Gözlerimi araladığımda üzerinde bulunduğum zemin hareket ediyordu. Uzandığım yerden hızla doğrulurken gözlerimle Meriç'i arıyordum. Etrafıma baktığımda karavanda olduğumu idrak ettim. Perdeyi hızla sıyırırken camdan dışarı baktım. Karavan hareket ediyordu. Sürücü koltuğuna ilerlediğimde karavanı Meriç'in kullandığını gördüm. ''Günaydın sevgilim.'' dedim şaşkınlığımla birlikte gülümsemeye çalışırken. ''Günaydın güzelim.'' dedi. Yola odaklanmıştı. ''Meriç saat kaç? Neden bu kadar erken yola çıktık?'' dedim merakıma yenik düşerken. ''Saat on iki. Bir saattir yoldayız ve çok az kaldı.'' dediğinde dikiz aynasından baktığını görebiliyordum. Yatağa dönerken nereye gittiğimizi düşünüyordum.
''Geldik güzelim.'' dediğinde araba durdu birden. Üzerimi değiştirmek için banyoya girmiştim ve şimdi de elimde pijamalarımla çıkıyordum.
''Geliyorum.'' dedim kafama takmak için yeni bir bandaj ararken. Sonunda giydiğim şortlu bahçıvanımın renginde sarı bandajımı bavulumdan çıkardığımda arkamdan bir ses ''Napıyorsun güzelim?'' dedi. Çok mu beklemişti beni? ''Hiç.'' dedim elimdeki bandajı kafama takmaya çalışıp gülümserken. ''Gel hadi gezelim meleğim.'' dediğinde uzattığı elini elime aldım ve ''Gezelim.'' dedim gülümseyerek.
Karavandan inerken ''Neredeyiz?'' diye sordum. Yol boyunca düşünmüştüm bu sorunun cevabını. ''Çok güzel bir yerdeyiz güzelim. Gel hadi.'' dediğinde önden Meriç arkadan ben yürüyorduk. Karavandan indiğimizde kapıyı kapattık ve kilitleyerek önlemimizi aldık. Şu anda çok mutlu ve huzurluydum. Bu anın bozulmaması için her şeyimi verebilirdim.
Durduğumuzda karşımda duran eşsiz manzaraya odaklandım. Çok güzel görünüyordu. Daha önce bu kadar güzelini görmemiştim. ''B-bu çok güzel.'' dedim şaşkınlığımla birlikte. ''Ayakkabılarını çıkar meleğim.'' dedi elini elimden ayırıp ayakkabılarına uzandığında. Bende ayakkabılarıma uzandım ve bağcıklarını çözüp çıkardım. Ayakkabılarımı elime aldığımda Meriç ayakkabılarını çoktan çıkarmış ve eline almıştı bile. Hızla uzattığı elini tutarken kumların üzerinde yürüyorduk. Karşımızda duran deniz oldukça sakindi. Yavaşça denize ilerlerken uzun zamandır denize gitmediğimi ve böyle manzaralar görmeyi özlediğimi fark ettim. Sonunda ayaklarımız suya değmeye başladığında içim kıpır kıpırdı. Özlemiştim...
''Meriç teşekkür ederim.'' dedim yürümeye devam ederken. ''Bu aralar çok sık teşekkür ediyorsun güzelim.'' dediğinde gözlerime bakıp gülümsüyordu. Onun gibi gülümserken birden gülümsemem bozuldu ve gözlerim kocaman açıldı. Meriç ise gözlerini kapatmış ve sadece dudaklarıma odaklanmış görünüyordu. Hiç beklemediğim bir anda öpmüştü beni. Şaşkınlıkla dudaklarımı ondan çekerken ''Meriç birileri görecek, yapma.'' dedim. ''Bu zamanlarda buraya kimse gelmez güzelim.'' dedi yüzünde sinsi bir gülümseme oluşurken. ''Kaçamazsın meleğim.''
''Ben kaçmıyorum ki.'' dedim gözlerine bakarken. Ne diyordum ben? Şu anda saçmalamaktan başka bir şey yapmıyordum. ''Öyleyse kaldığımız yerden devam edebiliriz.'' dediğinde yüzündeki gülümseme gittikçe genişliyordu. ''Tabi.'' dediğimde ben bile ne yaptığımda şaşırmıştım. İç sesimi susturmaya çalışırken Meriç'e bakıyordum. Bana doğru geliyordu. İçimden telefonunun çalması için dua ederken telefonlarımızı kapatıp bavullarımıza koyduğumuzu hatırladım. İç sesime küfürler yağdırırken belimde hissettiğim bir çift el ile irkildim. Bir kez daha nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Kurtuluşum yoktu. Bir yanım birazdan olacaklar için sevinirken diğer yanım 'Geri zekalı!' diye bağırıyordu. Sevinen yanımı içimden kovarken dudaklarımda hissettiğim baskıyla irkildim. Acemice Meriç'e karşılık verirken heyecandan ellerim terliyordu.