sırılsıklam olmuştum. Üzerimi değiştirip hızla duşa girdiğimde oldukça üşümüştüm. Sıcak bir duşla kendime gelmeyi umuyordum fakat umduğum gibi olmadı. Sıcak duştan sonra kendime gelememiştim. Yatağıma girdim ve uyumak için elimden gelen her şeyi yaptım fakat işe yaramadı. Yatağımdan kalkıp birkaç film izlemeye karar verdim.
