51. BÖLÜM ~ İKİ GÜVERCİN VE GÜLİSTAN

50 5 10
                                    

Multimedya: Hazer Atahan

Bana aşkını itiraf ettiğinde olduğu gibi Tan Yeri'ndeki tek ağacın dibine güzel bir mekan kurulmuştu. Üzerindeki rengarenk desenlerle bezeli pufları görünce bir gülüş yerleşti yüzüme. Ağaca kadar giden yol yerdeki küçük fenerlerle aydınlatılmış, ağacın üzerine de birkaç tane fener asılmıştı. Ağaçtaki Tan Yeri yazılı tabela bile ışıklarla aydınlatılmıştı.

Hazer elimden tutup beni fenerlerin aydınlattığı yoldan ağaca doğru ilerletti. Ayaklarım sanki yere değmiyor gibi hissediyordum. Bastığım yerlerin soyutluğu bedenimde bir ürperti olup geçerken Hazer'in eline daha çok tutundum. Ağacın önüne geldiğimizde beni yerdeki pufların üzerine oturttu. Ardından kendisi de benimle birlikte oturduğunda bu sefer iki elimi birden tutmuştu.

" Bunları hangi ara yaptın? "

Yüzünde bir tebessüm oluştuğunda birilerinden yardım aldığını anladım.

" Barışmamızı isteyen birileri yardım etmiş olabilir " dedi gülümseyerek. Belli ki Berra ve Melih rahat durmamıştı. " Sen de istiyorsun değil mi? "

Ne dediğini anlasam da anlamamazlıktan geldim.

" Neyi istiyorum? "

" Sena'm... Biliyorum, çok büyük hata ettim. Sevginden şüphe edip sana o sözleri söylememeliydim. İnan ki isteyerek olmadı. Seni bile isteye üzmem, üzemem. Bana güveniyorsun değil mi? "

Başımla onayladım. Ona herkesten daha çok güveniyordum.

" Aklım birkaç haftadır karışıktı. Rüzgar Abi'nin neden sana karşı yakın olduğunu çözemedim bir türlü. Sonra da olanlar oldu işte... Yine de ne kadar pişman olduğumu bilmeni istiyorum. Ben değil seni kaybetmeyi, senden ayrı bir gün geçirmeyi göze alamam bunu daha iyi anladım. Yüzünü görmeden, sesini duymadan, o aşık olduğum gözlerine bakmadan yaşayamam "

Gözlerinden yüreğime akan bir şeyler vardı sanki ve ruhum bu akıma eşlik ederken tüm bedenimin titrediğini hissettim. Her bir sözü samimiyetini kanıtlıyor ve beni ona daha da bağlıyordu.

" O yüzden daha fazla beni kendinden mahrum bırakma. Sana karşı sevgimi anlatacak kelimelerim yetersiz. Ama en iyi ondan dinlersin biliyorum " diyerek ellerinin arasındaki elimi kalbinin üstüne koydu. Hızlı bir ritimle atan kalbini hissettiğimde elimi çekmek istedim. O ise elimi daha da bastırıyordu kalbinin üstüne. " Bana, kalbime, ruhuma bu kadar iyi gelmişken benden gitme. O sevdiğim gülüşünü yüzünde göreyim "

Yüz kaslarım bile onun emrinde gibi anında gevşeyip gülümsediğimde onun da gözlerinin içi gülmüştü.

" O gülüşü bir tek sen böyle canlandırırsın Hazer ve senin bir sözün yine beni paramparça etmeye yeter. Bize bunu yaşatma bir daha " dedim gözlerim dolu dolu olurken.

Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Ben de kollarımı onun bedenine doladım. " Söz veriyorum canımın içi, o naif gönlün bir daha benden yana incinmeyecek " dedi ve başımın üstünü öptü. İçim sıcacık olurken başımı daha çok yasladım omzuna.

Huzuru kollarında tattığım adam, yine bana en güzel şekilde gelmişti. Kırdığı yerden kalbimi onarıp kendi mührünü oraya işlemişti. Onun her bir sözünün deva olduğu yaralarım şimdi birer birer iyileşiyordu sanki.

" Seni seviyorum Hazer " dedim boğuk bir sesle. Hala hissedebildiğim kalbi daha da hızlı atınca gülümsedim.

" Ben de seni seviyorum cennet gözlüm "

Beni göğsüne yaslamış bir şekilde ağaca sırtını verdi. Öylece birkaç dakika belki de saat oturmuştuk. Onunlayken zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlamıyordum. Üşümeyeyim diye önceden hazırlamış olduğu battaniyeyi üzerimize örtmüştü. Ellerim battaniyenin içinde Hazer'in elleri arasındayken gülümseyerek başımı kaldırıp Hazer'e baktım. Yüzündeki huzurlu ifade onu çepeçevre sarmış bir şekilde şehrin ışıklarını izliyordu. Benim ona baktığımı görünce bakışları anında beni buldu.

TAN YERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin