55. BÖLÜM ~ DÖRDÜNCÜ KASA

53 6 19
                                    

Çalışma odasının geniş koltuğunda kucağımda uyuyan melekle birlikte otururken aklımdan geçen tek şey bizi arkalarında bırakan erkeklerin iyi olmasıydı. Berra da yanıma gelip oturmuş ve çileli bekleyişimize ortak olmuştu.

Hazer'in babasını gördüğümü söylediğim gün kimse Hazer'i evde tutmamıştı. Yanına Yağız Abi'mi de alıp deponun etrafına keşif turu yapmışlardı ama her şey için çok geçti. Timur elbette depoyu boşaltmıştı.

Elleri boş döndüğü günden beri bakışları hüzün doluydu. Birilerinin zorlamasıyla yemek yiyor, günde belki 3-4 saatlik uykuyla ayakta duruyordu. Sevdiğim adamın gözlerimin önünde yıkılışı beni de Bürge'yi de fena halde etkilemişken dördüncü kasanın yerini bulmak için daha bir gayretle çalışmış ve sonunda da bulmuştuk.

Hikaye satırlarına saklanan bir adres aramıştık hatta tek tek harfleri sayıp bir şeylerin kodu falan olabileceğini düşünmüştük. Uzun bir araştırmadan sonra hikayedeki hecelerin aslında birer koordinatı temsil ettiğini gördük. Her bir pasaj bir koordinatı bulmamızı sağladı. Bunu da kodlama konusunda üstün yetenekleri olan Fuat'a borçluyduk.

Kasa Mersin Işıklı Köyü'nün etrafinda bir yerdeydi. İpucundan elde ettiğimiz koordinatlar orayı gösteriyordu. Bizimkiler de şifreyi çözer çözmez yola çıkmışlar ve yaklaşık 17 saattir onlardan haber alamıyorduk. Geceyi uykusuz geçirmiştim ancak hala bile gözümde gram uyku yoktu. Onların iyi olduklarını duymadan da uyuyabileceğimi sanmıyordum.

" Kız burada iki büklüm yatıyor. Onu yatağına yatıralım "

Berra'nın fısıldayarak söyledikleri üzerine Bürge'ye baktım. Kucağımda rahat gibiydi aslında ama yatağa yatırsak daha iyi olacaktı. Berra benim kapımı açarken Bürge'yi sıkıca kavrayıp başını omzuma yasladım. Küçük elleri anında boynuma dolanmıştı. Benim kokumda uyumanın onda rahatlatıcı bir etkisi olduğunu öğrendiğimizden beri hizmette sınır tanımıyordum.

Küçük meleği odasına getirip yatağına yatırdım. Üzerine yorganı örtüp alnına bir öpücük kondurdum. Odadan çıktığımda Berra elinde telefon koridorun başında biriyle konuşuyordu. Bizimkilerden haber gelmiş olması umuduyla hızla yanına ulaştım.

" Tamam anladım. Dikkatli olun canım... Biz iyiyiz merak etmeyin "

Melih'le konuşmasını bölmek istemiyordum. O yüzden sessizce onu Bürge'nin odasından uzaklaştırıp çalışma odasına geri getirdim.

" Hazer'e söyle merak etmesin iki meleği de iyi " dedi bana bakıp gülerken.

Canımı da yanında götüren adamın orada bile beni düşünüyor oluşuna istemsizce gülümsedim.

" Tamam canım. Allah'a emanetsiniz "

Telefonu kapatıp bana baktığında gözleri dolmuştu arkadaşımın. Melih merak etmesin diye sesine bile yansıtmamıştı hüznünü ama ne kadar üzüldüğü gözlerinden belliydi. Onu kendime çekip sıkıca sarıldım.

" Merak etme birtanem. Sağ salim dönecekler. Onlar güçlüler " dedim kendi kendimi de inandırmak ister gibi.

" Hala bulamamışlar Sena. Etrafta bakılmadık çok az ev kaldı diyor. Köydekilere de sormuşlar üstün körü. Gören duyan olmamış "

" Eninde sonunda bulacaklardır. Sabredip göreceğiz " dedim. O sırada annem de gelmişti odaya. Bizimkilerin durumlarını sorunca Berra kısaca anlattı.

" Şimdi böyle üzülüp ağlamanın vakti değil. Hadi bakalım kendinize gelin, dik durun. Sizin babalarınız nice zorlukla boğuştu. Size böyle pes etmek yakışmaz "

TAN YERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin