Multimedya : Berra Çakır
Berra'dan...
Hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Silahlı bir çatışmanın içinde kaldığımı, gözlerimin önünde tanıdığım birinin vurulduğunu...
Belki de bu yüzden Bürge benden daha güçlüydü. O babasının ölümünü görmüşken -hem de beş yaşında- sadece konuşmayı bırakmıştı. Belki gözyaşları hiç durmadan akmış, belki küçük kalbi parçalara ayrılmıştı ama hala yanımda hepimizden dirayetli oturabiliyordu. Hazer'in onu bırakmayacağına inanıyordu.
Onu sevdiğini hastaneye gelene kadar söylemişti, Hazer'in duyup duymadığını bilmeden defalarca onu çok sevdiğini söylemişti. Kendini suçlu hissettiğinden yapıyordu belki de bunu. Ona gitmediği için suçlu hissediyordu. Hazer'i sevmediğini ima ettiği için, Hazer vurulmadan önce konuşmadığı için...
Evet asıl olay Bürge'nin Hazer vurulunca dilinin çözülmesiydi. Melih'in anlattığına göre aylardır konuşmayan kız en sevdiği kişi vurulunca dile gelmişti.
" Niye kimse bir şey söylemiyor?! Kaç saattir yatıyor adam içeride! Niye kimse bize bir şey demiyor lan?! " Melih'in bağırışıyla yerimden sıçradım.
Hastaneye geldiğimizden beri ayakta bir o yana bir bu yana dolanıp durmuştu. Adeta çıldırmış gibiydi. Hazer'in Melih için ne kadar değerli olduğu, kızaran ama inatla gözyaşlarını bırakmayan gözlerinden belli oluyordu. Onun için direnmeye çalışıyordu.
Bir keresinde bana ' Biz birbirimize söz verdik Berra, eğer birimiz bir gün ağlar da diğerimiz onun ağladığını hissederse her şey bitmiş demektir. Pes etmiş oluruz. Ben o ağlarken, o ben ağlarken birbirimizin yanında değilsek tüm gücümüz işte o gün tükenmiş olur. Bu yüzden Hazer bensiz ağlayamaz, ben de onsuz. Çünkü biz acılarımızda da birbirimizden başka sığınacak liman bulamayız ' demişti. Şimdi dostu için direnmek zorundaydı. Yoksa ikisi de pes etmiş olurdu.
" Bana bunu yapan şerefsizi bulun çabuk!!! Onun hesabını kendi ellerimle kesmezsem ben de Melih değilim!!! "
Suat Melih'in emrine uyup bulunduğumuz koridordan ayrılırken yıkılmış bir haldeydi. İkizi Fuat da aynı durumda karşımdaki koltukta oturuyordu. Abilerini bu halde görmek hepsini güçsüz bırakmıştı.
Sena'ya baktığımda onun bile gözlerinin dolduğunu gördüm. O ağlayamazdı. Hele de insanların yanında hiç ağlamazdı. Şu an vicdan yaptığına emindim.
Kimse Hazer'in vurulmasında suçlu değildi ama sanki herkes kendine bir pay çıkarıyordu. Sena da onunla tartıştığına pişman olmuştu belli ki.
Yanımdaki kıza dönüp baktım. Üzerinde incecik bir hırkayla Hazer'in peşine düşmüştü. Hırkamı omuzlarına koyduğumda dönüp bana baktı.
" Seni eve götürelim mi Bürge? Hazer uyanınca tekrar geliriz? "
Gözleri tekrar ameliyathanenin kapısına dikilmiş öylece bakıyordu.
" Hayır. Onunla birlikte eve döneceğim "
Sena oturduğu yerden kalkmış yanımıza gelmişti. Bürge'nin önünde diz çökünce onunla ciddi bir konuşma yapacağını anladım. Bürge'nin ellerini avuçlarının içine alıp gözlerine baktı. Bürge ise ona donuk bakışlarla bakıyordu.
" Bürge... Senden özür dilemeyeceğim. Çünkü tüm yaptıklarımın sebebini anlamışsındır diye düşünüyorum " Bürge başıyla onayladı onu.
" Evet saçma bir oyun da olsa Hazer'i kıskandım. Bir daha böyle bir şey yapma! Hazer çok üzüldü " dedi tekrar ameliyathaneye bakarken. Sena derin bir nefes alıp devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN YERİ
Novela JuvenilTan yeri kızıllığının seyircisi , Duyduğu gecenin ayak sesi , Umut kokan günlerin habercisi, Unutulmaz bir aşkın hikayesi. Sıradan hayatının ardında beş bilim insanından geriye kalmış büyük sırlar, kilitli kasalar ve unutulmaz bir aşk bekliyordu gen...