Multide Meriç...
Duyduklarımın etkisiyle bir an telefonun avcumdan kaydığını hissettim. Güneş telefonun diğer ucunda adımı sayıklıyordu. Omzumda bir el hissedince Koray gelmiştir diye tahmin ettim. "Merve ben hazırım." dedi Koray. Sessizce "Meriç." diye mırıldanabilmiştim. Koray telefonu aldı ve "Alo?" dedi. Güneş bir şeyler söyledi ve Koray telefonu kapattı ve "Merve bir şey olmayacak. Korkma güven bana." diyerek beni teselli etmeye çalışıyordu. "Ko-Koray" dedim mırıldanarak. "Meriç'in yanına gidelim." diye devam ettim zar zor konuşarak. Koray olumlu anlamda başını salladı ve birlikte aşağı indik. Arabası garajdaydı. Garaja gidip arabaya oturduk. Ben hala olayın etkisindeydim. Canı çok yanmış mıydı? Nasıldı durumu? Koray'ın sesiyle bir anda irkildim. "Merve" dedi sakin bir şekilde. "Ağlama. Meriç'e bir şey olmayacak."
Ağlıyor muydum? Elimi hafifçe gözlerime götürdüm ve sildim. Evet ağlıyordum. Her geçen saniye daha da artıyordu. Koray'dan hızlanmasını istedim. Koray gazı köklerken korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Korkudan konuşamıyordum bile. Benim telefonum Koray'daydı. En son Koray konuşmuştu. Telefonumu almış olması umuduyla "Ko-Koray" diyebildim yutkunarak. "Telefonum yanındaysa alabilir miyim?"Koray pantalonunun cebine uzandı ve telefonumu çıkardı. Hemen Güneş'in numarasını buldum ve telefonu kulağıma götürdüm. Uzun bir süre beklemiştim. Tam ümidi kestiğim anda Güneş açtı ve telaşlı bir sesle konuşmaya başladı. "Güneş, Meriç'i hastaneye götürün orda mikrop kapabilir." diyebildim zor bir haldeyken. Güneş cevap vermeye hazırlanırken kendimi toparladım ve dinlemeye başladım. "Denedik ama bırak hastaneyi bardan içeri bile girmiyor. Adını sayıklıyor."
"Bi-biz geliyoruz. 10 dakikaya ordayız." dedim ve telefonu kapattım. Koray "Kuzen burası" diye seslendiğinde garipsemiştim. Heryerde boş variller, tenekeler, sigara izmaritleri, bira şişeleri vardı. Dışı böyleyse içi nasıldır acaba diye geçirdim içimden. Bar kapısının yanından biraz ilerlediğimizde bizimkileri fark ettim. Koşarak yanlarına gittim ve Meriç'i görmeye çalıştım. Doruk yüzündeki kanları temizlemeye çalışıyordu. Elindeki pamuğu aldım ve Meriç'in başı dizlerimin üzerine gelecek şekilde oturdum. Elimdeki pamukla yavaşça gözlerinin etrafını temizlerken bana bakıyordu. Tepki vermiyordu. Sadece bakıyordu. Yeni bir pamuk istedim ve yeni pamukla dudaklarını temizlemeye başladım. "Canın yanıyor mu?" diye sordum fakat yine tepki vermedi. Dudaklarımdan telaşla bir şeyler dökülüyordu. "Çok acıyor mu?" diye sorabildim sadece. Daha sormak istediğim birçok soru vardı. Fakat şimdi sırası değildi. "Meriç" dedim. "Burası çok kötü. Mikrop kapıcaksın. Hadi hastaneye gidelim."
Meriç tam konuşacağı sırada öksürmeye başladı. Çok hızlı ve şiddetli öksürüyordu. Öksürükleri durduğunda başı dizlerime düştü ve bilinci kapandı. Korkuyla bir elimi başına koyarken diğer elimi karnına doğru götürdüm. Karnına götürdüğüm elimin ıslandığını hissettim. Elimi birden çektim ve gördüklerimin karşısında ağzım açık kaldı. Meriç'in siyah tişörtünü sıyırdım ve karnına baktım. Karnında cam parçası vardı ve kanıyordu. Birden kolumda bir el hissettim. Başımı aniden çevirdim ve yanımdaki kişinin Doruk olduğunu gördüm. Karnını gösterdim ve boş boş bakmaya başladım. Doruk ve Koray birden Meriç'i aldılar ve Doruk'un arabasına taşıdılar. Peşlerinden giderken ağlıyordum. O sırada Güneş ve Aslı koluma girdiler. Aslı arkadaki sürücü kapısını binmem için tutuyordu. Hemen bindim ve Aslı öndeki sürücü koltuğuna oturduğunda Doruk arabayı çalıştırdı. Hastaneye doğru yol alıyorduk. Meriç'in başını dizimin üstüne aldım ve öylece bakıyordum. Sadece bakıyordum. Hastaneye geldiğimizde hemen indim ve sedye aramaya başladım. Hemşireler sedye getirdiğinde Meriç'i sedyeye yatırdılar ve hastanenin içine doğru koşmaya başladık. Hemşireler benim uzak tutulmamı istemişlerdi. Doktorlar Meriç'i ameliyathaneye alırken hemşireleri dinlemeyip koşuyordum. Üzerime bir ağırlık binince iki büklüm oldum. "Meriç!" diye bağırıyordum ki üzerimdeki ağırlık kollarını sıkıca sarınca nefesim kesildi. "Şş" dedi üzerimdeki ağırlık. "Sen benim her şeyimsin. Ayakta kalmalısın. Meriç iyileşecek. Hem sana bir şey olursa ben ne yaparım?"
Üzerimdeki Koray'dı. "Koray" dedim. "Ona bir şey olmaz değil mi? Güçlü o dayanabilir değil mi?"