57. BÖLÜM ~ BEŞİNCİ KASA

35 7 6
                                    

Medya: Rüzgar Saygıner

" Kağıtta ne yazıyor? "

Berra'nın sözleriyle elimdeki silindir şeklindeki kağıdı açtım.

Güzel bir el yazısıyla yazılmış yazı gözüme çarparken yüzümde oluşan tebessümün tarifi yoktu.

" Gün geceye kavuştu "

Hemen yerimden kalkıp odadan çıktım. Berra'nın arkamdan seslenişine aldırış etmeden evde abimi aramaya başladım. Anneme denk gelince herkesin nerede olduğunu sordum.

" Çalışma odasındalar da sana ne oldu böyle telaşlısın? "

" Sonra anlatırım anne " dedim ve hemen çalışma odasına yöneldim. Kapıyı çalmadan açtığımda içeride sadece abilerimin olmadığını anlamış oldum.

Hazer, Serdar Abi, Melih ve Eren abilerimle karşılıklı oturmuş kahve içiyordu.

" Hayırdır Sena. Arkandan atlı mı kovalıyor? "

Melih'in sorusunu es geçip Rüzgar Abi'me yöneldim. Sevinçle elimdeki bebeği gösterdim.

"  Rüzgar Abi bulmuşsun bebeği "

Abim kaşlarını çatarak bebeğe baktığında yanlış bir tahminde bulunduğumu anladım. Abim yerinden kalkıp yanıma geldi ve bebeği elimden aldı.

" Bu nereden çıktı? "

" Kargoyla geldi sabah. Sena uyanana kadar açmadık biz de "

Arkamdan gelen Berra'nın açıklamasıyla birlikte abim bebeği incelemeye başladı.

" İçinden bunlar çıktı " dedim elimde tuttuğum kağıdı ve anahtarı göstererek.

Abim anahtarı aldığında diğerleri de merakla ayağa kalkıp yanımıza gelmişti.

" Kağıtta ne yazıyor? "

Serdar Abi'ye kağıdı uzattım.

" Bu anahtar babamın kasasının "

Yağız Abi'min şaşkınlıkla söyledikleri üzerine onun da anahtarın üzerindeki sayıyı fark ettiğini anladım.

" Vay be Sinan Kozanlı'ya bak. Yıllarca bu anahtarı kızının yanında saklamış " diyen Eren'e bakıp gülümsedim.

" Öyleymiş benim de yeni haberim oldu "

" İyi de bunu sana kim gönderdi? Bu yanan evde değil miydi? "

Hazer'in sorusuyla ortam sessizleşirken Berra'ya baktım.

" Kargonun kimden geldiği yazıyor muydu Berra? "

" Hayır üstünde hiçbir şey yoktu. Getiren kişiyi de görmedik zaten "

Rüzgar Abi'm çenesi seğirmiş bir şekilde elindeki bebeğe bakarken telefonu çaldı.

" Tahmin etmeliydim " diyerek telefonu açtığında karşı taraftan ses gelmesini bekledi.

" Aldık... Pazarlık yapacak konumda değilsin Timur... Sana neden inanayım?... Tamam gönder " diyerek telefonu kulağından çekip kapattı. Öfkeden kızarmış yüzüyle telefonda birkaç tuşa bastığında bir fotoğrafa bakmaya başlamıştı.

" Allah kahretsin!!! "

Elindeki telefonu kırmak ister gibi sıktığını görünce hemen elinden aldım. Serdar Abi ne olduğunu sorarken cevabı elimde tuttuğumu biliyordum.

Fotoğraftakiler hayatlarını kurtarmak için aylarca canımızı dişimize taktığımız insanlardı. Engin Atahan, Selen Atahan, Hakan Bozkurt, Ziya Çakır ve Ömer Yıldırım... Hepsi elleri bağlı ağızları kapalı bir şekilde sandalyeye oturtulmuştu.

TAN YERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin