33. BÖLÜM ~ (Part3) TEKLİF

122 19 10
                                    

Dört gün sonra...

Kısacık ömrümüzden eksilen dört günün ardından Hazer'i hastaneden çıkarıyorduk bugün. Kollarındaki ve bacaklarındaki yaralar on gün içerisinde az çok iyileşmişti. Bir tek göğsündeki yanıklar onu zorluyordu. Bunu da yürürken, ara sıra derin nefesler alarak duraksamasından anlıyordum. Yine de çabuk toparlanmıştı ve ben bu kadar güçlü olmasına bir kez daha hayranlıkla bakıyordum. Bu adamı hiçbir şeyin yıldıramayacağı kesindi artık gözümde.

Kölelik mevzusuna gelince dört gün kısmen sorunsuz geçmişti. Hazer benden pek bir şey istemese de tüm eksiklerine yetişmeye çalışıyordum.

Benim olmadığım her fırsatta Nihan denen süpürgesiz cadı, Hazer'in yanında bitiyordu. Onu Hazer'den uzak tutmak için üstün bir çaba sarf edip, sinsi planlarını gerçekleştirmesine olanak tanımıyordum. Ara sıra iğnelemeleri ile canımı sıksa da her türlü sataşmasını uygun bir dille geri çeviriyordum. Böylece Hazer'in gözündeki harika köle imajım çizilmiyordu.

Gruptakiler de ara sıra gelerek Hazer'i hasta yatağında mutlu ediyorlardı. Özellikle de Melih'in geldiği zamanlar Hazer başka bir gülüyordu. Aralarındaki dostluk, kardeşlik bağına yakındı, bu çok net anlaşılıyordu. Suat ve Fuat ise onların küçük kardeşleri gibiydiler. Aralarında yaşanan küçük atışmalar bile ne kadar güçlü bir bağla birbirlerine bağlı olduklarını kanıtlıyordu.

Bu dört gün içerisinde olanlar sadece bunlarla sınırlı değildi elbette.

Her akşam o rahatsız edici koltukta uyusam bile en son gördüğüm yüz Hazer'in yüzü oluyordu. Sabah uyandığımda yine aynı yüz için açıyordum gözlerimi ve bu durum ben de alışkanlık haline gelmişti.

Onun uyuduğu sıralarda yüzünün her ayrıntısını incelemek en vazgeçilmez hobim olmuştu. Nihan'ın geldiği zamanlar, aynı yüze o cadı da baktığı için içimde oluşan o garip duyguya bir ad verebilmiştim sonunda.

Ben Hazer'i fena halde kıskanıyordum.

Nihan'ın ona gözünün ucuyla bile bakmasına tahammülüm yoktu. Böyle durumlarda dikkati üzerime çekmek için saçma sapan şeyler bile yapıyordum. İşin kötü yanı Hazer'in beni sinsi bir gülüşle izlemesi oluyordu.

Onu kıskandığımı anlıyor muydu bilmiyorum ama beni sinirlendirmemek için her kelimesini özenle seçer hale gelmişti. Özellikle Nihan'ın yanında bana ettiği iltifatlar, gururumu okşuyordu. Ben de pekala bunun keyfini çıkarıyordum tabi.

" Hazer başka bir şeyin kalmadı. Hepsini valize doldurdum " dedim, küçük valizi kapının yanına bırakırken. Ağır adımlarla yanıma gelip önümde durdu. Yüzündeki gülümsemenin tarifi yoktu. Bugün oldukça keyifli ve huzurluydu sanki. Hastaneden çıkacağı için olmalıydı.

" Ne o, ağzın kulaklarına ulaşacak. Çok mutlu görünüyorsun? "

Ellerini montunun cebine koyup sırıttı.

" Bir sebebi yok, mutluyum sadece "

" Öyle diyorsan, öyledir " dedim gülümseyerek. Bu on günlük kölelik sürecinde itaat etmeye o kadar alışmıştım ki, her söylediğine tamam demek geliyordu içimden. Alışkanlıklarımın sahibi olmuştu şu kısacık sürede.

Odadan çıktığımızda Fuat elimdeki küçük valizi alıp asansöre geçti. Tam ben de arkasından gidiyordum ki Hazer'i unuttuğumu fark edip mahcup bir yüzle arkamı döndüm.

" Sen git ya, sorun yok. Tek başıma gelirim ben! "

Hazer'in çocuksu sitemine gülüp koluna girdim.

TAN YERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin