60. BÖLÜM ~ HÜZÜN VE SEVİNÇ

38 5 6
                                    

Medya: Rüzgar Saygıner ve Sevda Canöz

Sena'dan...

Melih'ten aldığımız haberden sonra babamı ve Hakan Amca'yı kimse yerinde tutamamıştı. Ömer Yıldırım'ın vefat haberi hepimizi derinden sarsmıştı ancak onları daha çok etkilemişti. Yıllardır verdikleri mücadelede tam da sona gelmişken verdikleri bu kayıp onlara çok ağır gelmişti. Daima yanlarında olan can dostu kabul ettikleri insanın bu dünyadaki nefesi tükenmişti. 

Fuat ve Suat'ı sakinleştirmek biraz zor olmuştu. Hazer ve Melih, bir doktorla konuşarak zar zor onlara sakinleştirici yaptırmış ve cenaze yıkanana kadar biraz olsun dinlenmeleri sağlanmıştı. Her şey o kadar hızlı ilerlemişti ki kısa bir süre içerisinde defin işlemleri tamamlanmış ve Ömer Yıldırım'ın bu hayattaki koşturmacası, üzerine atılan topraklarla birlikte son bulmuştu. 

Cenazede sadece Selen Hanım ve Engin Bey yoktu. Selen Hanım'ın yarasından dolayı doktor hastaneden ayrılmasına izin vermemiş, eşi de mecburen onunla kalmıştı. Biraz ilerimizdeki mezara baktığımda gözlerimin dolduğunu hissettim. Fuat ve Suat daha tanışamadıkları amcalarını mezara koymuş, gözyaşları içinde üzerine toprak atarken babamlar da güçlükle ayakta durmaya çalışıyorlardı. 

Fuat mezarın üzerine amcasının ismi ve ölüm tarihi yazılı tahtayı koyduğunda benim de gözyaşlarım daha fazla tutunamamıştı. Berra da benim gibi sessizce gözyaşı dökerken ona sarıldım. Bu bizim ilk kaybımızdı. Çıktığımız bu yolda hiç kimseyi geride bırakmayacağız diye yemin ederken mutlu sonu göremeyen Ömer Yıldırım'a çok üzülmüştük. 

İkizlerin anne babası da cenazeye gelmişti. Onları ilk defa görüyorduk. Babaları mezarın üzerine sarılmış ağlarken kardeşini affetmek için ne kadar geç kaldığını söyleyip ağlıyordu. Onun acısını sanki iliklerimize kadar hissetmiştik. Pişmandı ve artık elinden hiçbir şey gelmiyordu. Fuat babasını mezarın üstünden kaldırıp sarıldı. Koskoca adam, Fuat ona sarılmasa her an devrilecek gibiydi. Kardeşine geç kalmış olmak onu o kadar güçsüz bırakmıştı ki pişmanlığı sanki boyut kazanıp omuzlarına çöküvermişti.

Gözlerim Hazer'i bulduğunda Berra'dan ayrıldım. Hazer de fazlasıyla üzgün duruyordu. İkizler onun öz kardeşi gibiydi ve şu an onların acısını sonuna kadar sahipleniyordu. Haberi aldığımız ilk andan itibaren tüm cenaze işlemleriyle ilgilenmiş ve ikizlere destek olmak için elinden geleni yapmıştı. Şimdi de Suat'ın koluna girmiş ve onu arabaya doğru ilerletiyordu. 

Herkes birer birer mezarın başından ayrılırken babam ve ben sanki ayaklarımız bizi taşımayı bırakmış gibi oradan kopamamıştık. Babam hasretle mezara bakarken ben de onun yanına gittim. Babamın koluna girip daha yeni kapatılmış mezara bakıp konuştum.

" Sizi tanıma fırsatım olmadı. Eğer olsaydı eminim sizi çok severdim. Yine de şu an ailelerimize kavuştuysak hepsi sizin sayenizde. Yardımlarınız için teşekkür ederim. İkizler gibi nice güzel yeğeniniz var artık Ömer Bey. Daima size minnettar kalacağım " 

Babam elimin üzerine elini koyup acıyla gülümsediğinde onun da söyleyecek birkaç şeyi olduğunu anladım.

" Ömer... kardeşim... Özür dilerim, seni koruyamadım. Ama sana söz veriyorum emanetlerine gözüm gibi bakacağım. Senin onlara yapamadığın amcalığı ben yapacağım kardeşim. Gözün arkada kalmasın. Sana veda etmiyorum, biliyorum bizi görüyorsun. Yine de içim yanıyor be Ömer... Sonunda bitmişti her şey. Birlikte kavuşacaktık ailelerimize... Senden bu mutluluğu alanların hesabını soracağım. Sen orada rahat uyu, ben seni bu mezara sokanlara rahat uyku uyutmayacağım "

Gözünden akan yaşı sildiğinde onun daha fazla burada kalmasını istememiştim. O kadar üzülmüş kendini o kadar yıpratmıştı ki sanki bir günde on yaş yaşlanmış gibiydi. Onun koluna daha çok sarılıp gözlerine baktım.

TAN YERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin