Multide Merve...
Merve'nin anlatımından...
Meriç ve Doruk yoğun bakım odasına nasıl girmişlerdi bilmiyorum. İçeri doktor girdi ve dizime birkaç kere vurdu. Hareket yoktu. Meriç'e anlamsız bir şekilde bakarken Meriç'in yüzü asıldı. Doktor bir daha vurdu dizime. Fakat bu sefer bacaklarımı oynatabilmiştim. Meriç ve Doruk'un yüzü gülmüştü. E tabi benimde. O sırada dışarıdan sesler duydum. Birçok farklı ses.. Doruk dışarı çıktı. Meriç'te elimi tuttu ve "Aşkım özür dilerim. Hemde çok..." dedi. Ona gülümsemekle karşılık verdim. Hemşireler Meriç'e elimi bırakması gerektiğini beni normal odaya alacaklarını söylediler. Meriç belli ki kızmıştı. Çok sessiz bir şekilde "Benim sevgilim. Elinide tutabilirim!" diyordu. Gülümsememe neden olmuştu. Kapıdan çıktık ve hemşireyle boğuşan Güneş, Aslı, annem, babam ve abim vardı. Evet abimde burdaydı. Abim eğer kazanın nasıl olduğunu öğrenmişse Meriç'i parçalardı. Abimin öğrenmemesi için dua ederken krem renkli bir kapıdan içeri girdiğimizi gördüm. Benimle birlikte annem, babam, abim, Aslı, Güneş,Doruk ve Meriç'te girdi. Beni odaya yerleştirdikten sonra hemşireler son kontrollerimide yapıp gittiler. Annem babam abim Güneş Aslı ve Doruk dinlenmem için odadan çıkmışlardı. Yanımda sadece Meriç kalmıştı. Aslında o da çıkacaktı fakat ben kalmasını istemiştim. Ben istediğim için ne annem ne baban ne de abim itiraz edebilmişti.
Meriç yanıma oturdu ve sıkıca sarıldı. Bende ona çok sıkı sarılmıştım. O sırada hastane kıyafetimin karın kısmında sıcaklık hissettim. Baktığımda kan vardı. Nereden geliyordu? Ah tabi ya dikişlerimden biri patlamıştı. Meriç'e kanı gösterdiğimde hemen hemşireleri çağırdı. Beni ameliyathaneye aldılar.
1 Saat sonra...
Daha yeni kendime gelmiştim. Annem babam ve abim buradaydı. Güneş ve Aslı dışarıdaydı. Fakat Meriç yoktu. Güneş'e Meriç nerde? Diye mesaj attım. Birkaç dakika sonra cevap gelmişti. Meriç gitti. Yazıyordu. Hayır beni bırakıp gidemezdi değil mi? Hemen Meriç'in numarasını tuşladım. Kaç kere çaldı fakat açmıyordu. Annemler yüzümdeki telaşın nedenini anlamış olacaklar ki konuşmadılar.
-Meriç nerde anne?
+....
-Baba Meriç nerde?
+ Gitti.
-Nereye? O beni bu halde bırakıp gidemez. Onu tanıyorum. Siz kovdunuz dimi? Konuşmuyorlardı. Sesimizi Güneş ve Aslı duymuş olacak ki odaya girdiler. Beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Onları dinlemiyordum bile. Benim için getirdikleri pantalon tişört ve ayakkabıyı dolaba koymuşlardı. Dolaptan kıyafetlerimi aldım ve üzerimi değiştirdim. Dikişlerim acıyor olabilirdi fakat kalbim daha çok acıyordu. Ayakkabılarımı ve deri ceketimi giydim. Telefonumu aldıktan sonra dışarı çıktım. Hava soğuk değildi fakat esiyordu. Annemin ve babamın ısrarlarına rağmen onları dinlemiyordum. Dinlemeyecektimde. Meriç'i almışlardı benden. Ben onunla mutluydum.Meriç telefonunu açmıyordu. Aklıma Doruğun Meriç'in yanında olabileceği geldi. Doruğu aradım. Sonunda açmıştı. Ses çok yüksekti.
-Doruk Meriç yanında mı?
+Evet. Meriç kafayı buldu.
-Nerdesiniz? Diye sorduğumuzda bir barın adresini vermişti. Bara girdiğimde içerisi dumandan görünmüyordu. Daha önce böyle yerlere hiç gelmemiştim. Yüksek müzik sesi kulaklarımı tırmalıyordu. Yavaşça düşmemeye dikkat ederek ilerlemeye başladım. Meriç koltuklardan birine yayılmış, Dorukta elinden bardakları almaya çalışıyordu. Hemen yanlarına gittim. Meriç beni görünce çok şaşırdı ve "Sen iyileşmedin ki daha" dedi. Bende ona "Sende iyileşmemiştin ve o halinle benim yanımdaydın." dedim. Doruk'tan yardım isteyerek Meriç'i taşımaya başladık. Çok ağırdı. Zar zor onu çıkarabilmiştik. Arabaya bindik ve Meriç'i evine götürdük. Ben kapıyı açtım. Dorukta Meriçi koltuklardan birine yatırdıktan sonra çıktı. Kapıya gittim ve:
-Doruk?
+Efendim?
-Benim burda olduğumu kimseye söyleme. Burayada gelmesin bizimkiler.
+Tamam ama sende kendine dikkat et. Dikişlerin daha yeni.
-Teşekkür ederim. Dedim ve arabaya bindi. Bende kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde Meriç yerinde yoktu. Nereye gitmişti ki? O sırada mutfaktan sesler geldi. Hemen mutfağa yöneldim. Meriç'in elinde bir şişe bira vardı. Biz içmesin diye uğraşıyoruz o alkolik olcak. Hemen gittim ve elindeki şişeyi aldım. Ver şunu! Diye gürledi. Onu dinlemedim ve çöpe attım. Fakat o dolabı açtı ve bir şişe daha açtı. Meriç'i odasına çıkaracaktım. Hemen onu taşımaya başladım. Hay maşallah tüm yükünü üstüme yüklemişti. Merdivenlerden çıkarken-tabi buna çıkmak denirse resmen sürünüyordum-
-Ne vardı bu kadar içecek?
+Sen varsın... Dedi. Garip hissetmiştim. Konuşmadan odaya girdik ve onu yatırdım. Dinlenip kendine gelmeliydi.-Neden gittin? Neden beni orda yalnız bıraktın?
+Öyle olması gerekiyordu.
-NEDEN? NEDE-Bunu bağırarak söylemiştim. Fakat yarısında nefesim kesilmişti. Meriç dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. O sırada telefon çaldı. Bu bahaneyle kendimi ondan ayırdım ve telefona baktım. Arayan abimdi.
-Ne var abi?
+Nerdesin kızım sen? Dikişlerini bir daha mı patlatacaksın?
-Olmam gereken yerdeyim. MUTLU OLDUĞUM YERDE...! dedim ve telefonu kapattım. Gitmem gerektiğini düşündüm. Yoksa abim burda olduğumu öğrenirse başka şeyler düşünüp Meriç'i parçalayabilirdi. Bir kağıt ve kalem aldım elime. Ona not bırakacaktım.
"Aşkım benim gitmem gerek. Uyanınca duş al ve kendine gel. Seni seviyorum..." yazdım ve telefonunun üstüne koydum. Yanağınada bir öpücük kondurdum ve odasından çıktım. Gitmeden önce dolapta ne kadar bira varsa hepsini çöpe döktüm. Ve kapıdan çıktım. Doruk kapının önünde beni bekliyordu. Burda ne işi vardı?
+Merve acele et. Seninkiler kıyameti koparıyor.
-Abim mi?
+Evet.
-Nerde?
+Senin evindeler. Benim burda olduğumu bilmiyorlar. Dedi hemen arabaya bindik. Eve geldiğimde abim ortalıkta yoktu. Abim her zaman böyleydi. Fazla korumacı ve kıskanç... Babam bile bu kadar karışmıyordu bana. Eve girdiğimde Doruk gitmişti. Aslı ve Güneş'te yoktu. Evet bugünden sonra hiçbiri Meriç'i sevmiyorlardı. Bu yüzden onu kovmuşlardı. Hepsi oturmuş benim hakkımda karar alıyorlardı. Salona girmeden onları biraz da olsa dinledim. Hepsinin düşüncesi aynıydı. Beni buradan alacaklardı. İzmire götüreceklerdi. Fakat ben Meriç olmadan nasıl yaşayacaktım. Burada arkadaşlarım vardı. İzmirde kimse beni sevmiyordu. Fakat burda... Burda Güneş, Aslı, Doruk, Poyraz vardı. En önemlisi Meriç vardı. Fakat bizimkiler kafaya koymuşlar bir kere... Ne yapmam gerekiyordu? Buraya alışmışken geri mi dönmeliydim? Yoksa burada mı kalmalıydım?...