Multimedya: Suat
" Zahmet olurdu. Kendin gitsen daha iyi dedi " tebessüm ederek.
Bu halleri sinirlerimi bozuyordu. Ama bir süre daha bu adama ve kendince espri anlayışına katlanmalıydım. Sonuçta odun her zaman odundu ve yontmak için ilgi göstermek gerekiyordu. Bunu da yapmak istediğimi sanmıyordum.
Sinirli sinirli suratına baktığımda tebessüm etti ve " Bekle baş belası arabamın anahtarını alıp geliyorum" dedi.
Birlikte arabaya bindiğimizde kafamdaki bütün soruları sormak istedim ama yine odunca bir cevapla karşılaşmak istemediğimden çenemi kapadım. Nasıl olsa birer birer hepsini yanıtlayacaktı sorularımın.
Sessiz geçen yolculuğumuzdan sonra nihayet eve varmıştık. Emniyet kemerimi çıkarıp Hazer'e baktım. O ise dümdüz yola bakıyordu. " Teşekkür ederim. Zahmet oldu sana da" dedim. Sesimdeki imâlı tonu farketmiş olacak ki gülümsedi ve bana döndü.
" Evet , zahmet oldu ama ne yapalım küçük Bürge'm ve kuzenlerin hatrına katlanıyorum işte" dedi. Sinir katsayım en üst seviyelere ulaşmadan insem iyi olacaktı.
" İyi geceler" diyip arabadan indim. Uyuz. Egoist pislik. Kendini beğenmiş odun parçası. İçimden en güzel hakaretleri birbir ona sıralarken apartmanın kapısını açtım. Asansöre bindiğimde sinirim hâlâ geçmemişti. Bir insan hem uyuz, hem egoist, hem odun, hem yakışıklı, hem çekici ... Ne saçmalıyordum ben? Hazer ve çekici olmak mı? Belki biraz. Ama bu yontulmamış odun parçası olduğu gerçeğini değiştirmezdi ve ben odunlardan asla hoşlanmazdım.
Asansörden inip kuzenlerimle kaldığım dairenin kapısına geldim. İçeriden gelen yüksek seslerle maç izlediklerini anladım.
Tam da düşündüğüm gibi salondaki koltuklara kurulmuş ellerindeki patlamış mısır kaseleriyle maç izliyorlardı. Beni o zalimin eline bırakıp hayatımın en acılı çiğköftesini yememe sebep olan bu hergeleleri bir güzel dövmek istiyordum. Geldiğimi farkettiklerinde yayıldıkları koltuktan kalkıp normal bir şekilde oturdular.Suat yüzündeki mahcup ifadeyle " Hoşgeldin kuzen. Nasılsın ? " dedi. İyiyim gerizekalı o yemeği yemesem daha iyi olabilirdim!
" İyiyim. Çok iyiyim. Hiç bu kadar iyi olmamıştım" dedim yüzüme de sahte bir gülümseme yerleştirerek.
" İyi olmana sevindim kuzen " dedi ukala ukala.
" Ne iyiliğinden bahsediyorsun sen be! Az kalsın acıdan beynim yanıyordu! Niye uyarmadınız beni? " dedim sesimi yükselterek. Bir de utanmadan iyi olmana sevindim diyordu. Abilerinin yanında kala kala bunlar da onun odunluğundan nasibini almışlar.
" Ya kuzen valla bak uyaracaktım. Ama sen ben kalıyorum falan diyince daha bir şey diyemedim" dedi Suat. Ses tonu özür dilercesine kısık ve üzgün çıkmıştı.
" Hem sen de bedava yemek görünce hemen atlamamayı öğrenmiş oldun fena mı? " dedi Fuat. Beni sinir etmek hoşuna gidiyordu galiba bu çocuğun.
" Sanki senin benden bir eksiğin var. Bedava yemek dedik mi hemen atlayıveriyorsun. Ama bugün istememenden anlamalıydım bir pislik olduğunu" dedim.
" Amma abarttın sen de. Hazer abi bize de senin yediğin gibi acılı iki dürüm yedirmişti. Hem de üst üste. Sen bir dürümle ucuz kurtulmuşsun. Çok fazla acı yiyor, e tabi yanındakileri de nasiplendiriyor sağolsun " dedi Fuat.
Ne düşünceli adam (!). Yanındakileri de nasiplendiriyormuşmuş." Sadece bize özel mi bu gıcıklığı? Daha doğrusu bana? " dedim son olaya vurgu yaparak.
" Hayır, genelde insanlarla tanışıp kaynaşırken, ağızlarından laf almaya çalışırken, kısacası canı ne zaman isterse o zaman bu çiğköfteler çıkıyor ortaya" dedi Fuat.
" Tabi bu çiğköftelerden Sena da nasibini aldı. Ama bizim aksimize kıza hiçbir şey olmadı. Oysa ben o acılı dürümleri yediğimde tuvaletten çıkamamıştım. Hazer abi canı çiğköfte istediğinde mutlaka Sena' yı da çağırırdı, birlikte yerlerdi yemeklerini. Sena da hiç itiraz etmeden ona eşlik ederdi. Ben birkaç ısırık aldıktan sonra 2-3 bardak su içerdim. Sena ise koca iki dürümü bitirir sadece bir bardak su içer kalkardı" dedi Suat. Ah benim beyefendi kuzenim. Ne diye kendini bir kızla kıyaslıyorsa? Bu Sena da nasıl dayanıyormuş o acıya diye düşünmeden edemedim. Bu kız iyice ilgimi çekmeye başlamıştı.
" Niye böyle acı bir şeyi yemek ister ki insan? " dedim.
" Onların derdi birlikte vakit geçirmekti aslında.Çiğköfte bahane yani. Gerçi bahaneleri bile bol acılı ya neyse. Hazer abi her ne kadar iyi biri olsa da ona katlanmak zordur Bürge. Hele de seni sevmediyse canına okur. Sena ise ona katlanmayı başaran sayılı insanlardan " dedi Fuat.
Dışarıdan o kadar da çekilmez biri gibi gözükmüyordu ama henüz onu tanıyalı iki gün olmasına rağmen beni sinir etmek adına her fırsatı değerlendirdiği için onun hakkında iyi düşünmek istemiyordum.
" Aman şu hikayeyi yazayım da o yoluna ben yoluma " dedim umursamazca.
Kendini beğenmiş ukala herifin tekiydi Hazer. Bunu iki günlük süreçte değerlendirmiştim ama kuzenlerimin de söylediklerine bakılırsa pek de çekilesi bir insan değil. Onunla mecburiyetten aynı ortamda olmak beni fazlasıyla geriyordu. O yüzden yanında sabırlı davranıp sinirlendirmezsem sorun çıkmazdı. En azından öyle olmasını umuyordum.
Tüm o kaba davranışlarına rağmen onu çekici kılan bir şeyler vardı sanki. Gizemli geçmiş , Sena' sı, Küçük Bürge'si her şeyiyle başlı başına ilgi çekici bir adamdı. Zaten onunla ilk konuştuğum gün de ilgimi çektiği için konuşmamış mıydım?
Asıl ilgimi çeken Sena' ya duyduğu aşktı belki de. Çünkü çevremde ne böylesine güzel aşk görmüştüm, ne de zamana meydan okumaya devam eden bir aşık...
Hazer'in aşık olduğu kızdan çok, Hazer'in nasıl aşık olduğunu merak ediyordum. Belki de ona haksızlık ediyordum bilmiyorum. Sonuçta herkese aynı davranmak zorunda değildi ve yeni tanıştığımız için bana mesafeli ve soğuk davranması çok normaldi. Yine de biraz daha samimi olmasını isterdim ya da biraz daha güler yüzlü olmasını. Çünkü her insana yakıştığı gibi Hazer' e de gülmek yakışıyordu. Her ne kadar gerçekten gülmese de, gülümsemesi gözlerine ulaşmasa da hüzünlü bir tebessümü bile insanın içini ısıtabiliyordu. Bu Sena ya aptal ya da kördü. Kendini bu kadar güzel seven birini bırakıp gitmenin başka bir açıklaması yoktu bana göre. Belki de artık Hazer'i sevmediğini farketmişti. Bu yüzden onu bırakıp gitmişti. Ama yine de onu bırakmamış olmasını çok isterdim. Kim bilir Hazer onun yanında ne kadar huzurlu ve mutluydu. Bugün, Sena' yı ne kadar çok özlediğini gözlerinden anlamıştım.Nasıl bir aşkla sevdin sen Hazer?
Nasıl bu kadar bağlanabildin birine?
Niye seni bırakıp gittiği halde peşini bırakmadın?
Bunca zaman niye onu unutmadın?
Bulamayacağını bile bile niye arayıp durdun?
Kafamdaki bir sürü sorudan birkaçıydı bunlar. Hepsinin cevabını öğrenecektim zamanı gelince. Sonuçta hikaye için bile olsa bana, Sena'ya olan aşkını anlatacaktı. Ben de bunu büyük bir şerefle(!) yazacaktım. Tıpkı onun dediği gibi. Bu aşkı ölümsüzleştirecek olan eser kalemimden dökülecekti o bembeyaz sayfalara. Ben onların aşkının yazarı olacaktım. Hazer ve Sena' nın o büyük aşkının yazarı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN YERİ
Ficção AdolescenteTan yeri kızıllığının seyircisi , Duyduğu gecenin ayak sesi , Umut kokan günlerin habercisi, Unutulmaz bir aşkın hikayesi. Sıradan hayatının ardında beş bilim insanından geriye kalmış büyük sırlar, kilitli kasalar ve unutulmaz bir aşk bekliyordu gen...