''Annem beni kar yağdığı bir gün bıraktı. O giderken ben sadece arkasından baktım. Karın yağışını izledim... Bilmeden... Hissetmeden... Farkında olmadan...''
Sözleriyle irkilmiştim. Demek bu yüzden bu kadar sinirliydi. ''Bir şey sorabilir miyim?'' diye fısıldadım gözlerimi yere dikerken. ''Sor sevgilim...'' dedi elini saçlarıma götürürken. ''Ama kızmayacaksın...'' dedim korkarak. Nefesini dışarı üfledikten sonra 'Sor artık' dermiş gibi baktı. Bakışlarının üzerine ''Annen...'' dedim. ''Annen senden nasıl ayrıldı?''
Hatırlamak istemezmiş gibi gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sonra birden gözlerini sıktı ve yüzünü buruşturdu. Ne olmuştu? Bir şeyler söylemek için tam ağzımı açmıştım ki sözleriyle susmaya karar verdim. ''Ben uyurken...'' dedi. ''Ben uyurken beni öptüğünü hatırlıyorum. Beni öptüğü için uyandığımı ve sonra bana bir iş için yurt dışına gidip birkaç gün sonra geleceğini söylediğini hatırlıyorum. Ordan bana sürekli oyuncak gibi şeyler göndereceğini söylemişti. Daha sonra elindeki bavuluyla son kez öptü ve odamdan çıktı. Ben anneme bakmak için cama koşarken o çoktan dışarı çıkmış ve cama dönmüştü. Bana el sallarken sanki bir daha beni göremeyecekmiş gibi bir hüzün vardı yüzünde. Kar yağıyordu. Saçlarına düşen kar taneleri ona garip bir görüntü kazandırıyordu. Sözünü tuttu. Her ay bana birçok oyuncak gönderdi. Her çocuğun istediği gibi olan oyuncaklardan. Hiçbirini açmayıp nefretle evin arkasındaki depoya attım. Beni o günden beri ayda bir arardı. Fakat...'' Birden sözünü yarıda kesti. ''Fakat ne?'' dedim merakla. Biraz durdu ve düşündü. ''Boş ver...'' dedi devam etmemekte ısrar ederken. ''Benimle kar oynar mısın?'' dediğinde bu soruyu beklemiyordum açıkçası. Yüzünde garip bir ifade oluşurken ''Ne o kar oynamayı sende mi sevmiyorsun?'' diye sordu. ''Yoo.'' dedim sessizce. ''Sadece bu elimle nasıl oynayacağımı düşündüm.'' dedim sargılı elimi gösterirken. Elini saçlarına götürdü ve kafasını kaşıdı biraz. ''Özür dilerim.'' dedi üzgün bir sesle. Hiç beklemediği bir anda kollarımı boynuna doladım ve sıkıca sarıldım. Kollarını belime sardı ve ''Çok özür dilerim sevgilim.'' dedi tekrardan. Yanağına öpücük kondururken ''Benimle kar oynamaya var mısın?'' diye sordu. Güldüğü zaman ne kadar tatlı olduğunu bir kez daha anladım. ''Sen benden başkasına böyle gülüyor musun?'' diye sordum. Bunu neden sorduğumu anlamaya çalışırmış gibi yüzünü buruşturdu ve ''Bu nasıl bir soru?'' dedi. ''Eğer benden başkasına böyle gülüyorsan önce o güldüğün kişiyi sonra seni öldürürüm..'' dedim pis pis sırıtırken. Güldü ve ''Beni senden başkası güldüremiyor ki...'' dedi. ''Ne yani güldürse gülecek misin?'' dedim kaşlarımı çatarken. Sorum karşısında ne cevap vereceğini bilmiyormuş gibi dondu. ''O zaman şöyle söyleyeyim.'' dedi yutkunduktan sonra. ''Ben senden başkasına gülemiyorum ki..'' dediğinde aferin dermiş gibi göz kırptım.
Montumu, çift ponponu olan kedili beremi giydim ve eldivenimi tek elime takıp diğer eldivenimi elime alarak salona gittim. Herkes sessizce oturuyordu. Salona girdiğimde ''Bu ne sessizlik be!'' dedim gülerek. Güneş iyi olduğuma sevinirken sargılı elime bakıyordu. Meriç elimde tuttuğum eldiveni aldı ve elime yavaşça giydirdi. Çok dikkatli davranıyordu. Herkes yavaş yavaş neşelenirken çizmelerimi giydim ve hepimiz evden çıktık. Herkes dışarı çıktığında Meriç kapının önünde derin bir nefes aldı ve yapması zor olan bir şey gibi baktı dışarıda yağan kara. Elimi eline kaydırdığımda önce irkildi ve sonra yüzüme baktı. ''Yalnız değilsin Meriç'' dedim. Elinden yavaşça çektim ve onu dışarı çıkardım. Korkak adımlarla yürüyordu. Yerden bir parça kar aldım ve elimde tutarak onun bakmasını sağladım. ''Babamla kar oynardık... Her oynadığımızda hasta olurdum ve ateşim çıkardı.'' dedi elimdeki kara bakarken. ''Üzülme sevgilim..'' dedim başımı omzuna yasladığımda.