On gün sonra ...
Yeni evlerimizde geçirdiğimiz on günün ardından birçok şey değişmişti. Sena ve Berra on günlük antrenmanlarını gayet iyi bir şekilde tamamlarken, Bürge'nin tedavi süreci ise yavaş yavaş da olda gelişme gösteriyordu. Artık ani gelen krizlerine karşı biraz da olsa tepki gösterebiliyordu.
Sena'nın annesi Zümra Teyze'nin durumu da, yarasını umursamayıp evdeki işlere koşturmasından iyi olduğunu gösteriyordu.
On gün içerisinde Timur'da hiçbir hareketlilik olmamış, bizim bir an önce harekete geçmemizi bekler gibi köşesine çekilmişti. Bu durumun fazla uzun sürmeyeceğini bilsem de bu süre benim eski gücüme kavuşmam için verimli geçmişti. Yaralarım ara sıra sızlasa da dikişlerim çoktan alınmıştı. Tamamen toparlanmam içinse bir hafta daha gerekliydi.
Odamın penceresinden hala antrenmanları bitmemiş, ama yorgunluktan bitap düşmüş kızlara bakıyordum. Hava çoktan kararmış, saat on bire geliyordu.
Rüzgar Abi'nin isteği üzerine abim, kızlara savunma hareketleri ve atış talimleri yaptırıyordu. Her gün saat dörtte başlayan egzersizleri saat dokuzda bitiyordu. Bu zamana kadar savunma da gelişmiş olsalar da silah kullanma da o kadar da iyi değillerdi. En azından Berra ilk gün olduğu gibi silah sesiyle yerinden sıçrayıp silahı düşürmüyor, elinde düzgünce tutabiliyordu.
Bugün fazladan iki saat çalışmış olmanın verdigi yorgunlukla çimenlere yığılmıştı ikisi de. Onların bu halleri fazlasıyla komik olduğundan ben de eğlenceden geri kalmıyordum elbette.
Özellikle kum torbasıyla calışacakları zaman izliyordum onları. Torbaya yumruklarını vurdukları zaman herhalde torbanın karşılık vermesini bekliyorlardı ki bu da geri savrulan torbayı engelleyemeyip suratlarına yapışmasını açıklıyordu.
Eğlenceme ara verip mutfağa indim. Şermin Teyze'nin yaptığı yemeklerden tabağıma koyduğum sırada Bürge de mutfağa girmişti.
" Hazer şu abine bir şey söyle! Beni sinirlendiriyor! "
Tabağı tezgaha bırakıp meleğimin kızgın suratına baktım, her ne kadar komik dursa da gülmeyecektim, kırılırdı yoksa.
Kapıda dikilmiş abimi görünce meleğimi kucağıma alıp sahte bir kızgınlıkla abime döndüm.
" Ne yaptın da sinirlendirdin benim meleğimi? "
Bürge çoktan boynuma sarılmış abime kızmamı bekliyordu.
Abimse bu durumdan gayet memnunmuş gibi kollarını bağlamış kapıda sırıtarak bize bakıyordu.
" Senin meleğin Bruce Lee olmak istiyormuş. Kızlarla antrenman yapması için izin vermedim, ondan kızdı bana "
Bürge'ye dönüp düşünceli bir şekilde baktım. Ona da eğitim aldırmamız gerekiyor mu karar veremiyordum. Yaşı çok küçüktü. Bir yerlerini incitebileceği düşüncesi bile beni tedirgin ediyordu.
" Meleğim bu konu da abin haklı. Daha çok küçüksün, yaralanabilirsin. Biraz daha büyüdüğünde söz veriyorum seni ben çalıştıracağım, tamam mı? " dedim saçlarını okşarken. Masmavi gözleri öfkesinden bir şey kaybetmeden bana bakınca inatlaşacağını anlamıştım.
" Sen de beni anlamıyorsun. Bırak bırak " diyerek ellerimden kurtulup yere indi. " Gidip Melih'ciğime söyleyeceğim. O beni çok seviyor, ne istersem yapar "
Trip atar gibi mutfaktan çıkınca arkasından bağırdım.
" Melih benden çok sevemez seni küçük hanım!! Melih'ciğim deme bi' de!!! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN YERİ
Roman pour AdolescentsTan yeri kızıllığının seyircisi , Duyduğu gecenin ayak sesi , Umut kokan günlerin habercisi, Unutulmaz bir aşkın hikayesi. Sıradan hayatının ardında beş bilim insanından geriye kalmış büyük sırlar, kilitli kasalar ve unutulmaz bir aşk bekliyordu gen...